Güneşi Gever'den görmek

Güneşi Gever'den görmek

"Belki gelecekteki filmlerde Kırmızıgül, kabuğunu kırıp sadece güneşi görmekle kalmayıp, ellerinin yanması pahasına güneşe dokunacaktır." Nihat Fırat

Mahsun Kırmızıgül'ün yönetmen olarak çektiği ve bizzat oyuncu olarak da oynadığı ikinci filmi olan “Güneşi Gördüm” bugün vizyona girdi. Yakın tarihimizin en sancılı dönemlerini anlatan bu film herhalde en çok Kürtlere hitap edecek. Yazar Oral Çalışlar geçen günkü yazısında film için “Kürt sorunun filmi” diyor ve ekliyor “ İçinde Kürtlere dair neredeyse her şey var. Kürt sorunu bir acılar yumağı. Hala adına Kürt sorunu demenin bile sorunlu olduğu, adının bile bir düğümü andıran bir yumak bu” diyor.

Korucu olmayı reddeden ve zorunlu göçe tabi tutulan milyonlarca insanın hikâyesini anlatıyor film. Sadece bu da değil. Yıllarca Kürt kelimesini bile yasaklayan bir sistemin çelişkilerini, halkına yaşattığı acıların en büyüğünü anlatıyor ayrıca. Film adına yapılacak eleştiriler de var elbet ancak bunu yazının sonuna bırakmak yerinde olacak diye düşünüyorum. Öncelikle bir Kürt olarak filmdeki “Kürt Sorunu”na dair birkaç not ekleyelim.

Yüksekova'da “Güneşi Görmek” bizler için yabancısı olmadığımız bir dram. Sadece Yüksekova değil. Bu sorunun en acılı olarak yaşandığı kentlerin tümünde, ölümlere tanıklık eden insanlar kendilerini bu filmde görecektir.

Aslında yaşanan sıkıntıları anlatmak gerçekten çok zor. Bazen kuru bilgilerle Kürtleri kötüleyen insanlara derdinizi anlatmaya çalıştığınızda yüreğinizi burkan koca bir umutsuzluk yapışır dilinize. Çünkü kelimeleri bile size ait olmayan bir dilde karşınızdakine acılarınızı anlatmak zorundasınız. Ve sizin anlattıklarınız çoğu zaman karşınızdakinde bir Hoollywood filmi izlenimi verir. Ne kadar paralansanız da anlatamazsınız. Bu durumlarda kullanılabilecek tek söz “ Bunu ancak orda yaşayan bilir”dir. Göneşi Gördüm'de bu sahne yaşanılanlardan dolayı ilginç bir detayla yer almıştır.

Liseyi okumak için batıdaki bir ile gittiğimde daha Van'dan öteye gitmemiş, çatışmalı gecelerdeki tek eğlencesi sabah birikecek boş mermi kovanlarını toplamak olarak hayal eden, mermilerin ve aydınlatma fişeklerinin altında kaybolan yıldızlara bakmaya çalışan ve her gece, evden çıkan birisinin bir daha geri dönemeyeceği korkusunu yüreğinden asla atamamış olan bir Kürt çocuğuydum. Bulunduğum yerdeki arkadaşlarım ise hayatlarında tanıştıkları ilk Kürt olan bana şaşkınlık ve korku ile bakıyorlardı ilk zamanlar. Çünkü Kürt'ü sadece saptırmacı, paracı ve piyon olan medyadan görüyorlardı. Anlattıklarımı yadırgayanlar olacaktır. Hatta belki bu sözleri daha vurucu kılmak için ajite ettiğimi de düşüneceklerdir. Ama kimse kusura bakmasın, artık eziklik psikolojisi altında masal anlatmanın zamanı geçti. Anlatılanlar bedbaht bir halkın gerçek hikayesidir.

Kürt sorununu anlamanın en iyi yolu aralarında Himalayalar kadar fark olan bu bölgeler arasında geçiş yapmak ve insanları tanımaktır. Geldiğiniz yerdeki okulda bir sırada üç kişi otururken bulunduğunuz yerde tekli sıralar mevcut. Geldiğiniz yerdeki şehir kütüphanesinde sadece ansiklopediler varken bulunduğunuz yerdeki okulda binlerce kitaptan oluşan kitaplıklar var. Ve siz bu ansiklopediler sayesinde Uganda'nın başkentini, kültürünü bile biliyorsunuzdur. Ama gelin görün ki geldiğiniz okulda tamamen bir cahil muamelesi görüyorsunuz.

Uzun bir aradan sonra anladım ki halklar arsında sorun yok. İşin diğer tarafı ise oldukça sıkıntılı ve gerçek açısından oldukça da yalın. Bu konuda birilerinin kalkıp “ Türk Kürt kardeştir. Ayrım yapan kalleştir.” demesi artık komik olacaktır. Nitekim üniversite okumak için batı illerine giden- bu arada batı doğu ayrımı maalesef anlatım açısından gereklidir- Kürt öğrencileri için hayat geldikleri yerden daha da sıkıntılı olabiliyor. Ev bulmada yaşanan sıkıntılar, bazı yardımlardan sadece doğdukları ilin adından dolayı faydalanamamaları, bazı üniversite hocalarının özellikle sıkıntı yaşatması, işittikleri hakaretler ve bazen aldıkları tehditler… Kürt sorunu, ölen binlerce insan dışında göç edenlerin dramlarını, okuyan gençlerin mağdurluklarını ve buna benzer onlarca sorununda kaynağıdır. Yaşantılarınız size sorunu yaratan şeyin yalnız ve yalnızca yalan haber üreten medya olduğunu öğretiyor.. Yöneticilere değinmeye gerek görmüyorum. Onların durumunu anlata anlata dillerde tüy kalmadı.
Güneşi Gördüm filmi bu açıdan başarılıdır. Eğer birilerine bir Kürt olarak yaşadığınız sıkıntıları anlatmadan derdinizi azıcık da olsa öğretmek istiyorsanız bu filmi ona izletin. Ama yaşanılan acıların hepsini göstermek istiyorsanız bu film de yetmeyecektir. Ve hiçbir film de bu acıyı anlatacak kadar kudretli olamayacaktır.

Güneşi Gördüm'de köy boşaltmalarının daha sade verildiği ortada. Köy boşaltmaları sırasında öldürülen insanları, bombalanan köyleri, dışkı yedirilen köylüleri vermemiş film. Açıkçası bu detayları vermemesi ve filmin sonunda 30 yıldır süren iç savaşın yarattığı faciaların yazıldığı kısımda 'Kürt sorunu'ndan "Güneydoğu Sorunu" olarak bahsetmesi filmin cesur olamadığı yerlerdi. Ama bu bile anlayışla karşılanabilir. Kürt sorunu ve Kürt kültürü üzerinden rant elde eden ya da etmeye çalışan filmlerin aksine “Güneşi Gördüm” biraz daha sorunu anlatmaya yönelik.

Mahsun Kırmızıgül sadece Kürtler için değil Kürt sorununu anlamak isteyen herkes için güzel bir film yapmıştır. Daha cesur davranabilmesi içinse zamana ihtiyaç vardır ve bu hoş görülmelidir. Çünkü Kırmızıgül'ün samimiyetine filmdeki detaylarda inanıyor insan. Belki gelecekteki filmlerde Kırmızıgül, kabuğunu kırıp sadece güneşi görmekle kalmayıp, ellerinin yanması pahasına güneşe dokunacaktır ve işte o zaman yazılacak daha az şey olacak...

Nihat Fırat

Etiketler : ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum