İHD Hakkâri 6-7 Eylül olayının 70. yıldönümünde açıklama yaptı

İHD Hakkâri 6-7 Eylül olayının 70. yıldönümünde açıklama yaptı

İHD Hakkâri Şubesi, 6-7 Eylül 1955’te azınlıklara yönelik saldırıların devlet tarafından planlandığını ve halkın da bu saldırılara katıldığını söyledi.

İHD Hakkâri Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, 6-7 Eylül 1955 olaylarının 70. yıldönümünde basın açıklaması yaptı. Açıklama, İHD Yüksekova şubesinde düzenlenen basın toplantısında İHD Hakkâri Şubesi üyesi Eren Baskın tarafından okundu.

whatsapp-image-2025-09-06-at-13-04-40-1.jpeg

Eren Baskın konuşmasında şunları söyledi:

“6-7 Eylül 1955 kitlesel pogromu sırasında neler olduğunu bu ülkede resmi tarihi reddeden herkes artık biliyor. Ellerinde Türk bayrakları, kamyonlarla taşınan kalabalık grupların başta Rumlar olmak üzere Yahudi, Ermeni, Müslüman olmayan yurttaşların ev ve işyerlerine saldırdığı, Yeşilköy’den Nişantaşı’na, Aksaray’dan Edirnekapı’ya, Laleli’den Bakırköy’e, Beykoz’dan Kalamış’a, İstinye’den Çengelköy’e kadar 40 kilometre karelik bir alanda yaktığı, yıktığı, yağmaladığı, linç ettiği, tecavüz ettiği, öldürdüğü çok yazılıp çizildi. İHD Genel Merkez, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak bizler her yıl 6-7 Eylül’de yayınladığımız basın açıklamalarımızda yazdık: Bu bir devlet operasyonuydu. Titizlikle örgütlenmiş bir özel harp faaliyetiydi. Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından planlandı, devlet dersini iyi ezberlemiş kalabalıklar tarafından şevkle uygulandı. Öldürülen kişilerin sayısı, kayıtlara geçtiği kadarıyla 37’ydi. Kayıtlara 60 olarak geçen tecavüz vakasının gerçek sayısı ise 400 civarındaydı. Bazı kadınlar tecavüz edildikten sonra öldürüldü. 90 yaşındaki rahip Hrisantos Mantas diri diri yakıldı. En az birkaç rahip bıçakla ve zorla sünnet edildi. Onlarca kişi linç edildi. Yalnızca İstanbul’da değil, İzmir ve Ankara’da da benzer olaylar yaşandı, üstelik Urfa, Mardin, Midyat’ta da Süryanilere saldırıldı. 4 bin 214 ev, 73 kilise, 26 okul, 1 sinagog, işyeri ve dükkân benzeri toplam 5 bin 317 mekân yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. Bu veriler uluslararası literatürde 6-7 Eylül hakkındaki en kapsamlı kitabın yazarı olarak tanınan Speros Vryonis’in verdiği rakamlar” ifadelerini kullandı.

Baskın konuşmasına şöyle devam etti:

“Ama gerçeğin yeterince bilinmeyen bir yanı var. En çok kullanılan fotoğraflarda dükkânlara, işyerlerine yönelik tahrip ve yağmayı görürüz. Fotoğraflarda dükkânlara saldıranları, İstiklal Caddesi’nin boydan boya kumaşla, yağmadan arta kalan mallarla kaplandığını izleriz. Böyle bir temsil, insan zihninde yanlış bir algıya hizmet eder. Bu, ‘azınlıklar zengindir ve saldırı bu zenginliğe karşı yapıldı’ algısıdır. 6-7 Eylül’ün bir ‘servet düşmanlığı’ olarak sunulmasıdır. Oysa vahşet, bu iki gün boyunca bitmeyen enerjisini ağırlıklı olarak Hıristiyan nefretinden almış, korkunç saldırılar Hıristiyan inancına karşı yapılmıştır. Bunun somut kanıtı kiliseler ve mezarlıklardır. Saldırılar en yıkıcı, en tahrip edici yüzünü başta Rumların olmak üzere gayrimüslimlerin kutsallarına, kiliselerine, sinagoglarına, mezarlıklarına karşı göstermiştir. Kiliseler birkaç saat içinde harabeye çevrilmiş, dinamitle patlatılmış, ateşe verilmiştir. Kilise içinde kutsal eşyalar tahrip edilmiş, İsa tasvirlerinin gözleri oyulmuş, haçlar kırılmış, mezarlar açılıp cenazelerin kemikleri ortalığa saçılmış, yeni gömülmüş bir cenaze ağaca asılarak karnına Türk bayrağı saplanmıştır” dedi.

Eren Baskın, 6-7 Eylül’ün fotoğraf belgelerine de değinerek, “İstos Yayın tarafından 2015’te yayınlanan ‘Patrikhane Fotoğrafçısı Dimitrios Kalumenos’un Objektifinden 6/7 Eylül 1955’ başlıklı kitap 6-7 Eylül pogromunun bu tek boyutlu temsilinin eksikliğini ortaya koydu. Çok geçmeden Bakanlar Kurulu tarafından sınırdışı edilecek ve kitabı yasaklanacak olan Dimitrios Kalumenos’un olay gecesi ve ertesi gün büyük tehlikeleri göze alarak gezdiği tahrip edilmiş kilise ve mezarlıklarda çektiği fotoğraflar gerçeği sergiliyor” diye konuştu.

whatsapp-image-2025-09-06-at-13-04-40-2.jpeg

Baskın, resmi tarihin eksik bırakılan yönlerine de vurgu yaparak, “Öte yandan, resmi tarihi sorgularken devletin suç işlediği, suçunu kabul etmediği, üzerini örttüğü, hesabını vermediği, Rum toplumunun ağır kayıplarını tazmin etmediği, bir özür bile dilemediği gerçeğinin altını çiziyoruz. Ama altı yeterince çizilmeyen bir gerçek, halkın katılımıdır. Suçun bir avuç yönetici tarafından işlendiği içimizi rahatlatır, halkın katılımını konuşmak rahatsız edicidir. Speros Vryonis halk katılımı konusunda da titiz bir çalışma yapmış, İstanbul Emniyet Müdürü’nün Yassıada duruşmalarında verdiği 300.000 kişi bilgisini inandırıcı bulmamış, elindeki verilerle bu sayının 100.000 olduğunu belirtmiştir. Yani o günkü İstanbul nüfusunun onda biri. Şehrin bugünkü nüfusuna oranlarsak bu, iki milyona yakın kişi demektir. Bugün böyle bir yıkıcılığa iki milyona yakın kişinin bilfiil katıldığını düşünürsek, halk katılımının boyutlarını daha iyi görebiliriz” ifadelerini kullandı.

Son olarak Baskın, “İnsan hakları savunucuları, ırkçılık ve ayrımcılık karşıtları olarak bizler, bugün, 6-7 Eylül pogromunun 70. yılında hem Türkiye’de devlet geleneğinin hem de devletin dayandığı tabanın, yani Türkiye’nin Müslüman nüfusunun tarihini sorguluyor, Hıristiyan ve Yahudi düşmanlığını bir nefret suçu olarak bir kez daha lanetliyoruz” diye belirtti.

 Yüksekova Haber
Etiketler : , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.