Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Suriye’yle Kürdistan bağımsızlaşıyor

Suriye’yle Kürdistan bağımsızlaşıyor

Kerkük’den Akdeniz’e olan uzaklık takriben946 kmve bu güzergahta yaşayan halkın büyük çoğunluğu yani %91’i Kürdlerden oluşmaktadır. Bağımsız bir devlet olabilmek için öncelikle diğer bağımsız devletler tarafından meşru bir varlık olarak tanınmış olmak gerekiyor. Kürdler hiç bir ulusun düşmanı değildir. Diğer halklar gibi  hür olmak istiyorlar. Bugüne kadar sürdürmüş oldukları mücadeleleri ulusal haklarını almaya yöneliktir. Suriye'nin iç dinamiklerine bakıldığında, ulusal zeminde yürütülecek bir mücadele, Kürdlerin devletleşmesini sağlayabilir. Tüm bu dengeler içerisinde ortadoğudaki yapılanma incelendiğinde bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşu için ilk önce akan kanın, katliam ve vahşetin durdurulması hayati derecede elzemdir. Irak'ın ve Suriye'nin Kürt bölgesini içine alacak yeni bir federasyon kurulabilmelidir.  

* * *

İç savaşa sürüklenen Suriye’de tarafsız olduklarını açıklayan Kürtler - fırsatı değerlendirerek - Kobani, Afrin, Amude, Derika Hemko ve Kamışlı’da idareyi hâkimiyetleri altına aldılar. Halk tıpkı Irak’da olduğu gibi özgürleşiyor. Kendi öz yönetimiyle kendi idaresini oluşturmaya çalışıyor. Kim ne derse desin korku bulutları dağılıyor. Ele geçirdikleri bölgelerde idareyi ve giriş çıkışları denetim altına alan Kürtler adım adım devletleşmeye doğru gidiyor. Türk tarafı, bu durumu “beklenmedik gelişme” olarak görüyor. Aslında Suriye'de karışıklık çıktı çıkalı böyle bir risk vardı.

* * *

Halklar hukukunda mevcut olan ulusların kendi kaderini tayin hakkı Kürtler için de geçerlidir. Bu hak esas olarak ezilen ulusun bağımsız bir devlet kurma hakkıdır.  Ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkını, sulandırmaksızın, yani onların dilerlerse ayrı devlet kurmalarını kabul kapsamında desteklerim. Ama bu hakkı hangi biçimde kullanacağı ezilen Kürt halkının iradesine bırakılmalıdır. Bu nedenle kürdlerin kendi kaderini tayin hakkı talebi hiçbir biçimde ayrılma, kopma ve küçük devletler kurma ile eşdeğer değildir. Tüm ulusal baskılara karşı mücadelenin nihai ifadesidir. Suriyede Kürtlerin hakkı nedir sorusunu bana yüzlerce e-maille soran okurlarımın aklına ilk gelmesi gereken şey, bunu Kürtlere soralım, özgürce onlar karar versinler, özgürce karar verebilmeleri içinde gerekli koşulları yaratalım olmalıdır.  Ama Kürtlere sormak hiç akıllarına gelmiyor ve Kürtler taleplerini sıraladıklarında onlar Stalinistlikten, cemahiriye yönetimi kurmaya kadar bir dizi suçlamayla karşılaşıyorlar.

* * *

Suriye tarafında - yani batı Kürdistan’da – yukarda belirttiğim gelişmeler yaşanırken, Türkiye tarafında da hükümet güvenlik önlemlerini arttırıyor, çünkü iç savaşa sürüklenen Suriye’deki durumdan en kazançlı çıkaçak olan oluşumun PKK olduğunun farkında.

Türkiye, bilakis PKK kontrolündeki Suriyeli Kürt grupların Beşar Esad yönetimiyle anlaştığı iddialarıyla çalkalanıyor. Dolayısıyla bu arada Türkiye’nin Suriye sınırındaki hareketlilik sürüyor. Demiryolu ile topçu ve füze bataryaları Nusaybin’e getirilerek Hudut Taburu Kenan Dalbaşar Kışlası’na ulaştı ve bazı karakollarda konuşlandırıldı. Sınır kesiminde ve İpek Yolu’nda da askeri devriyelerin artırıldığı malum. Bu ortamda Türkiye’yi Suriye’ye askeri müdahaleye zorlamak için her an bir oldu bitti yaşanabilir.

Eğer Suriye’ye askeri müdahale yapılırsa  bu durum mezhep ve din farkına dayalı parçalı bir Suriye oluşturur.  Tarihi biraz hatırladığımızda parçalı Suriye yeni bir olgu değil. Fransızlar 1924’te Suriye’den tam 6 ayrı devlet çıkarmışlardı. Sırasıyla  bu devletler Şam, Halep,  Alevi Devleti, Jabel Dürzi, Lübnan ve İskenderun  Devletleri idi. Sünni ve Nusayri toprakları 1936’da milliyetçi Baas idaresi  altında birleştirildi

* * *

Suriye Dışişleri Bakanlığı resmi temsilcisi Cihad Makdisi, “Biz kimyasal silahları sadece dış saldırı durumunda kullanırız” şeklinde uyarıda bulundu. Suriye yönetiminin bu açıklamasının kime yöneltildiği ve ne anlama geldiği gayet açık. Suriye hükümeti bu açıklamayla, NATO ülkelerine, Suriye olaylarına karışılmaması için bir mesaj göndermiştir. Suriye yönetiminin bu açıklamasının arka planı ise suriye acısından olumsuzdur.

Türkiye’nin Halep’teki Başkonsolosu Adnan Keçeci meslektaşlarıyla birlikte, güvenlik güçleri eşliğinde, karayoluyla Türkiye’ye geri geldi. 20 Temmuz’da Şam’da meydana gelen saldırı nedeniyle endişelenen Dışişleri’nin başkonsolosu istişare yapmak için çağırdığı öğrenilse de tüm personelin dönmesi soru işareti yarattıyor. Halep’teki Başkonsolosluk, Mart ayında Şam’da bulunan elçiliğin kapatılmasından sonra Türkiye’nin Suriye’deki tek diplomatik temsilciliğiydi.

Malumunuz bugün Irak Kurdistan'ı Türkiye'nin en büyük ticari ortaklarından birisi. Türkiye ise enerji kaynkları sınırlı bir ülke. Kürtlerin ise, enerji kaynakları bol, fakat  dışa açılmaya ve müttefike ihtiyacları var. Türkiye devlet olarak, Irak, Suriye ve Türkiye Kürtleriyle bir masaya oturarak bu sorunu çözmelidir.

Kürt devletinin kurulması aslında bu ortamda en çok, kendi kürtleriyle anlaşması durumunda Türkiye'nin lehine.  

Dolayısıyla ülkede bir genel af çıkarılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
71 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi