Twitter belası söylemi tahammülsüzlüktür

Twitter belası söylemi tahammülsüzlüktür

Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, direnişin başladığı ilk günlerde yaygın medyanın "üç maymunu" oynadığını ve bu suskunluğun medya tarihine bir "utanç" olarak geçtiğini ifade etti.

İSTANBUL  - Gezi Parkı direnişinin ana akım medyadaki yansımalarını değerlendiren Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, direnişin başladığı ilk günlerde yaygın medyanın "üç maymunu" oynadığını ve bu suskunluğun medya tarihine bir "utanç" olarak geçtiğini ifade etti. İnceoğlu, Başbakan Erdoğan'ın sosyal medya için kullandığı "Twitter belası" ifadelerinin ise Başbakan'ın iletişim özgürlüğüne ne kadar tahammülsüz olduğunu gösterdiğini söyledi. 

Gezi Parkı direnişi 9'uncu gününe girerken, ana akım medyada ancak direnişin 4'üncü gününden itibaren yeteri kadar yer bulabildi. Polisin direnişçilere karşı uyguladığı sert müdahalelere rağmen medyadaki sessizlik, direnişçilerin de büyük tepkisine yol açarak bazı televizyon kanalları önünde kitlesel protestolara dönüştü. Medyanın tüm bu sessizliğine rağmen sosyal medyanın aktif bir şekilde işlediği direnişte, Başbakan Erdoğan, sosyal medyanın bu aktifliğine karşı "Twitter belası" ifadelerini kullandı. Yaşanan tüm olayların ana akım medyada yansımalarını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sosyal medya ile ilgili kullandığı "Twitter belası" söylemini Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu değerlendirdi. 

'Ana akım medya üç maymunu oynadı' 

Gezi Parkı direnişinin polis şiddeti ve Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar sonrası "isyana" dönüştüğünü dile getiren İnceoğlu, ana akım medyanın ise bu isyan karşısında tam 4 gün boyunca adeta "üç maymunu" oynadığını söyledi. Medyanın bu suskunluğunun medya tarihine "utanç" olarak geçtiğini vurgulayan İnceoğlu, şunları ifade etti: "Medyada bu olayların verilmemesi bir yandan kamunun bilme hakkını ihlal ederken, diğer yandan bilgi akışı yokluğu nedeniyle kaçınılmaz olarak bilgi kirliliğine de neden oldu. Burada medyanın yapmadığı veya eksik yaptığı şey, bu protestoların arka planını sorgulamak oldu. 50 çevreci protestocunun başlattığı bu ağaç direnişinin neden kitlesel bir tepkiye dönüştüğü sorgulanmadı. Bırakın çözüm odaklı barış gazeteciliği yapmak, medyamız 'gazetecilik' bile görevini askıya almış ve bu süreçte çok kötü bir sınav vermiştir. İktidarın söylemine paralel olarak protestocuları 'provokatör' olarak niteleyen medyada, olaylar illegal örgütlere bağlandı. Ancak bu harekete örgütlü bir hareket demek yanlış aksine anti-hiyerarşik, anti-otoriter bir hareketti. Emir- komuta zinciri içinde işlemedi, baskıcı yönetime ve polis şiddetine karşı ötekileştirilen, yaşam biçimlerine karışılan halkın hareketiydi. Görevini yerine getirmeyen kanallardan biri olan NTV'nin dengeyi sağlayamayarak hata yaptığını itiraf edip, özür dilemesi anlamlı ve inandırıcı değildir." 

'Medyaya tepki normal ama basın emekçilerine olmamalı'

Direnişe katılan yurttaşların medyaya tepkilerinin olmasının normal olduğunu ifade eden İnceoğlu, protestolara medyada yer verilmemesinin veya iktidar söylemi doğrultusunda yer verilmesinin medya sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerin kararları olduğunu bu sebeple tepkilerin sahada kadar çalışan basın emekçilerine gösterilmesinin doğru olmadığını söyledi. İnceoğlu, "Basın emekçilerine şiddet uygulayarak, gazetecilik görevini yerine getirmeye çalışanları engellemiş oluyorsunuz, yalnız göstericiler değil, güvenlik güçleri de gazetecilere karşı saldırgan tutum sergilediler, biber gazı ve tazyikli sudan onlar da nasibini aldılar. Tepki haklı olmasına haklı; ama tepkinizi şiddet uygulayarak göstermemelisiniz" diye konuştu.

'Sosyal medya kamunun bilgi edinme hakkına hizmet etti'

Ana akım medyanın yaşanan olaylar karşısında tüm bu suskunluğuna rağmen sosyal medyanın "kamunun bilgi edinme hakkına" hizmet ettiğini vurgulayan İnceoğlu, yaygın medyanın gönüllü veya gönülsüz olarak uyguladığı yayın yasağı sebebiyle sosyal medyada da ciddi bir dezenformasyonun kaçınılmaz olarak oluştuğunu söyledi. İnceoğlu, "Tüm bilgi akışı sosyal medya sayesinde gerçekleşti, halk bu harekette sosyal medya sayesinde mobilize oldu. Büyük bir dayanışma sergilendi, uyarılar yapıldı, yardım sağlandı; ama diğer yandan denetimsiz bir alan olmasından kaynaklanan sorunlar nedeniyle teyit edilmemiş bilgiler uçuştu, küfür, hakaret, aşağılamaya başvuruldu, nefret söylemi üretildi. New York Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma protestolarla ilgili Türkiye'de atılan twitleri bir 'fenomen' olarak değerlendirmiş. Arap Baharı'nda bile örneğin Mısır'dan atılan twitler yüzde 30'u geçmezken, Türkiye'de bu oran yüzde 90'ları bularak bir ilk gerçekleşti. Sırf geçen Cuma öğleden sonra saat 16.00 ile gece yarısı arasında yani 8 saat içerisinde 2 milyon twit atılmış. Gece yarısından sonra da dakika başı 3000 twit atılmış" dedi.

'İletişim özgürlüğüne tahammülsüzlüğünün göstergesi'

Oynadığı önemli rol karşısında Başbakan Erdoğan'ın sosyal medya ile ilgili kullandığı "Twitter belası" söylemini de değerlendiren İnceoğlu, bu ifadenin Başbakan'ın iletişim özgürlüğüne ne kadar tahammülsüz olduğunu gösterdiğini belirtti. İnceoğlu, "Başbakanın bu açıklamasını birçok açıklaması gibi talihsiz buluyorum. İletişim çağında bir ülkenin başbakanının 'twitter belası' söylemi ile verdiği tepki insanların iletişim özgürlüğüne yaklaşımı hakkında ne kadar tahammülsüz olduğunun işareti. Diğer yandan da başbakanın günde 2 milyon 5 yüzbin takipçisi olduğunu düşünürsek kendisiyle çelişen bir ifadedir" dedi.

'Medya doğası gereği demokrasiden yana olmalıdır'

"Medyanın en büyük sorumluluğu kamu nezdindeki sorumluluğudur, başka bir deyişle kamunun bilgi edinme hakkına hizmet etmektir" diyen İnceoğlu, "dördüncü kuvvet" olarak adlandırılan medyanın halkın karşısında değil, halkın yanında "kamunun vicdanı ve sesi" olarak hareket etmek zorunda olduğunun altını çizdi. İnceoğlu, "Diğer üç güç olan yasama, yürütme ve yargının yanında değil. Bunu yaparken de eksik haber, çarpıtılmış haberler vererek veya halk hareketini bir avuç kendini bilmez, kızgın kalabalık veya marjinallerin örgütlü hareketi gibi sunmak dezenformasyondur. Medya doğası ve varlığı gereği, şiddetten değil barıştan, insan hakları, demokrasiden yana bir tutum sergilemelidir" dedi. 

DİHA 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.