M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Susturmak ve Umut

Susturmak ve Umut

Cumhuriyet tarihimizin en başarılı olduğu tek şey yasaklı bir idare sistemi içinde başta halkı, sonrada gazeteci, yazar, aydın ve siyasetçileri sindiren, susturan bir toplum olarak idare etmek olmuştur. Arzu ettiği gibi gitmediğini fark eden iktidarlar bu formüle hep başvururlar.

Bilindiği üzere Cumhuriyet tarih boyunca Beyinlerimizi, düşüncelerimizi, dünyaya yansıyan gerçeklerimizi korku blokajı altına alarak sindirmek isteyen muktedir bir siyasi güç var. Başbakan Erdoğan da “pahalı simit” örneğiyle özgürlüklere sınır koyma; kadına şiddeti çağrıştıran beyanlarla Kürt kadın siyasetçileri hedef haline getirme gayretleri ümidimizi kırdı. Ama son günlerdeki diplomasi trafiği iyiye doğru gidince korkularımızı biraz ileriye taşıdık.

Neler mi oldu? Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani ve KDP Genel Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldiler. Ardında BDP’den bir heyet Irak’ta Cumhur Başkanı Celal Talabani, Mesut Barzani ve bazı Kürt yöneticiler ile görüştüler.

Yetmedi geçen hafta Kürt yönetiminin Başbakanı Berham Salih, Irak Ulusal Meclis Başkanı Usame el Nuceyfi, Irak Türkmen Cephesi Yeni Başkanı Erşat Salihi ve İran Meclisi Milli Güvenlik dış Politika Komisyonu Başkanı Alaaddin Burucerdi aynı gün Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ile görüşmeler yaptılar. Biz bunları ve PKK ile Kandilde gizli görüşme haberlerini hayra yorumlayarak umutlarımız yeniden filizlendirmek istiyoruz.

SİVİL VESAYET Mİ!     

Ancak “askeri” vesayetle birlikte rejim savunucusu iş dünyası“ iktidar” vesayetine geçtiğine dair medyada haberlerin yer alması; geçmişte halkla uzlaşmayan devlet bugün de kendisine oy vermeyen ve eleştirenlerle uzlaşmayan yeni bir sivil vesayete doğru savruluyor iddiaları haklı endişeleri gazete sayfaları, köşe yazıları ve ekranlara yansıtınca ip koptu.

Bu endişeye dokunan gazeteci ve yazarlardan biri olan Hasan Cemal sindirilmek ve susturulmak isteniyor. Kürtlerin insani hak taleplerini dile getirildi diye hedef gösterilerek tehdit ediliyor. İttihat ve Terakkinin önemli şahsiyetlerinden meşhur Filistin cephesi komutanı Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal’ın eşi Ayşe Sözeri Cemal ile (kendi değişi) reklamcılık alanında 20 yılı aşkın ortaklık yaparız. Bu yüzden Hasan Cemal’ı az çok tanıyan biriyim.

Uzun yıllardır bir gazeteci olarak izlediğim Hasan Cemal has oğlu has bir Türk. O değil AKP, MHP ya da CHP gibi partilerin içinde yer alan radikaller; Türklük için mangalda kül bırakmayan Türklerden fersah fersah ileride bir Türk aydını, yazarı ve gazetecisidir.

Bu “özde Türk” Hasan Cemal’ı Türk ırkının arkasına sığınanlardan ayıran özelliği ne? Bana göre demokrasiyi ve insan haklarını özümseyen; mesleğe yeni başlamış genç bir gazeteci kadar heyecanla mesleğe hakkını veren bir gazeteci. Çağımızın değişen koşullarına uygun değişimi dillendiren, ama bir o kadar da barışçı, vatansever, özgürlükçü bir kişiliktir.

Peki, tehdit ediliyor/ediliyoruz diye doğruları söylemekten, yazmaktan vazmı geçeceğiz? Tabii ki hayır. Büyük bir başarı ile “askeri vesayeti” siyasetin dışına iten AKP’yi açılım günlerinde attığı adımları hakkını vererek nasıl yazdıysak; yaptığı, yapacağı hataları da aynı görüş zaviyesinde olanca açıklığı ile yazarız/yazacağız.

Tek lider durumuna gelen Sayın, Erdoğan’ın 2011 Haziran seçimlerinden sonra devletteki egemenliği ve Meclis’te ki çoğunluğu arkasına alarak “siyasi vesayet” dönemine kaydığı iddialarını gündeme taşıyan gazeteci ve yazarlardan neden rahatsız oluyor ki? Öyle bir gidişat yoksa yok. Hayır varsa bunu hatırlatmak Erdoğan’ın yararına mı, zararına mı?

Yani “eski” devlet gücü yerine “yeni” devlet gücü mü inşa ediliyor endişesi. Yani “ Güç” ve “Devlet” yerli yerinde kalırken, değişen “eski” yerine “yeni” kelimesi olan siyasi, sivil vesayet dönemi mi geliyoru dile getirmek neden birilerini kızdırıyor?

AKP “yeni dönem” diyor. Neyin yenisi? Çağın gereklerine uygun özgürlükçü, eşit, adil bir dönem mi; yoksa yeni vesayetçi bir dönem mi?  İşte sorgulanan bu. Bırakın AKP’ye oy vermeyen, oy veren içinde yer alan bir kesim ve bazı Kürdler bu gidişattan endişeli.

YENİ DÜZEN Mİ; ÇÖZÜM MÜ?

Peki, neden umut? On günde “ Bedelli Askerliği” Meclis gündemine taşıyan, “Vicjdani Ret” konusunda çarpıcı açıklama yapan Bakanı’na ses çıkarmayan, asimilasyon ve inkar bitti diyen bir Başbakan kronikleşen Kürd sorununu neden şiddet ve savaş sarmalı yerine barış, haklar konusunda açılımı yeniden başlatmasın? Umut dediğimiz bu.

AKP ilk 2 seçim döneminde sivil demokratik düzen, açılım, PKK ile görüşmeler, Avrupa Birliği, ekonomi ve siyasi gidişte olumlu ve cesur bir yol aldı. Peki, ya 3. seçim dönemi? Yani 2011 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası? İşte bu dönem için kafalar oldukça karışık ve bir çok konu iç içe geçtiği için anlamakta zorluk çekiyoruz.

3. dönemde oylarını yüzde 50 yapan, “eski” düzeni yıkan AKP bu seçimlerden sonra muktedir oldu. Aynı AKP ve Başbakan Devletin şiddet meşruiyetini güvenliğe yükleyerek misliyle cevap verme panik ataklığa girişince ister istemez endişeleri arttırdı.

Bu çıkışların ışığında ortaya atılan görüşler AKP kendi “yeni” düzenini kuran yasakçı, sindirici, susturan bir dönem başlatıyordur. Düzenini kurumlaştırmak isteyen AKP değişime, barışı çağrıştıracak politikalardan uzak olacağı endişesi insanları korkuttu. Dilerim yazımın girişinde yer verdiğim diplomasi trafiğini gizlemek amacına yönelik çıkışlar olsun. Ya da kötü çevrelerin çözümü sekteye uğratma ihtimalini engellemeye yönelik politikalar olsun.

Zira Araplar için eşitlik, özgürlük, adalet isteyen; Arapların hayran kaldığı lider Kürd vatandaşını memnun eden adımlar neden atmasın? Kürdlerin kalbinde de neden bir barış lideri olmasın?  Bu günlerde TIME’nin Avrupa ve Asya baskılarında kapak olan Başbakan Erdoğan getireceği adil, kalıcı, özgürlükçü, eşitlikçi; Kürtlerin kültür, dil, yasal ve anayasal istemlerine çözümler getirmiş barışçı bir Başbakan Kürd halkının kalbinde de neden kapak olmasın? Dilerim hayal senaryolar üretmiyorum ve sizleri de kendimi de kandırmıyorum.

İyi olacak mı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Başbakan’ın 2,5 milyon oy almış BDP’ye “korkaklar” salvoları; “alçakça bir iftira kampanyası” söylemlerine bakıyorum şevkim kırılıyor. Diğer taraftan Başbakan’ın “ 21’nci yüzyılda insanların hakları dikkate alınmadan, insana insan olduğu için değer verilmeden…” söylemlerine bakıyorum umudumu sürdürmeme sebep oluyor. Böyle diyen bir Başbakan’ın kendi vatandaşına yanlış bir şey yapar mı derseniz; çelişkili açıklamalar üzerine aynı soruyu bende size soracağım. Yapar mı?  

Dilerim AKP son seçimlerde aldığı yüzde elli gücü, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir ülke için kullanır. Hayır sonsuz bir iktidar ve ( zira 2023 projeleri bunun ip uçlarını veriyor) vesayet gücünü ikame etmek için yol alacaksa ne yazık ki bu tarihi fırsatı heba eder.

NOT: Sanatçı Ahmet Kaya’yı ölümünün 11. yılında hasret ve rahmetle anıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi