
İHD üyesi Baskın’dan İsrail-İran çatışmasındaki sivil ölümlerine tepki
İHD Hakkari Şubesi üyesi Eren Baskın, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarında sivil kayıpların yaşandığını belirterek yaşam hakkının kutsallığının savunulması gerektiğini söyledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi üyesi Eren Baskın, İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarına ve karşılıklı füze atışlarıyla süren çatışmalara ilişkin bir açıklama yaptı. Baskın, dört gündür süren çatışmalarda çok sayıda sivilin hayatını kaybettiğine dikkat çekti.
Ortadoğu halklarının sürekli olarak savaşla iç içe yaşamak zorunda kaldığını belirten Baskın, “Bu durum sadece sivil kayıplarla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda büyük bir toplumsal yıkım hafızası oluşturuyor. Bu döngü birçok hak kaybını da beraberinde getiriyor” dedi. Baskın, savaşın etkilerinin derin olduğunu vurgulayarak, “Psikolojik travmalar, zorunlu göç, kadın ve çocuk kayıpları ile sivillere yönelik saldırılar, karanlık bir toplumsal bellek oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
İsrail’in sivillere yönelik tavrının artık tüm dünya tarafından bilindiğini söyleyen Baskın, İran basınına göre gerçekleşen saldırılarda şu ana kadar 128 kişinin yaşamını yitirdiğinin bildirildiğini aktardı. “Sivil ölümleri biz hak savunucuları için omuzlanması gereken önemli bir sorumluluktur” diye belirten Baskın, “Yanı başımızda yaşanan dramın elbette bölgemize de yansımaları olacaktır” dedi.
Çatışmaların sürmesinin insanların kendi evlerinde dahi güvende hissetmemelerine neden olduğunu ifade eden Baskın, bunun başlı başına bir hak ihlali olduğunu ve düzensiz göç dalgası riskini artırdığını belirtti. Açıklamasında, uzun yıllardır bölgenin savaşa komşu oluşu nedeniyle toplumun politize olduğunu vurgulayan Baskın, “Bu süreç, savaşa dair daha bilinçli ve insani düşünme yetimizi geliştirdi. Yaşam hakkına yönelik saldırılara karşı politik olarak uygun zemini oluşturarak tepkimizi yükseltiyoruz” ifadelerini kullandı.
Son olarak uluslararası topluma çağrıda bulunan Baskın, şunları söyledi:
“Bu ağır süreçte insanlık onurunun yerlerde sürüklenmemesi adına toplumsal olarak tepki göstermemiz gerekiyor. En tabi olan yaşam hakkının ihlaline karşı, uluslararası toplumun bir an önce taraf olma arayışını bırakıp, yalnızca yaşam hakkının kutsallığına karşı sesini yükseltmesi gerekiyor. Bizler, yanı başımızda yaşanan bu insanlık dramına karşı yaşam hakkının kutsallığını savunmaya devam edeceğiz.”
