Memleketimde güvenlik manzaraları

Memleketimde güvenlik manzaraları

Yüksekova aynı zamanda bu modern iktidar şiddetine karşı direnişin de kalesi. Yüksekova’da modern iktidarın hayatı, toplumu nasıl şiddet araçlarıyla kontrol etmeye çalıştığını her gün kaygıyla, öfkeyle, hayretle seyrediyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz

RONYA EMEL AYDIN ([email protected])

Günümüz modern toplumlarının en önemli özelliklerinden biri kuşkusuz ki gözetim ve denetim toplumları olmalarıdır. Gözetim ve denetim toplumlarında görülen modern iktidar şiddetinin çıplak bir şekilde uygulandığı yerlerden biridir Yüksekova.

Yüksekova aynı zamanda bu modern iktidar şiddetine karşı direnişin de kalesi. Yüksekova’da modern iktidarın hayatı, toplumu nasıl şiddet araçlarıyla kontrol etmeye çalıştığını her gün kaygıyla, öfkeyle, hayretle seyrediyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz.

8 yaşındaki çocuğun ve avukatların darp edilmesinden tutun da M. Reşit ve Veysel İşbilir’ in katlediliş yıl dönümündeki anmada 17 yaşındaki Rojhat Özdel ’in kurşunla yaralanıp, işkenceyle öldürülmesine kadar bir dizi insanlık suçu işleniyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Yüksekova’ ya özel talimat verdik.’ Sözlerinden sonra gelişen olaylar bunlar. Dahası da var elbette. Yoğun bir askeri sevkiya t var kente ve bu sevkiyatın güzergâhı her ne hikmetse şehrin içinden geçiyor.

Sevkiyatın geçişi sırasında bozkurt işaretleri yapılıyor, mehter marşları çalınıyor, ufak bir tepkide gazlar plastik ya da gerçek mermiler havada uçuyor, sıkılan su ve gazla halk ve esnaf perişan ediliyor. Halk provoke edilmek isteniyor.

Israrla. Buradan da anlaşılıyor ki son zamanlarda iktidarın dillendirdiği “kamu güvenliği” ve “güvenli ortam” denilen şey, yasa koyucunun kendi egemen iktidarını şiddetin her zamanki araçlarıyla devam ettirme amacına hizmet etmektedir. Konunun muhattapları, yasa koyucular yeni şiddet araçlarıyla kamusal alanı “iç güvenlik yasası” adı altında yeniden işgal etmeye çalışmaktadırlar. ‘’İç güvenlik yasası’’nın halkların özgürlük ve demokrasi istemiyle bir ilişkisinin olmadığı ve Kürt kamusal alanlarını yeniden modern iktidarın militarist bir şekilde şiddet araçlarıyla işgal ettiği apaçık ortada. Bu yasa devletleşen AKP’nin diktatörlük yolunda attığı yeni bir adım sadece. İşlenen onca cinayeti aklamak ve hatta haklı çıkarmak üzere çıkarılmış bir yasa.

Sistemin kendini aklama çabası. AKP diktatörlük yolunda ilerlerken elbette bunu meşrulaştıracak adımlar atacak. ÇED raporunun değiştirilmesi, basına yayın yasağı getirilmesi, iç güvenlik paketi… İtirazların, direnişlerin, yargılamaların önüne geçen, ‘’tıpa görevi gören’’ tıkayıcı yasalar. Sistem hayatın her alanında burnumuzun dibinde bitecek ve bunu ‘’yasal’’ olarak yapacak. Modern iktidarların belirgin bir özelliğidir bu.

Michel Foucault’un da dediği gibi modern iktidar büyük gözaltıdır. Birey ya da toplum sürekli göz hapsindedir. Yasal taciz mağdurudur. İç güvenlik paketi bundan böyle herkesin etkilenmesi olası bir paket. Güvenlik kameralarına takılan bir görüntünüz ya da polisin en ufak şüphesi sizin ‘’makul şüpheli’’ olarak sokak ortasında çevrilip sorgulanmanıza, aranmanıza sebep olabilir.

Soru sorma hakkınız olmadan. Çünkü polisin şüphesi yeterli olacaktır. Avukatınızın olması da bir şeyi değiştirmeyecektir çünkü onunda dosyada erişebileceği bilgiler sınırlı olacaktır. Bir eylemde yüzünüzün kapalı olması, taş atmanız sebebiyle en kıymetli hakkınıza, yaşam hakkınıza veda edebilirsiniz. Molotof ateşli silah olarak kabul ediliyor artık ve molotof kullanıldığı an polisin ateş etme yetkisi var. Yaşam hakkımızı koruma altına alan yasalar artık başka yasalarla feshedilebiliyor. Bu yasa hafızalarımızda kiralık katil olarak yer eden polislere ‘’olağan üstü’’ yetkiler veriyor ve bizler de böylece polisin bugüne kadar yaptıklarının olağan olduğunu öğrenmiş oluyoruz!

Bunların zaten yaşanan şeyler olduğunu söyleyeceksiniz belki. Haklı olarak. Ancak tüm bunlar artık her açıdan ‘’yasal’’ olacak. Bir zamanların OHAL’i gibi yalnızca Kürdistan’a kan kusturmayacak bu yasa. Her yer için geçerliliği olacak. Sistemin verdiği kıyafetlerin içine sığmayan, bu kıyafetleri yadırgayan herkes bu yasanın olası muhatapları olacak.

Gezi Direnişi bunun somut bir örneğidir. Asker devleti, polis devleti olmaktan vazgeçemeyen Türkiye, askerin ve polisin yetkilerini genişlettikçe yaşam sınırlarımızı daraltıyor. İktidar genişleyip her alana yayılıyor. Bize yapıştırılan ‘’makul şüpheli’’ etiketinin hayatımıza mal olabileceği zamanlarda yaşıyoruz.

Tüm bu görülenler AKP devletinin, iktidarının ve sistemin gerçek yüzüdür. 6-8 Ekim, Kobanê serhildanları bu paketin gerekliliğini bir kez daha göstermiştir AKP devletine. Binlerce insan sokağa çıktı ve çıkan ses inletti her yanı. Karşılaşılan tepki korku verdi. Devlet bu korkusunu bir dizi cinayetle bastırmaya çalıştı. Ağız birliği etmişçesine aynı berbat, kan kokan sözleri sarf ediyordu hükümet/devlet yetkilileri.

‘’Misliyle cevap vereceğiz, bedelini ödeteceğiz, hesabını soracağız, intikamını alacağız…’’. Bu sözler yasaya dayandırılmış öfkenin azgınlığının bir sonucudur. Bu yasa direnişlerle, yargılanmalarla bir daha uğraşmamak, cinayetlerin hesabını vermemek, zaman kaybetmemek içindir aynı zamanda. İletişim süreci içerisinde anlamın çarpıtılmasına sıkça rastlıyoruz. Göreceli ve kaygan hakikatlerimiz var. İç güvenlik yasasının adında da olduğu gibi. Bu gibi yasaların bize öğrettiği bir şey var, modern cezalandırma sistemlerinin \"insanlığa saygı\" amacıyla cezaları düzenlemesi, tamamen göstermeliktir, düzmecedir. İçerisi güvenli değil.

Bu çok doğru çünkü artık gayet yasal yollarla ölebiliyoruz, özgürlüğümüz elimizden alınabiliyor. Çünkü artık cadde ortasında başımıza isabet eden bir gaz kapsülüyle ya da bir sokağın başında plastik bir mermiyle ölebiliriz.

Artık ‘’havaya açılan ateş sonucu’’ yeryüzünde yürürken hayatımızı kaybetmemiz de yasallaştı ve bu bir güvenlik sorunu gerçekten de. Cinayetlerin faillerinin aramızda oluşu hiç de güvenli değil. Son olarak da yolsuzlukların, rant hesaplarının, cinayetlerin asla yasalarla örtülemeyeceğini hatırlatmakta yarar var. Çünkü yaşam bize zalimin zulmünün yanına kalmadığını gösteriyor (bazen geç olsa da).

Zor ile yönetilen toplumun, ölümlerle terbiye edilmek istenen halkların sabırlarının ne zaman tükeneceği öngörülemeyen bir şeydir. İktidar kendini gösteriş ve debdebe içinde dışa vuruyor ve gücünü gösterişinden alıyor. Gerçek bir güç karşısında hiçbir gösteriş ve yasa yeterli olmayacak ve korkunuz daim olacak! İktidar her yerdeyse direnişte her yerdedir!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.