Demokrat Parti AKP

ABDULLAH EKİCİ / YAZDI

Farklı tarihlerde gerçekleşen Dersim, Maraş ve Sivas Katliamlarını bir türlü adam gibi araştıramamıştır. CHP ve MHP’den farklı olarak söyledikleri ‘’Dersim Katliamı vardır ve bunun müsebbibi devlettir’’ söyleminden başka hiçbir şey yapmamışlardır. Evet, bu katliamlar gerçekleşirken devletin başında AKP yoktu ve bu noktada sorumlu değildi. Fakat 12-13 yıllık iktidarlarında bu katliamları araştırmayıp haklıya hakkını vermedikleri için kesinlikle sorumlu ve günahkârdırlar.

Seçim barajı…

Neredeyse tüm seçim dönemlerinde hep önceki iktidarlar ve hükümetler eleştirildi. Hatta anayasadaki eksiklikler yine hep seçim dönemlerinde hatırlandı. Dediler ki seçim barajını kesinlikle kaldırmak istiyoruz. İş ciddiyete bindiği zamanda ‘’ Şey, efendim, bilmem, kem küm’’. Kaldırdılar mı, kaldırabildiler mi? AKP de diğer Türk partileri gibi seçim barajını Kürtlerin meclise girmemesi için hep bir kalkan olarak kullandı. Bilindiği üzere eğer yüzde onluk o baraj olmasaydı bugün meclisteki Kürt partilerinde 20-30 civarında milletvekili değil; yüzün üzerinde ciddi bir sayı olurdu ve o zaman kendi sorunlarımızı zannedersem daha rahat bir konuşma ortamında çözerdik.

Zengin ile fakir arasındaki uçurum…

Sağ olsunlar hükümet oldukları ilk günden itibaren yandaşçıklar aramaya başladılar. Kendilerinden olanları yükselttiler, zenginleştirdiler, devletin her kademesinde iş ve statü sahibi ettiler. Milyonu olan bu vasıtayla milyar sahibi olurken; kendilerinden olmayanları defterden sildiler, onlar memur olarak kaldılar. Eleştiri hakları olsa da göz önünden alıkonuldular. İşçi, emekçi ve emekli piyon olarak kaldılar ve mat oldular. Diğerleri ise her oyunu kazandılar. Milletvekili maaşının 15 milyarı geçtiği haberi gazete ve internet sayfalarında birilerini rahatsız etse de asgari ücretle çalışanların ücretleri bir türlü bin TL’yi geçmedi bu ülkede. Yine milletvekili maaşlarına zam haberi emir üzerine gazetelerde çok küçük bir bölümde yer alırken asgari ücrete gelen 3-5 lira zam haberi son dakika olarak TV kanallarında saatlerce yer aldı.

Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan yatırımlar!

Devlet ülkesinin her karış toprağında yatırımını ve bayındır işlerini yapmak zorundadır. Eskişehir- Ankara, Ankara- Konya, İstanbul- İzmir vs. şehirlerindeki yol yapım çalışmaları son süratle devam ederken Doğu’da da bazı önemli işler yapılmadı değil. Fakat biz yatırımdan sadece yolu mu anlayacağız. Neden hâlâ fabrika sayımız çok az? Neden istihdam edilen kişi sayısı Doğu’da hâlâ ortalamanın çok altında? Neden bunların yapılmaması için sürekli yeni bahaneler bulunuyor? Diyorlar ki PKK bölgede yatırım yapmamıza müsaade etmiyor. E hani sen güçlü ve kararlı bir devlettin, istediğini yapabilir ve yaptırabilirdin. Çözüm sürecinin daha sağlıklı işleyebilmesi için devletin en üst kademesini Öcalan’la görüştürmek gibi kararlı bir politika güderken Doğu ve Güneydoğu’da bu ağırlığın nerde senin? Ne oldu senin büyüklüğüne?

Yönetici ve müdürlerin hep AKP’ye yakın kişilerden tercih edilmesi…

Bu ülkede yaşayan herkesin aynı fikir ve zikirde olması emin olun demokrasi adına bir kazanç değildir. Güzel ve doğru olan farklılıklarımızdır. Farklı baktığımız kadar çözüme daha yakınız ve zenginiz. Biz bırakın şimdilerde farklı olmayı, yalnız başınayken bile iktidarcı düşünüyoruz. Ekmeğime nasıl daha fazla yağ sürerimin hesabını bir köşeye bırakmalı ve lütfen artık işi ehline teslim etmeliyiz. Bunun için bir çaba harcamanıza gerek yok sadece bir dakikalığına düşünürseniz devletin neredeyse bütün kurumlarında yönetici sıfatında bulunanların sisteme daha yakın kişilerden tercih edildiklerini çok rahat göreceksiniz. Bu noktada elbette kimseyi zan altında bırakmak gibi bir niyetimin olmadığını açıkça ifade edeyim. Fakat takdir edersiniz ki o az önce zenginliğimizin asıl şartı farklı olabilmemizden geçer düşüncesini savursanız, bu zenginlik sizi genelde memur olarak işinize devam ettirecektir. Bir zamanlar ulusalcı Kemalistler bu ülkeyi yönetme pozisyonunda iken en üst kademelerde kendilerinin tercih ettiği ismi yerleştirirdi. Fakat daha alt kademeler için tek tek uğraşmazlardı. Şimdi Cabbar olan Allah’ın adı için kendi kendinize bir sorun ihaleciler, müdürler, iş adamları, doğru haber anlayışı değil de dertsiz başım diyen medya, camilerde Kobanê’yi unutup Doğu Türkistan’dan, Kudüs’ten, Ramallah’tan dem vuran imamlar, yetkileri gün be gün artan polisler vs. bunlar kimlerden ve hangi şartlarla seçiliyor? Evet, bunu hiç düşündük mü? Emin olun düşünmeyeceksiniz. İktidarcıysanız bana ne kardeşim deyip geçecek; değilseniz korkup yanaşmayacaksınız. Önceleri yine sırf bu makam aşkı için kendilerini sağda solda Fethullahçı diye tanıtanlar, 17 Aralık yolsuzluk sürecinden sonra o ince bıyıklarını kesip son model ampulleri takmadılar mı? Hakikaten ne değişti? İşte bütün olay bu. Düşündüğümüz kadar varız ve anlamlıyız. Sadece 5 dakikalık bir tefekküre ihtiyacımız var bizim.

Bunun dışında milletin birinci dereceden ihtiyacı karşılanmadan devletin itibarını düşünerek neredeyse iki milyar TL’ye mal olan yeni cumhurbaşkanlığı sarayı da ayrı bir külfet. Bu kadar paranın oraya harcanması en hafif söylemle hırsızlık ve vicdansızlıktır.

Roboski…

Allah şahit olsun ki yakın tarihte yaşanan bu en acımasız ve hain katliamdan sorumlu olan tek muhatap AKP’dir. Dersim’de Maraş’ta, Sivas’ta fail olmadığın için kendini sorumlu hissetmeyebilirsin; ama Roboski’de vereceğin hiçbir karar seni temize çıkarmayacak, aklamayacak ve haklı bulmayacaktır. Şehit olan 34 kişinin kanının hesabını bizler yeni kanlar dökerek değil; ama varsa eğer vicdanınız, oraya acı, sızı ve pişmanlıklar ekerek soracağız. Hiçbiriniz kendi yüreğinizdeki o yargıçtan kurtulamayacaksınız.

Son olarak çözüm süreci…

En sade bir cümle ile temiz bir safsatadır. Bu en kral ve en gerçek tabiriyle oyalamadır, seçim dönemlerine malzemedir, ‘’Bakın Kürtlerle de ilgileniyorum’ ’demedir ve başka hiçbir şey değildir.