Êzıdiler ve coğrafyayı korumak

Êzıdiler ve coğrafyayı korumak

İŞİD vahşetinin mutlak anlamda siyasi bir hedef ve stratejisi var ve bizler bu stratejinin tüm kodlarını sağlıklı bir analize tabi tutmadıkça; ancak ve ancak İŞİD barbarlığını konuşmakla yetineceğiz.

Doç. Dr. Abdullah KIRAN'ın yazısı

BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Irak Direktörü Marcello Babilli, Êzidi kadın ve çocuklarının maruz kaldığı durumu , ‘yeni yüzyılın en kötü ve en acı olayı’ olarak tanımlamış. Ancak bana göre bundan çok daha vahim bir durum var. İŞİD’in önüne geleni biçmesi, insanların kafalarını kesmesi,  Koço köyünde olduğu gibi toplu katliamlar yapması ve Êzıdi kadınlarını Musul pazarında 150 Dolara satmasından daha vahim olan Kürtler, Hıristiyanlar ve Türkmenlerin, bir daha dönemeyecekleri şekilde yerleri ve yurtlarından sürülmesidir. Hiçbir şey Şengal’dan sürülen 600 bin civarındaki Êzıdi’nin yer ve yurdundan edilmesinden daha acı ve vahim olamaz. İŞİD vahşetinin mutlak anlamda siyasi bir hedef ve stratejisi var ve bizler bu stratejinin tüm kodlarını sağlıklı bir analize tabi tutmadıkça; ancak ve ancak İŞİD barbarlığını konuşmakla yetineceğiz. Önce sormamız gereken soru, İŞİD neden ve niçin bütün bu vahşeti yapıyor?

İŞİD, egemenlik alanı olarak belirlediği bir coğrafyada,  hedeflediği sosyal mühendislik projesi doğrultusunda, katı faşist rejimlerde görüldüğü gibi amansız bir etnik temizlik politikası uyguluyor.  İŞİD, kendi coğrafyası olarak sahiplendiği Sünni Arap alanlarda, ne Kürt, ne Hıristiyan, ne Türkmen ve ne de Şii Arapların kalmasına asla müsaade etmiyor. Eğer bu etnik unsurlar,  Sünni Arapların çoğunluk teşkil ettiği yerleşim yerlerinden iseler, onları derhal ya ortadan kaldırıyor, ya da göçe tabi tutuyor.  Ancak ne olursa olsun, bu alanların homojen Sünni bir Arap nüfustan meydana gelmiş olmasını sağlıyor. Baş vurduğu vahşet yöntemi, daha önce buralardan yaşayan insanların bir daha asla buralara dönmemesi ve dönmeyi düşünmemeleridir. Şengal’dan kaçan bazı Êzıdiler, ‘bir daha asla Şengal’a dönemeyiz’ diyorlar. İşte İŞİD bunu istiyor.

Kuşkusuz İŞİD, Sünni Arap coğrafyasında kendince bir homojenlik sağladıktan sonra, kendi egemenlik alanına katabileceği komşu halk veya azınlıklara ait topraklara yöneliyor. Bu noktada, Êzdî, Türkmen, Hıristiyan, Şebek, Feyli, Kakayî gibi azınlıkların yaşadığı yerler hedef olarak seçiliyor. Eğer bu yerleşim yerlerinden kısmi bir Sünni Arap azınlık mevcutsa, bu hem müdahale için hem de müdahale sırasında lojistik destek sağlamak anlamında İŞİD için inanılmaz bir fırsat yaratıyor. Sünni Araplar  İŞİD’in diğerler azınlıklara  karşı uyguladığı vahşetin kapsam alanında değil; İŞİD onlar için kurtarıcı bir güçtür ve üstelik onlar örgütün destekçileridir. Bu nedenledir ki İŞİD Şengal’e girdiğinde, bölgede azınlık olarak mevcudiyetlerini sürdüren Sünni Araplar derhal İŞİD saflarına geçerek komşularını katliamdan geçirebiliyor.

İŞİD’in Şengal’da yaptığı katliamı Musul veya Sünni bir bölgede yapar mı? Hayır yapmaz. Bu bile İŞİD’in oldukça kapsamlı bir sosyal mühendislik, ciddi bir nüfus mühendisliği çerçevesinde hareket ettiğini göstermektedir. ‘Bir halkın kendisini en kötü şekilde yönetmesi, başkalarının onu en iyi şekilde yönetmesinden yeğdir’ felsefesi Musul ve Sünni üçgende hayat buluyor.  Bu nedenledir Musul halkı ve Sünni Araplar, İŞİD tarzı bir vahşet yönetimine evet diyebiliyor,  ancak Şiilerin onları yönetmesini kabul etmek istemiyor.  Zaten eğer Musul halkı herhangi bir direniş gösterseydi, değil bir-iki günde, Musul aylarca düşmezdi ve nerdeyse herkesin silahlı olduğu kent aylarca direniş sergilerdi.

Dolaysıyla önce Sünni Arap bölgelerde tam egemenlik ve homojenlik sağlayan İŞİD, ardından çoğunlukla diğer azınlıkların yaşadığı yerleri topraklarına katıyor ve son olarak Kürdistan bölgesi gibi Arap toprağı olmayan yerlere saldırıyor.  Tabi Kürdistan’a saldırmasının önemli bir nedeni de, petrol ve doğal gaz zenginliklerine el koyarak,  kendisini ekonomik olarak sağlama almasıdır. Hem Kürdistan petrollerine hükmeden, hem de Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaşabilen bir İŞİD’in terör devleti olarak ilan edilmesi umurunda bile olmaz.

Günlerdir Türkiye sınırlarına dayanan Êzıdi göçmenlerin trajedilerine dikkat çekilirken,  Türkiye’nin bebeklerden bile pasaport istediğinden ve Êzıdileri içeri almak istememesinden şikayet edilmektedir. Amaç ne olursa olsun, Türkiye’nin Êzıdi göçmenleri içeri kabul etmemesi Êzıdilerin yararınadır. Sınırda bir Kürt devleti, bütün kurum ve kuruluşlarıyla ayakta duruyor ve üstelik bağımsızlık talebini yükseltiyorsa, Êzıdileri mülteci olarak içeri almak yanlıştır. Türkiye, sınırın ötesinde Êzıdiler için kamp yapılmasına yardımcı olabilir ve bu anlamıyla insani yardımlarını yapabilir. Ancak Êzıdileri de Suriye’den gelen mülteciler gibi içeri almak, onları topraklarından süren İŞİD’in politikalarında başarılı olmasına hizmet eder. Êzıdiler asla Şengal’ı ve topraklarını terk etmemeli, Türkiye ve Avrupa köşelerinde mülteci olmamalıdır.

Türkiye’nin Irak ve Suriye’den binlerce Çerkez’i mülteci olarak kabul edip Türkmenleri kabul etmemesi çok doğru bir devlet politikasıdır. Türkiye hem Türkmenlerin kendi topraklarını kaybetmesini istemiyor hem de onlar üzerinde, gerektiğinde bölge politikalarında etkin bir aktör olarak rol oynayabiliyor.  Çerkezlere gelince, Kafkasları terk ettikten sonra dini kimlikleri milli kimliklerinin üstünde yer aldı; bu anlamıyla onlar zaten müstakbel Türk, Türk’ten daha Türk’türler. Suriye ve Irak’ta kalıp Araplaşacağına Türkiye’de Türkleşirler.

Sonuç olarak otantik bir Kürt topluluğu olarak Êzıdiler mutlaka Şengal’a dönmeli, coğrafyalarını korumalı ve kendi ata topraklarında varlıklarını devam etmelidirler. Diğer bütün yollar, onların önce mültecileşmesi ve ardından asimile olarak yok olmalarına sebep olur. İŞİD canilerinin sosyal mühendislik politikalarını boşa çıkartmanın yegane yolu coğrafyayı korumaktan geçer. İbn-i Haldun coğrafya kaderdir der; ancak ondan önce de, kendi kaderini tayin hakkını sağlayan da nüfus ve coğrafyadır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.