İD’in siyasi hedefleri ve Kürtler

İD’in siyasi hedefleri ve Kürtler

Kürtler Kobani’yi işgalcilere teslim etmez ve gerektiğinde Stalingrad tarzı bir direnişle her evi İD canilerine mezara çevirebilir.

Doç. Dr. Abdullah KIRAN Siyasetbilimci)

IŞİD (İslam Devlet, İD) gayri insani yol ve yöntemlerle tüm Kürd varlığını hedef almışken, maalesef, sadece yaptığı vahşeti konuşmaya odaklanmış bulunmaktayız. Doğru, IŞİD, bir vahşet makinesi ve son Moğol saldırılarından bu yana Ortadoğu böyle bir barbarlığa şahit olmadı. Başta Kürtler olmak üzere artık herkes İD’i konuşuyor ve sağ olsun Amerika, en azından bu vahşet örgütünün, daha canice soykırımlar yapmaması için, hava hareketleriyle terör çetesine kimi darbeler vurdu. Ancak en çok konuşmamız gereken konu, İD’in vahşeti değil, bu barbarlığın hangi politikalar ve hangi siyasi hesapların hayata geçirilmesi adına yapıldığı meselesidir. Öte yandan İD’in vahşetini görüp, stratejisinden bihaber olmak, bir ağacı görüp ancak koca ormanı görmemek kadar körlüktür.

İD’in Siyasi Hedefi

Hiç kuşkusuz İD bütün bu caniliği,  oldukça ince örülmüş bir politikayı hayata geçirmek adına yapmaktadır. Evet, İD cinayet işlemekte, kafa kesmekte ve kimi yerlerde dini ve etnik soykırım uygulamaktadır.  Ancak bütün bunların hizmet ettiği temel politika şudur: 1) Irak ve Suriye’de, İslam’ın Sünni inancının baskın olduğu coğrafi bir alanda, tam egemen bir Sünni devleti kurmak. 2) Musul ve Dicle kıyıları hariç, Sünni nüfusun yoğun olduğu bu çöl ve kurak toprak, bir devleti ayakta tutabilecek nitelikte zengin değil.  O halde, bu alanı mutlaka zengin ve bereketli topraklara doğru genişlemek gerekmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için İD’ın önünde iki yol var: 1) Kürdistan’a doğru genişlemek 2) Şii Arap topraklarına doğru yayılmak.

İD’in İdeolojik Yapısı

İD, tipik bir Baas ideolojisi refleksiyle hareket etmektedir. Baas ideolojisindeki sol ve sosyalist vurgu, İD ideolojisinde yerini Cihad-i İslam ya da İslam-i Cihada bırakmış durumdadır. Sol ve sosyalist söylem, bütün dünyada darbe almış olup, kitleleri motive edici özelliğini yitirmiş olmasından dolayı İD, bu ideolojik boşluğu “İslam” ile doldurmakta ve üstelik bundan hiç kimsenin düşünemediği kadar başarılı olabilmektedir. Şimdi, Baas dönemi yöneticilerinden,   Hasaka Emniyet Müdürü Teğmen Muhammed Talab Hilal’in, Kasım 1963’te hazırladığı gizli rapora göz atalım: Muhammed Talab Hilal, Kürt toplumunu dağıtmak ve Kürtlerden tamamen kurtulmak için 12 maddelik bir plan önermekteydi:

1) Kürtlerin topraklarından çıkartılması;2) Kürtlere eğitim hakkı verilmemesi;3) Aranan Kürtlerin Türkiye’ye geri gönderilmesi; 4) Kürtler için istihdam fırsatlarının geri çevrilmesi; 5) Kürt karşıtı bir propaganda kampanyası; 6) Yerel Kürt ulemalarının Arap olanlarla değiştirilmesi; 7) Kürt toplumu içinde  ‘böl ve yönet’ politikası uygulanması; 8) Kürt bölgelerine Arapların yerleştirilmesi; 9) Türkiye sınırı boyunca Arap bir emniyet şeridi kurulması; 10) Arap yerleşimciler için kolektif çiftlikler kurulması; 11) Arap olmayanlara oy verme veya iş kurma hakkı verilmemesi; 12) Bölgede yaşamak isteyen Arap olmayan kişilerin Suriye vatandaşlığına kabul edilmemesi.

İD Baas Yolunda

Peki, İD ne yapıyor? Aslında Baas’ın yarım bıraktığını tamamlıyor. Kurmayı hedeflediği devletin egemenlik alanını Kürt topraklarına doğru genişletiyor. Kürdistan topraklarının zenginliği, işgalci İD’in iştahını alabildiğince kabartmış bulunmaktadır. Buralar denetim altında tutulduğunda, müreffeh bir devlet oluşturmak ve bu devleti kalıcı kılmak kolay olacaktır. İD’in iştahını kabartan diğer bir durum da hiç kuşkusuz Kürtlerin, uluslar arası kabul gören bir devlet örgütlenmelerine sahip olmamalarıdır. Devletsiz Kürtlerin toprakları sahipsiz ve kimsesiz olarak görülmektedir.  İD İslam, cihat ve hilafet dediğinde, bırakın dünyanın her tarafından adam devşirmeyi, işgal ettiği Kürt toraklarında bile destekçi bulabiliyor. Milli bilinçten yoksun, İslami hassasiyetleri olan sıradan bir Kürt, İD’in İslam, cihat ve hilafet peçesiyle örttüğü derin Baas milliyetçiliğini, talan ve işgalciliğini sorgulayamıyor. Neden cihadın, Ortadoğu’nun en mütedeyyin toplumu ve ümmetin yetimleri olan Kürtlerin topraklarından yapıldığını düşünemiyor.

Kobani Baas Politikalının Kurbanı

Bugün Kobani’nin en büyük sıkıntısı, Suriye’deki Baas yönetiminin Arap Kemeri politikasıyla Kürt coğrafyasını işgal edip Araplaştırmasından kaynaklanmaktadır. Eğer Baas  Yönetimi, Kürt coğrafyasını talan etme ve Kürtsüz bırakma politikasını hayata geçirmemiş olsaydı, ne Afrin  ne de Kobani, bir ada şeklinde, sahipsiz ve geçitsiz  ortada kalmazdı. Cezire ve Afrin’le bitişik olan bir Kobani, bu vahşi saldırıları kolaylıkla bertaraf etme şansına sahipti. Halkın Kobani’deki kahramanca direnişi ve yurt sevgisi, bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Ancak, Cezire ve Afrin’le fiziki bir teması olmayan Kobani, Türkiye’nin de dostça davranmadığı bir ortamda, ayakta durma şansına sahip değildir. Kürtler Kobani’yi işgalcilere teslim etmez ve gerektiğinde Stalingrad tarzı bir direnişle her evi İD canilerine mezara çevirebilir; ancak gerçek çözüm ve kurtuluş, bir an önce Koban’nin Gırê Spî üzerinden Cezire’ye bağlanması ve Cezire’nin de Güney Kürdistan’a dayanmasından geçmektedir. Kürtler bunu İD saldırılarından çok önce, ayrı ayrı kantonlar gibi ara çözümlere yönelmeden yapabilmeliydiler.

Kobani’nin Kaderi

Cevaplanması zaruri olan diğer bir soru da, İD çılgınca Kobani’ye saldırırken Cezire’dekilerin neler yaptığıdır. Yaklaşık 1.5 milyon insanın yaşadığı Cezire ve civarındaki yerlerden Gırê Spî’ye doğru karşı bir atak başlatıp,  Cezire’yi Kobani’yle birleştirmek, Kobani için kurtuluş olurdu. Ancak bu olmadı. Oysa böyle bir günde,  Kürtler, bütün ideolojik farklılıklarını bir yana bırakarak, bu milli felaket karşısında birleşmeli ve tüm imkânlarını seferber etmeliydiler. Ne pahasına olursa olsun, Güney’deki Kürtler, insani yardımdan önce Cezire’dekileri silahlandırmalı ve kanton olarak bilinen yerlerin fiziki teması sağlanmalıydı. Silah bir yana, 100 bin kişilik taşlı –sopalı bir ordu bile bu alanı birleştirebilirdi.  Unutulmamalıdır ki savaş bir irade eylemidir.  Gelinen aşamada Koban’inin kurtuluşu, Kobani’deki direnişten çok Cezire’yi Kobani, Kobani’yi Afrin’e, Afrin’i Akdeniz’le birleştirmekten geçiyor. Zira mesele sadece Kobani değil, bütün Kürtlerin Ortadoğu’da insanca ve onurlu bir şekilde yaşaması sorunudur.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.