Tutuklu gazeteciler savunma yaptı

Tutuklu gazeteciler savunma yaptı

Kürt basın kurumlarında çalışan gazeteciler, savunmalarına katledilen Kürt bilgesi Musa Anter'e atıfta bulunarak başladı ve "Siyasi soykırımın tanığı, sanığı ve davacısıyız" dedi.

İSTANBUL - Kürtçe hazırladıkları ortak savunmalarını mahkemeye sunmaya başlayan Kürt basın kurumlarında çalışan gazeteciler, savunmalarına katledilen Kürt bilgesi Musa Anter'e atıfta bulunarak başladı ve "Siyasi soykırımın tanığı, sanığı ve davacısıyız" dedi. Bu davanın Kürt basınını mahkum etme davası olduğunu dile getiren gazeteciler, "Mesleğimiz ve temsil ettiğimiz değerler açısından hukuki savunma anlamsız olacaktır" vurgusunu yaptı.

Kürt basın kurumlarına 2011 yılında yapılan baskınların ardından haklarında dava açılan 26'sı tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı davanın 4'üncü duruşmasının ilk oturumu Silivri Cezaevi Yerleşkesi'nde bulunan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gazetecilerin savunmasıyla devam etti. 26 tutuklu ve 12 tutuksuz sanığın katıldığı duruşmada, Kürtçe kimlik tespiti yapıldı. Kürtçenin Kurmancî lehçesinde çeviri yapacak iki tercümanın hazır bulunduğu duruşma salonunda, Dimilkî tercümanı olmadığı için bu lehçede savunmalarını vermek isteyenlere tercümanın diğer celsede hazır edilmesi ile söz verileceği kararı verildi. Tercüman eşliğinde yapılan kimlik tespitlerinin ardından yargılanan gazeteciler adına gazetecilerin ortak hazırladığı savunmayı tutuklu gazeteci Ertuş Bozkurt, Kurmancî olarak yaptı. Bozkurt savunmasının başında katledilen Kürt bilge Musa Anter'e atıfta bulunarak, "Siyasi soykırımın tanığı, sanığı ve davacısıyız" diyerek başladı. 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü'nün 115'inci yıldönümünde yargılandıklarına vurgu yapan Bozkurt, "Bugün şahsında Kürt gazeteciliğine katkı sunan, bu uğurda emek ve bedel ödeyen herkese sonsuz şükranlarımızı ileterek sözlerimize başlıyoruz" dedi. "Her şeyin anormal olduğu yerde normal olan da anormal görülür" diye devam eden Bozkurt, "Sayın yargıçlar, ilk bakışta bize çok da anlamlı gelmeyen bu tür söylemler bazen mevcut durumu iyi izah eder. Bu vesileyle bugün burada yargılanan kim, yargılayan kim, herhalde bunun kararını tarih verecek ve bu hakikat tarih sayfalarında yerini alacak" dedi.

'Hukuki savunma anlamsız olacaktır'

Henüz savunmanının başındayken hukuki bir savunma yapmayacaklarını ifade eden Bozkurt, "Bu anlamsız, haksız, hukuk dışı suçlama karşısında savunma yapmamız hem mesleğimiz ve temsil ettiğimiz değerler açısından hem de hakikate olan bağlılığımız nedeniyle anlamsız olacaktır. Kaldı ki bizi siyasi yaklaşım ve kararlarla yargılayanlar herhalde bizden hukuki bir savunma da beklemiyorlardır" diye belirtti. Bu davanın AKP iktidarının siyasi kararları, toplumsal mühendislik projeleri ve topyekun Kürt muhalefetini tasfiye amaçlı bir stratejinin ürünü olarak ortaya çıktığını belirten Bozkurt, "Bu gerçek, en açık ifadeyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin'in kamuoyuna yapılan onlarca açıklamasında yer almıştır ve kamuoyu bizzat bunun tanığıdır. Sadece Beşir Atalay'ın, 'KCK operasyonları Bakanlar Kurulu toplantısında 'entegre çözüm projesi' kapsamında planlanmıştır' sözü bile bu işin siyasi mahiyetini ortaya koyması için yeterlidir. Bize yönelik operasyon, bu siyasi kararla başlatıldı ve sayın savcıdan önce siyasi mekanizma, bazı köşe yazarları bize karşı harekete geçti. O nedenle hakkımızda hazırlanan dosya; yürütmenin, siyasi karar alıcılarının, medyanın bir kesiminin ve sayın savcının ortak yapımıdır" dedi.

'Bu dava Kürt basınını mahkum etme davasıdır'

Savunmada, "Hükümetin kendisinin de şu günlerde artık terk ettiğini ileri sürdüğü siyasetin ürünü olarak sayın savcının kaleme aldığı senaryoya göre hareket etmeyi kabul etmiyoruz" diyerek, mahkemeye karşı alacakları tutuma açıklık getiren Bozkurt, şunları dile getirdi: "Yapacağımız değerlendirmede evrensel hukuk ilkelerini, basın, ifade ve düşünce özgürlüğü kriterlerini ve tarihsel haklılığımızı esas alacağız. Bu dava hangi açıdan değerlendirilirse değerlendirilsin, düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğünün yargılanmasıdır, basın ve gazetecilik mesleğinin suçlanmasıdır, en önemlisi de Kürt Özgür Basını'nı topyekun mahkum etme girişimidir. Bu bizim alışık olduğumuz, bildiğimiz, ancak her seferinde akamete uğrayan bir iktidar alışkanlığıdır. Bu tarihsel gerçekliği ifade etmek için de sayın savcı tarafından bilinçli bir şekilde bulandırılan suyu berraklaştırmamız gerekiyor." İddianamede yer alan iddialara ilişkin "Akıldışı, bilimdışı, eşyanın tabiatını yadsıyan adeta var olmayı suçlama konusu yapan iddialara karşı; akılla, bilimle, mantık ve vicdanla, hak ve adaletle durmanın zorluğunun da bilincindeyiz" değerlendirmesi yapan Bozkurt, "Yine de sorumluluğumuzu yerine getirip bu suçlamaların izlerini çeşitli mecralarda arayıp ve öncelikle düşünce, iktidar ilişkilerine bir göz atalım. İktidarın düşünceyi kontrol etme ve bu amaçla düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve yönelimini anlayabilmek açısından tarihe kısa bir göz atmak zorundayız" diyerek, tarih boyunca iktidarların düşünceye el koyma ve saldırma girişimlerinden bahsetti.

'İktidar en çok da Ortadoğu'da kendine ilahi güç atfetmekte'

El Kındî, Farabi, El-Râzi gibi büyük tasavvuf düşünürleri, Sokrates gibi Yunan filozoflarından alıntılar yapan Bozkurt, şunları söyledi:"Salt kendi dönemlerindeki iktidarlardan farklı şeyler söyledikleri için birçok kişi baskıya maruz kalmıştır. Tüm bu örnekler aynı zamanda bize düşüncenin ancak ve ancak eleştirel olması ve var olanı sorgulamasıyla gelişebileceğini göstermektedir. Oysa iktidar en çok da Ortadoğu'da kendisine ilahi bir güç atfetmektedir, kutsiyet ve bu kutsiyet içinde kendini her türlü eleştiriden muaf tutmakta, kendisinin sorgulanmasını ise suçların en büyük gerekçesi saymaktadır. Yoksa 'Tanrı'nın varlığının kanıtlanmasına' karşı çıkan İmam Gazali'nin bile baskıya uğramasını aynı oranda hakikati Mani gibi ışıkta arayan Şahabettin Sühreverdi'nin hem de büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyubi tarafından 'din karşıtlığı' gerekçesiyle öldürülmesini nasıl anlayabiliriz. Oysa baskı düşünceyi öldürmüyor, aksine büyütüyor. 922 yılında Hallac-ı Mansur'un 'En-el Hakk - Ben hakikatim' sözü yüzünden derisini yüzdüklerinde egemenler düşünceyi öldürdüklerini sanıyorlardı. Oysa aynı düşünce bu kez İslam düşünürü Fazlullah Estarabadi tarafından dile getirildi."

'Ana akım medya iktidarın rıza imal makinesidir'

Bozkurt savunmada ana akım medya üzerine değerlendirmelerde bulunarak, iktidar-medya, iktidar-toplum ve medya ilişkileri üzerine sunumlarda bulundu. İletişim bilimcilerden örnekler veren Bozkurt, "Ana akım medya iktidarın rıza imal makinesidir" dedi ve iddia makamının kendi gazetecilik faaliyetlerinin hepsini "anormal gazetecilik" olarak suçlamasının da ana akım medyadan ayrı bir gazeteciliği yapmalarından kaynaklandığına işaret etti.

Mc Luhan'ın "Medya Denetimi", Frankfurt Okulu'nun "Kültür Endüstrisi Kültürel Manipülasyon" ve "İletişimsel Eylem Kuramı", Noam Chomsky'nin "Medya Denetimi" gibi tezlerin alternatif ve muhalif medyanın demokrasi, hak ve özgürlüklerinin çelişmesi ve korunması için gerekliliğine vurgu yaptığını belirten Bozkurt, bu kuramlar ekseninde yayın ilke ve ahlakını temel hatları ile şöyle sıraladı:

1- Alternatif medya hegemon olmayan medyadır. Kendini iktidarın uzağında konumlandırır.

2- Alternatif medya toplumu sorgulayıcı fikir ve görüntülere yer verir. Sessiz olana ses verir. 'Yok' sayılanın da var olduğunu kanıtlamaya çalışır.

3- Alternatif medyayı, egemen ana akım medyadan ayıran en önemli özelliği 'kar' amaçlamaması ve iktidar yanlısı olmamasıdır.

4- Alternatif medya kurulu düzenin negatif bilgisini, yani onun duyulmasını istemediği bilgiyi yayar.

5- Alternatif medya, ana akımın basma kalıp, eril zihniyetinin yerine etkin duyarlılık yaratmayı, ana akımın topluma sunmaya çalıştığı, 'verili toplumsal hakikate' karşı etkili ortaklık alanları sunar.

6- Alternatif medya hakikati tanımlama ve yetkisini elinde bulundurma yetkisini elinde bulunduran iktidara karşı mücadele alanını temsil eder.

7- Alternatif medya, büyük değerler verdiği ve saygı duyduğu 'bağımsızlık', 'eleştiri hakkı', 'kurulu düzenin reddi' ve 'doğal özgürlükleri' gibi değerleri yüceltir, korur ve bu uğurda mücadele eder.

Bozkurt, 28 sayfa olarak hazırlanan ortak savunmanın 10'uncu sayfasına kadarını sunabildi. Ardından duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, resmi tatil olduğundan dolayı yarın duruşmanın görülmeyeceğini belirterek, duruşmayı 24 Nisan Çarşamba gününe erteledi. DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.