Sen duyma çocuk! Roboski ağlıyor

Sen duyma çocuk! Roboski ağlıyor

Bir katliam gecesi… Sonra bir ses çalındı kulağıma. Yine o aynı ses! Bilinmeyen bir dilde, yalım yalım yanan, insanlığa hatta sonsuzluğa uzanan bir feryat sanki.

Halime Çelik / Yazdı

bir katliam gecesi…

…sonra bir ses çalındı kulağıma. Yine o aynı ses! Bilinmeyen bir dilde, yalım yalım yanan, insanlığa hatta sonsuzluğa uzanan bir feryat sanki. Yükünün ağırlığını hissederek atabildiği her adımda can bulduğundan utanan, kahrolan bir katırın feryadı bu. Sen duyma Çocuk, kapat kulaklarını! Gafilliğin uykusuna dalmış insanlığadır bu feryat. Sen sakın duyma!

Karasını zihinlerine gömenler ‘kış’ diyorlar ya adına, bak yine geldi çattı. Üşüyor musun sen de bizim gibi? Bir battaniye bulup getirsem… Saklayabilir mi şu umarsız bedenimi, kapatabilir mi senin yerlere dağılan bedenini? Hava kararsa, kararsa, yine zifiriye bulansa… Yok edebilir mi içinde insanlığın yaradılıştan süregelen en aşağılık hallerini? Ya da mayınların en sıcağını gömsem insanlığın bedeninde, ısıtabilir mi buzlanmış yürekleri ? Yoksa utanmayacak mı hiç kimse, sığdırılırken bir poşete uzunca bedenin? Tam 34 defa bombalasam gökyüzünü peki , kuşlardan başkasına açar mı bir daha gökyüzü, kilidini?

Duydun mu sizin oralara yine kar yağdığını söylüyor bütün hava durumları ve nedense yine unutuyor rengini söylemeyi. Sizin oralara yağan karlara kırmızılar karıştığını ve kaç zamandır hiç erimediğini bilmiyorlar mı yoksa çocuk? Kaç zaman oldu sahi, biz fark etmeden yüzyıllar mı geçti yanımızdan? Baksana insanlar karın kan koktuğunu da rengini de unutur olmuş.

Sizin oralarda ‘zaman’ da sizden biri oldu artık Çocuk! Zaman bile gerektiğinde isyana durmayı, sizin için ve yine sizinle direnmeyi öğrendi. Görüyorsun ya her şey yerli yerinde. Tıpkı karanlığında kaybolduğun gece gibi. Evinin kapısını kilitlemedi henüz oturup seni bekleyen hiçbir anne.

Döneceğin saati hesaplamaktan bıkıp usanmadı hiç, bu kez rolleri değiştirdiğiniz şu koca adamlar. Yarına dair bir oyunun hayalini kurmadı henüz , sen 12 belki 13’ünde büyük adamlığa bürünüp dönene kadar uslu durmasını tembihlediğin küçük kardeşlerin. Ve şu kadınlar… Ahh şu her yaştan kadınlar! Sen dönmedin ya henüz, ellerine tarak değmemiş saçı öpülesi kadınlar…

Karlar sadece sizin oralarda beyaz yağmadı ama bil Çocuk! Yalnızca seni -sizleri- tanıyan ‘zaman’ öğrenebildi direnmeyi. Zaman’lar bile anlaşamıyor artık, zamanlar bile aynı anda ilerlemiyor bu ülkede Çocuk.

Sen iyisi mi kapat gözlerini bu gece. Gökyüzünde en yükseklerde dur. Senin ayaklarının altında duramaz artık yeryüzü. Toprakların tarihi 34 yerinden lekelenecek, toprakların tarihi temizlenmez artık Çocuk! Yüzyıllardır daha hesap vermemişken hiçbir katil, seni -bizi- bir kez daha yok etmeye çalışacaklar. Bitirdik zannettikleri kadar çoğaldık; bitireceğiz zannettikleri kadar çoğalacağız biz, bilmiyorlar Çocuk!

Kapat gözlerini, bakma sakın!

Kar değil gökyüzünden ateş yağacak bu gece. Kuşlar utancından gökyüzünde uçamayacak artık. Katırlar can bulduğundan, Rabb' im kullarından yakınacak, bakma sakın. Sen de küçüklüğünde el salladığın uçakları unutmalısın artık Çocuk! Unutmalısın, birazdan üzerine bomba atacak uçaklara küçüklüğünde gülümsediğini.

Yargıçların elinde can verecek bu gece dünyanın doğmuş ve doğacak bütün çocukları, mahkemeler bu gece tozla bir olacak. Adalet bir daha hiçbir dilde konuşamayacak bilmeliyiz Çocuk! Ya senin dilini bilmeyenler… Siyaset erbapları, ağızlarında dili kaybolan politikacılar,sabah uyuya kalacak haber kanalları ve sırf seni anlamamak için gözlerini, kulaklarını ve dillerini yok sayan aymaz halkım… Bu gece bir ülke gaddarlığın uykusuna yatacak Çocuk!
Bu gece bir ülkenin vicdanı her karış toprağına gömülecek.
Bu gece ‘adalet’ tam 34 defa yok olacak.

Kapat gözlerini Çocuk, sen bunları sakın bilme!

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.