HDP'nin stratejik oyunu mu, "Kürt ruleti" mi?

HDP'nin stratejik oyunu mu, "Kürt ruleti" mi?

Eğer, % 10 barajını geçtiği zaman, HDP, kilit aktör konumunu geliştirecekse, etkili ana muhalefet olma şansını yakalayacaksa, ve, bölgesel ve küresel algısında farklı bir yere gelebilecekse, niye, belli derecede bir riski almasın.

Seçim stratejileri nasıl etkili olur?

Başta Amerika, dünyada, siyasi stratejistlerin yanıt aradıkları en önemli soru.

HDP’nin, 2015 seçimlerine, anti-demokratik % 10 seçim barajına rağmen, bağımsız adaylarla değil, parti olarak katılma kararı, daha şimdiden, etkili, ve ekleyeyim, doğru bir seçim stratejisi oldu.

Yazılı ve görsel basında, siyasi partilerde, düşünce kuruluşlarında, araştırma şirketlerinde, en önemlisi, halk arasında, tüm dikkatler, HDP’ye çevrildi.

HDP, % 10 barajını geçer mi? Geçerse ne olur? Ya geçemezse? O zaman, ne olur?

Başta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ve AK Parti’nin sürekli gündemi belirlediği Türkiye’de, HDP, gündem yarattı, başkanlık sistemi tartışmalarıyla birlikte, seçim gündeminin merkezine oturdu.

Yurtiçinde, tüm dikkatler HDP’ye çevrildi. Köşeler, TV programları bu karara odaklandı. Kamu oyu araştırmalarının en temel sorusu, “HDP’nin, 10 barajını geçme olasılığı, ve, geçmesinin ya da geçememesinin etkilileri” oldu.

Yurtdışında, özellikle ABD ve AB, HDP dikkatle izlemeye başladı. HDP’ye ilginin giderek artacağını söyleyebiliriz.

Ben, HDP’nin kararının doğru ve etkili olduğunu düşünenlerdenim. HDP, bu kararıyla, seçimlerin “kilit partisi” oldu, gündem yaratıcı, “oyun kurucu” ya da, “oyun bozan” bir konuma yükseldi.

Partilerin, seçimlerde başarılı olmasını sağlayan en önemli strateji, seçimlere, dikkat çeken, oyun değiştirici, etkili, inandırıcı bir “öykü” ile gitmeleridir.

Etkili ve oyun değiştiren bir öykü; vizyon içermeli; özgünlük ve farklılık taşımalı; beğenelim, beğenmeyelim, etkili bir Türkiye iddiasına sahip olmalı; ve, seçmen gözünde inandırıcı olmalıdır.

2015 seçimlerinin, bu temelde, iki öyküsü, Cumhurbaşkanı ve AK Parti’nin, “başkanlık sistemi” tartışması, ve,“HDP’nin, % 10 barajını geçmesi ya da geçmemesinin Türkiye için ve bölgesel sonuçları” tartışmasıdır.

Bu iki öykü, bu iki partiyi seçimlerin “kilit parti”leri yapacak.

Sadece bu partiler konuşuldukça, gündemin merkezinde oldukça, HDP, bence, barajı aşmaya giderek daha da yaklaşacak, ve, seçmen gözünde, barajı aşma inandırıcılığı daha da artacaktır.

HDP, zor, ama, barajı geçebilir. Böylece, hem, Türkiye siyasetinde, hem Çözüm Süreci’nde, hem de, bölgesel gelişmelerde, yeni bir dönem başlar. Seçim sonrası Türkiye’nin, gerek Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi, gerek, Muhalefet sorunu noktalarında, kilit ve etkili aktörü HDP olur.

Bu, olumlu olacak gelişmedir.

Eğer, HDP, barajı geçemezse, seçim sonrası Türkiye, her noktada, riskli ve belirsizlik derecesi yüksek bir döneme girer. Bu da, olumsuz gelişmedir.

Her iki olasılıkta da, HDP, kilit aktör durumdadır. Vurgulayalım: bu olasılıkların tartışıldıkça, HDP’nin barajı geçmesinin olumluluğu, toplumun geniş kesimleri, ve devlet ve siyasi aktörler tarafından çok da istenir duruma gelecektir. Yurtdışında da, HDP üzerine ilgi, olumlu sonuç temelinde, giderek artacaktır.

Bugün’den, sevgili dostum, Yavuz Baydar, bu görüşlerimi eleştirdiği, “Kürt ruleti” yazısında (30 Ocak), HDP’nin barajı geçmesinin çok çok zor olduğunu söylüyor. HDP’nin kararını, kendisine çok zarar verecek “rulet” oynamaya benzetiyor, ve, sadece, Cumhurbaşkanı ve AK Parti’nin Başkanlık Sistemi arayışına hizmet edeceğini söylüyor.

Baydar’ın görüşünü paylaşan çok sayıda yorumcu var. Onlar, (a) HDP’nin, 25-30 civarında milletvekili çıkaracağı Bağımsız Adaylar ile seçime girmesinin doğru olacağını düşünüyorlar; (b) dahası, barajı geçme durumunun, HDP’nin, en fazla 10’na yakın artı milletvekili kazanması anlamına geldiğini, bu küçük sayının bile, alınan riskin gereksiz olduğunu gösterdiğini söylüyorlar.

Bu görüşe, anlamakla birlikte, katılmak mümkün değil.

Eğer, giderek artan bir biçimde, ve bilimsel ve matematiksel temelde, HDP’nin % 10 barajını geçme ihtimali varsa; dahası, sosyolojik olarak, HDP’nin, AK Parti ve CHP seçmeninden, Alevilerden, ve, sosyal demokrat ve sol-liberal eğilimli laik orta sınıflardan oy alma potansiyeli varsa, niçin seçimlere parti olarak katılmasın.

Eğer, % 10 barajını geçtiği zaman, HDP, kilit aktör konumunu geliştirecekse, etkili ana muhalefet olma şansını yakalayacaksa, ve, bölgesel ve küresel algısında farklı bir yere gelebilecekse, niye, belli derecede bir riski almasın.

HDP, gerekli olan 800.000-1.2 milyon civarı oyu alarak barajı geçebilir, milletvekili sayısını 50-60 bandına çıkartabilir. Böyle bir konumla, bağımsız milletvekilleriyle meclise girme arasında nicel ve nitel önemli bir fark var. HDP, bu farkı yaşama geçirmek istiyor. Bu karar, belli risk içeren, ama stratejik olarak doğru karardır.

Öyküsü olan, bugünü iyi okuyan, ve risk alan aktörler kazanabilir; HDP de, bunu yapıyor. Ancak, barajı geçmeyi imkansız gördüğü zaman, HDP, bağımsız adaylara dönebilir; bu da, bugün için, doğru olan değil, B planıdır.

FUAT KEYMAN / RADİKAL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.