Bir Psikolojik Şiddet Deneyiminin Ardından

Bir Psikolojik Şiddet Deneyiminin Ardından

Artık ne gözlerim doluyor ne de bir öfkem kaldı. Sık sık da anlatıyorum yaşadıklarımı. Çünkü konuşmadığımız için biz şiddet gören kadınlar, genelde bu sadece bizim başımıza geliyor zannediyoruz.

ELİF ÇİĞDEM ARTAN YAZDI

Ayrıldık, dediğimde kimse inanmadı. Kesin barışırsınız, dediler. Sesimi çıkarmadım uzun süre. O kadar çok tekrar etti ki bu yorum, bir gün en yakınımda olan ve yaşadığım her şeyin tek şahidine, neden anlamıyorlar, diye isyan ettim. Çünkü bilmiyorlar, dedi. Ne yaşadığını hiç anlatmadın. Oysa anlatamadım. Ne zaman ağzımı açacak olsam gözlerim doluyordu. Ayrılığa değil, bunu hiç beklemediğim birinden gördüğüm için ve ona ulaşamamanın çaresizliğinden canım yanıyordu.

Her şey bittikten, hayatımın bütün taşlarını yoluma dizdikten sonra hemşireme döküldüm bir gün. Ne kadar büyük travma atlatmışsın, bana bile hiç anlatmadın, dedi. Kadınlar Şiddet Gördükleri Erkekleri Neden Terk Etmiyor? yazısını okuduğumda o travmalarımı hatırladım. (Tırnak içindeki alıntılar Psikolog Feride Yıldırım Güneri’ye aittir.) "Şiddet uygulayan kişiler ne kadar iyi eğitimliyse, o kadar manipülatif olur." Şiddet üzerine 25 Kasım'da konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?

Fiziksel bir şiddet yoktu ortada. Görünüşte çok demokratik ve kadınlara saygılı biriydi. Oysa dört duvar arasında yaşadığım psikolojik şiddeti, hep kendimi bir şeylere eksik hissetme halimi, sürekli suçluluk hissini, yetememe ve yetişememe kaygısını... Bunu adlandırmam 6 ayımı aldı. "Ben 5 yıl boyunca alkolik bir adamın psikolojik şiddetine maruz kaldım, ne kadar çabuk fark etmişsin, akıllı olmalısın" dedi bir tanıdığım. Oysa kadın meselelerine uzun zamandır kafa yorduğum için şiddet gördüğümü fark edebildim. Şiddetin tanısını koymak, hele de psikolojik şiddet için çok zor. İnsan kendini çok kolay suçlayıp kandırabiliyor. “Ben adamı delirttiğime göre, ben adamı delirtmemeyi de başarabilirim”. Lakin karşı tarafa bunu anlatamadım. Psikolojik şiddet mi olurmuş, istediğini yapıyorsun işte, dedi.

Bu hikâyeleri daha sonra anlattığım başka bir arkadaşım, neden hemen ayrılmadığım için suçladı beni. "Kamuoyunun merak ettiği ve görmek istediği neden terk etmediği de değil, neden hemen terk etmediği. Ama kadınlar ilişkilerinin değil, şiddetin bitmesini istiyorlar. Bunun için de defalarca şans veriyorlar." Ben de verdim. Sürekli konuştuk. Hatalarını kabul ediyordu. Bir 6 ay da öyle geçti.

Daha sonrası ayrılmayı planlamakla ilgili benim kişisel dertlerimi içeriyordu. Yurt dışındaydım, şartlarım İstanbul'dakinin çeyreği bile değildi. Oturumum ve düzenli maaşım olmadığı için kendime ev bile tutamıyordum ve İstanbul’a dönmek istemiyordum. 6 ay da öyle aktı... Bu sırada olağan hayatımıza devam ediyorduk. Arkadaşlarımızla görüşüyor, düğünlerde karşılıklı göbek atıyorduk. Tamamen bencilce kendim için en doğru zamanı bekliyordum. Zaten ne zaman evden ayrılmak için plan yapsam, yalvarma aşamaları başlıyordu.

"Şiddet uygulayan kişiler, genellikle şiddet uyguladıkları kadına bağımlı olurlar ve gitmesini hiç istemezler." Bana bunun aşk olduğunu anlatmaya çalışıyordu, bense bunun bir hastalık olduğunu ve tedavi olması gerektiğini söylüyordum. 6 ay da bu konuşmalarla akıp giderken onun başka bir şehre taşınması gündeme geldi. Benimle gelirsin değil mi? Hayır, dedim, ayrılmamız için çok iyi bir sebep olur bu ancak. Gitmediğim için suçlandım. İlişkiye değer vermemekle, onu sevmemekle. "Şiddet suçlu hissettirme ve hissettirerek kontrol etme denklemi üzerinden yürür. Şiddet uygulayan kişi suçlu hissettirme konusunda ustadır ve manipülatif bir kişidir." Yaşadığımızın ne olduğunu adlandırdığım için artık bu durum beni etkilemiyordu. Benim üzerimdeki etkisini yitirdiğini görünce daha da sinirlendi. Evden ayrıldıktan sonra dönem dönem telefon mesajıyla taciz etti. Yanıt vermedim yine. Söyleyeceğim her şey o sarmalın içine çekecekti beni. Aklına güvendiğim birine, bu adamdan ayrılmak istediğim halde neden bırakamadım, diye sormuştum. Çünkü sende düzeltme hastalığı var, her şeyi düzeltebileceğine inanıyorsun, dedi. "Şunu belirtmek gerekiyor, şiddet bir davranış biçimi değil, bir düşünce biçimi. Davranışları nispeten daha kolay değiştirebilirsiniz ama düşünce biçimlerini değiştirmek çok zor."

Artık ne gözlerim doluyor ne de bir öfkem kaldı. Sık sık da karşılaştıklarıma anlatıyorum yaşadıklarımı. Çünkü konuşmadığımız için biz şiddet gören kadınlar, genelde bu sadece bizim başımıza geliyor zannediyoruz. Bazıları kendileriyle kıyaslıyor hemen ve genelde, sen güçlüsün, yanıtını duyuyorum. Bunun nasıl bir kriteri var bilmiyorum, lakin anamın karnından böyle çıkmadığımı biliyorum. Ya oturup sürekli halime üzülecektim ya da kalkıp hayatımın kontrolünü elime alacaktım. Bu hayatta yapacak çok şeyim olduğuna inandığım için ben ikincisini seçtim. Güçlüysem, bu o inancın yanında geldi bana. Yani öncesinde değil, sırasında.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.