Prof. Alankuş: Barış sürecinde medya diline dikkat etmeli

Prof. Alankuş: Barış sürecinde medya diline dikkat etmeli

İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Sevda Alankuş, barış sürecinde medyanın diline dikkat etmesi gerektiğini belirterek, Türkiye televizyonları aracılığıyla haberlerde ve dizilerde hayali bir karşıtlığı yeniden ürettiğini söyledi.

İZMİR - Barış sürecinin dillendirildiği bu günlerde geçmişten bugüne medyanın dilini İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, değerlendirdi. Türkiye'nin mevcut politik durumuna değinen Alankuş, "Belki iyimser düşünüyorum; ama tarafların artık silahla yol alınamayacağını anlamaları açısından olumlu görüyorum. Ama bunu anlamak için 55 binin üzerinde insanın ölmesinin beklenmesini de uzak ve yakın tarihimizdeki diğer büyük travmalar gibi üzerimizden kolayca atmayacağımız, yıllarca izini taşıyacağımız çok ağır bir bedel sayıyorum. Bu travmayla baş edilmesi ne yazık ki çok uzun yıllar alacak" diye kaydetti. 

'Kayıplar da ortak, kazançlar da ortak'

Asıl barış sürecinin yaşanılan bu travmaların baş edilmesiyle gerçekleşeceğini aktaran Alankuş, "Ancak elbette hep başlanıp yarım bırakılan barış müzakerelerinin yeniden başlaması çok önemli. Tekrarlarsam artık daha fazla can kaybetmeye kimsenin tahammül edecek halinin kalmadığı bir noktadayız. Bununla ilgili karşılıklı bir politik irade de var gibi görünüyor. Elbette bu iradeler içinde bulunduğumuz süreçte ciddi bir sınavdan geçecekler. Çünkü çözümün artık ertelenemez olduğunu ne kadar tespit etmiş olursa olsun 'tarafların' politik temsilcilerinin buna bir 'iktidar oyunu' şeklinde girişip yürüteceklerini tahmin etmek zor değil" diye ifade etti. Alankuş, şunları söyledi: "Yani, barışın karşılıklı olarak 'alıp vermek' olduğu bilinmeli ve verilenler üzerine değil, kazanılanlar üzerine odaklanan, başka deyişle 'kazanılanlar-kaybedilenler' karşıtlığı ile değil, 'kazanılanlar-kazanılanlar' üzerinden kurulan bir müzakere süreci götürülmeli. Kaldı ki hatırlamamız gereken bir şey daha var, ülkeler arası barış sürecinin kazanılması ve sürdürülebilmesi için gereken bu 'kazan-kazan' yaklaşımı, Türkiye coğrafyasının sınırları içinde, yurttaşları arasında cereyan eden bir savaş söz konusu olduğuna göre, daha fazla anlam kazanması gerekiyor. Çünkü kayıplar da ortak, kazançlar da öyle olmalı ve olacak." 

'Barış ile herkesin kazanacağını çok iyi anlatılmalıdır'

Siyasal iktidar tarafından bakılınca barış sürecinin ilerleyebilmesi, ardından da sürekli kılınabilmesi için Hükümetin Kürtlere ne yapması gerektiğini söyleyen mevcut üst dilini kırması gerektiğine işaret eden Alankuş, "Kamuoyuna da ne olup bittiğini şeffaflıkla anlatması gerekiyor. Yani özetle, iki tarafın müzakere gücünü elinde bulunduranlarının, bu savaşta verdikleri kayıplarla canları en çok yananlara barış ile aslında herkesin kazanacağının çok iyi anlatılması, müzakerelerde 'al, ver' hesabının da buna göre cömertçe yapılması gerekiyor. Çünkü sonuç demokrasinin gelişmesi ve onun yaralı yurttaşlarının, ekonomisinin, sağlık ve eğitim koşullarının değişmesi ile topyekun bir kazanç olacak" dedi.

'Barış için kalem oynatmakla, barış gazeteciliği aynı anlama gelmiyor'

Türkiye'de habercilik ahlakının sorunlu olduğunu ifade eden Alankuş, "Mevcut habercilik anlayışı savaşı, çatışmayı haberleştirmeyi seviyor da, iş barışla ilgili, barıştan yana, barışçı haber yapmaya geldiğinde onu yeterince heyecanlı, haber değeri taşıyan nitelikte görmüyor. Çünkü yaygın medya gazeteciliği sonuç odaklı, süreç değil. 'Kan varsa haber de var' diyor" dedi. Bu yüzden başka bir anlayışla gazetecilik yapmak gerektiğini aktaran Alankuş, "Bunun da adı 'barış gazeteciliği'. Yıllardır İrlanda, İsrail-Filistin, Bosna gibi coğrafyalarda uygulanıyor, Türkiye'de de dillendiriliyor; ama barış gazeteciliği Türkiye'de yaygın medya tarafından yeni telaffuz edilmeye başlandı. Hiç yoktan iyi tabi bu. Ancak barış için kalem oynatmakla, barış gazeteciliği yapmak aynı anlama gelmiyor" diye aktardı. 

'Nefret söylemine karşı bir yasa yok'

Türkiye televizyonları aracılığıyla Tek Türkiye, Şefkat Tepe, Sakarya Fırat gibi dizilerin uzun süredir gösterildiğini hatırlatan Alankuş, bu dizilerin hayali bir karşıtlığı yeniden üretmek amacı içerisinde olduğunu vurguladı. Haber bunu başka türlü, ismi geçen diziler de başka türlü yaptığını belirten Alankuş, "Ne kadar etkililer, hangisi daha etkili bilemiyorum; ama söylemleri birbirleriyle ve de iktidar edenlerin diliyle örtüştüğü oranda etkili. Zaten şiddet sever bir kültürün içindeyiz. Bu dizilerle sokakta oynayan, okula, askere gidenlerin gündelik hayatına yeni bir şiddet, severlik boyutu eklediklerini düşünebiliriz. Dizilerde, haberlerde karşımıza çıkan nefret söylemine karşı bir yasa yok. Ya da böyle bir yasayı telaffuz edenlerin aklına ilk gelen 'Sünni İslam'a karşı küfür' oluyor" diye kaydetti. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) muhafazakar ve ahlak bekçiliği yaptığını dile getiren Alankuş, "Yani, nereden bakarsanız bakın, Türk, Sünni, heteroseksüel, muhafazakâr erkeğin ahlakından yana çifte standartlar, nefret söylemleri ile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bu mücadele de sivil toplum örgütlerine, inisiyatiflerine düşüyor. Çünkü hala daha bu ülkede etik denetimden ahlakçı bir sansür ve yasaklama, öz denetimden de, 'ne şis yansın ne kebap' türünden yasak savurucu tavır anlaşılıyor" dedi. 

'Medyanın hesap verir hale getirilmesi gerekli'

İktidar ve devletin kitle iletişim araçlarından uzak durması gerektiğini kaydeden Alankuş, "Televizyonlar için tek denetleme kurumu olarak ortaya çıkan RTÜK'ün bileşimi ortada. Basın, Basın Konseyi'ne emanet! İnternet tam bir nefret söylemi mecrası ama onun denetiminde de aynı kriterler geçerli. Ben bu yüzden bir yandan yeni yasal düzenlemelere ve uygulayıcı kurumlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, diğer yandan da yeni öz denetim mekanizmalarının kurulmasını ve medyanın hesap verir hale getirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi bir de okuyucu izleyici olarak yapabileceklerimiz var" dedi. DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.