Kader'e Kurşun İşlemez…

Kader'e Kurşun İşlemez…

Varlığını Kürtlerin yokoluşunda var etmeye çalışan bir sistemdir işte. Kürdün savunduğu her değeri ayaklar altına almak isteyen, küçümseyen, aşağılayan...

Yumak misâlidir sistem. "Tek"lerle örülmüş bir bütündür. Farklı olanı yadsımaz; yok eder. Değişkendir rengi.  Yalanlarla yoğrulmuşsa da pembe -ama aslında zehirli- hayaller saçar. Şaşalı meydanlardan, "rengârenk" televizyon ekranlarından ve "derin" olan her yerinden insanın ruhuna zehrini zerk eder. Beynindeki hücreleri yavaş yavaş kemirir ve sevgiye dair tüm duygusunu felce uğratır. Kalbini elinde tutar, "milli" olanı pompalar. Böylelikle bir katili doğurur ve salar hayatın ortasına. Diker kentin her sokağının başına. İnsanlığı parçalara ayıran telli sınır hatlarına konuşlandırır ve Kürtlerin Kader'ine kurşun sıkar.

Öylesine değildir sistem. Tahtı, çelik bariyerlerle örülüdür. Ölüm fermanlarının imzalandığı dehlizlerle doludur. Beslenir, beslenilir. Programlı, dâkiktir. Vasat birkaç sözcük ve nefret dolu söylemlerle tarifi yapılamayacak kadar "yüce"dir. "Milli irade"den dem vururken, kendi "iradesini" yüceltip, insanlığın eteğine kazık gibi çakar, onu köleleştirir. Köleleşen toplumla sistem -insan öldürmede- daha da özgürleşir. Kamuya yeni düzenler oluşturur. Kafeslere tıkar,  tekdüzeliğinin de "koruyucu meleği" oluverir. Her bir sokağın gardiyanı olur, kentin giriş-çıkış saatlerini kolundaki saate göre ayarlar. Uykusu kaçtığı anda yatağında sallandırır. Yemeğindeki tuzun miktarını sorar. İçtiği sigaranın dumanının nereye üfleyeceğinin koordinatlarını belirler. Tekleşir, tekleştirir. Böylelikle kendi içinde besleyip büyüttüğü faşizmi "halklaşmaya" doğru evirir, halkı makineleştirir ve komutlara itaat edecek kadar hazır hale getirir. Sonra da Kürdün üzerine salar ve Kader'ine kurşun sıkar, onu hayattan alır, götürür.

Varlığını Kürtlerin yokoluşunda var etmeye çalışan bir sistemdir işte. Kürdün savunduğu her değeri ayaklar altına almak isteyen, küçümseyen, aşağılayan... Dizlerinin üzerine çökmesini arzulayan, kafasını, bilenmiş palaya doğru uzatmasını emreden...  

Kürtlerin kurşun sıkılan Kaderi'nde yoktu lâkin boyun eğmek. Kökleşen ve tüm cihanda "direnişin kalesi" hâline gelip kutsallaşan bir Kobanê duruyordu oysaki sistemin tam da iki gözünün ortasında. "Çağın son devrimi" için bedenlerini siper eden kadınların ölümsüzleşen gülümseyişleri, kahkahaya dönüşüp ve yankılanıyordu dağlardan. Çılgına döndürüyordu sistemin "anti-devrim uzmanları"nı. Hesaplarını da felce uğratıyordu.  Lâkin onlar için "düştü düşecekti" Kobanê.

Tecavüzcüyü zırhlandırmış, gözetmenler eşliğinde podyumlara çıkartmış, Kürt kadınlarının arasına salınması için sırtını sıvazlıyordu, yine bu sistem. Diğer hazır kıt-a bekletilen, ellerinde palalar sallayan ve Kürtlerin üzerine salınmadan önce, oldukları yerde durmaları istenen güruhun ağzından ise salyalar akıyordu. Sabırsızdı. Onlardan, gözlerini kapatıp, ellerini semaya doğru açmaları, derinden bir nefes almaları isteniyordu. Sonra da, "düştü-düşecek Kobanê" deyip, biraz daha sabretmeleri için telkinlerde bulunuyordu. Kobanê ise Kader'i ile başbaşa direniyordu. Kaderinde düşmek yoktu gayrı. Kucağında ölmüş bebeğiyle kilometrelerce yol kateden bir annenin bitap düşmüş kalbindeydi lâkin. Düşmesi ölümdü her kadın her çocuk için. "Direnmek kalırdı Kürde çünkü yaşamın bir başka adı direnmekti". Direndiler. Bundandır, Kürtlerin Kader'ine kurşun sıkması, Kadri Bağdu'yu ensesinden vurması, Ahmet Karataş'ın boğazını palayla parçalaması, Selahattin Demirtaş'ı uçakta linç etmeye çalışması... Ve yine bundandır, kentte ve kendi belirlediği sınarlarda onlarca gencin kurşunlanması… Kürdün varoluş "fıtratında" bu varmış deyip, kapatma yoluna gitmeden önce boğazına dayadığı ve yüreğine batırdığı bıçağı… Bununla da yetinmeyip; elini, yaşam için çırpınan göğsünden içeriye daldırması... Kanını kendi yüzüne serpiştirmesi... Beyninin tam da orta yerine batırdığı kendi bayrağını dalgalandırması… Ve sıktılar bir kurşun daha Kürtlerin Kader'ine.

Zira "Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara." Ve Kader'e kurşun işlemez artık, bu biline!

Ertan Canan
[email protected]

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum