Sizin, hiç anneniz oldu mu?

Sizin, hiç anneniz oldu mu?

Bir zamanlar, onun vardı. Oysa şimdi kayıp, yok! Belki, başka bir dağın başında yaralı ve yalnızdır...

YUSUF NAZIM'ın yazısı

Sizin, hiç anneniz oldu mu?

Acı yüklü suretleri geçiyordu resimlerin önümden. Birden bire durdum. Tanıdık gelmişti görüntüsü. Sarı toprağın üzerinde, yüz üstü yere uzanmıştı. Sanki eğilmiş de, kulak vermiş bir ninniyi dinliyor gibiydi... Elleri yumuktu. Dudaklarındaki emziği yere düşmüştü. Belli ki, toprağı avuçlayan minicik parmaklarının gücü, onu ayağa kaldırmaya yetmemişti. Tekini, öne katlamış olduğu, ince bilekli bacakları da öyle... Belki yaşıyordu, belki son nefesini vermek üzereydi, belki de ölmüştü...

Sizin, hiç anneniz oldu mu?

Bir zamanlar, onun vardı. Oysa şimdi kayıp, yok! Belki, başka bir dağın başında yaralı ve yalnızdır... Belki, dermanı tükenmiş bir yokuşta, öylece yere yığılmış kalmıştır... Belki de, çırpınıp kurtulamamış, cayır cayır bir yangının ortasında, donup kalmıştır korkusundan. Belki silahlı, sakallı, cüppeli bir vahşinin iri kıllı elleri koparmıştır onu yavrusundan...

Biliyorum... Onun bir annesi vardı. Acıkınca göğüslerine bastırır, üşüyünce, yumuşacık kollarıyla sarardı. İpeksi teniyle dokunurdu süt kokan ellerine. Yanından asla ayırmazdı, kokusuyla sever, bakışlarıyla okşardı.

Sizin hiç anneniz oldu mu?

Onun bir annesi vardı! Onu, adına Şengal denen bir dağın eteklerinde gördüm! Körpecik bedeniyle toprağa uzanmış, yüz üstü yatıyordu. Sanki yuvasından ayrı düşmüş gibiydi. Kanatları kırık, körpe, küçük bir kuş gibiydi. Sanki yorulmuş, gözlerini, sonsuz, huzurlu bir uykuya yummuş gibiydi...

Ajanslara yeni düşmüş bir resimdeydi o. Bir taşın dibinde soluksuz kalmış, adına medeniyet denilen çağın görüntüsüydü o! Vaatlerle, sözlerle, kelimelerle kandırılmış bir dünyadan gelen, korkak, sefil, aciz bir ölümdü şimdi o...

Sizin hiç anneniz oldu mu?

Onun bir annesi vardı. Adı Havin’di, belki Emine, ya da Ayşe... Rojin’de olabilirdi, Sakine de.. Ama adı Havin’di. Biliyorum, adı Havin... En çok da Havin’di adı...

Kızgın toprağın üzerinde uzanmış, şimdi sessizce yatıyor Havin. Körpecik suretiyle bize sorular soruyor Havin... Hangi tanrı tutuşturmuş olabilir, onu bu dağın başında yakan ateşi. Hangi tanrının ona biçtiği kaçınılmaz kader, onu böylesine kurda kuşa yem eden! Üstelik hangi dostun ihaneti vardı bu kaderde?

O çocuğun bir annesi olmalıydı. Koşup kucaklamalıydı. Başını göğsüne gömüp koklamalıydı.

Sizin hiç anneniz oldu mu?

Şengal Dağı’na kaçan beş çocuğun bir annesi oldu. Babaları kaçamadan öldürüldü. Şimdi, günlerdir yollardalar. Yol dediysem, yol değil, kuşun kurdun uğrak yeri, ıssız, kurak bir garip diyardalar. Medeni dünyanın yarattığı bir canavarın insanlık dışı zulmünden kaçıyorlar. Dağları, vadileri, tepeleri aşıyorlar; taşlara dost, kayalara yoldaş oluyorlar... İki kırık ekmek, bir yudum suya hasret olarak yürüyorlar. Kızgın güneşin altında, taşların arasında, terk edilmiş bir bebek! Durur mu kadın, onu da yanlarına alıyor. Adını Lorin koyuyor... Dağ, taş, insan dolu! Mahşeri bir kalabalık; oraya buraya kaçışanlar, geride kalmış yaşlılar, sakatlar,  yürüyemeyenler, kucaklarda, sırtlarda taşınanlar... Çocuklar aç, sefil, dermansız. Açılan bir insanlık koridoru, uzun bir yol, kadın ve altı çocuk... Günler sonra Rojava’dalar... Şimdi, ağlıyor beş çocuk annesi kadın. Geride kalan çocukların babasına ağlıyor; toprağına, taşına, sofrasına, sedirine... Lorin bebeyi evlatlık almak isteyenlere, “vermem!” diyor! “Dünyada vermem!” Sarıyor şefkatli kanatlarıyla çocuğu, açıyor sedef  göğüslerini, gömüyor dudakları arasına yavrunun...

Sizin hiç anneniz oldu mu?

Ölümden kaçarken çocukları için, ölümlerden ölüm beğenmek zorunda kalan bir kadın gördünüz mü hiç? O kadın sizin anneniz oldu mu? Öldürmek nedir, bilmeyen bir halkı, Êzidîleri hiç duydunuz mu? 72 kıyımdan sağ kurtularak bir dağın eteklerini yurt bellemişler, hiç tarih kitaplarından okudunuz mu?

O topraklar ki nice kavimlere yurt oldu, nice kavimlere mezar... Kimi duyuldu, kimi duyulmadı. Kimini yazmaya bile tenezzül etmedi tarih kitapları.

Şimdi, bir insanlık trajedisi yaşanıyor Şengal Dağı’nın kuytuluklarında. Sık sık haberler düşüyor ajanslara, hiç dinlediniz mi? İnsanlığın böylesine sağır, böylesine dilsiz, böylesine kör olduğuna daha önce hiç tanık oldunuz mu?

Lorin bebek mi? Lorin bebek kurtuldu. Onun bir annesi oldu.

Sahi, sizin hiç anneniz oldu mu?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.