Özgür Amed

Özgür Amed

Siyasetin düzü, Kürdün özü -II-

Siyasetin düzü, Kürdün özü -II-

Geçen yazıda Enkidu'nun  siyaseten ehlileştirilmesi ve entegrasyon sürecine sokulmasına değinmiştim. Amacım güncel siyasal süreç ve seçim sonucunu spesifik bir nokta üzerinden anlamlandırmak.

Enkidu şahsında gerçekleşen siyasi gelişim, Kürt siyasetinin bin yıllardır egemenlerle olan ilişkisinin de bir prototipidir. Tarih boyunca iktidarlarla girilen işbirliği ( genelde elit sınıf tercihi ), kendini hep dağ eteklerinden ovaya kaydırarak yaşatabilmiştir.  Sınıfsal çıkar yeri geldiğinde Araplaşmış yeri geldiğinde hızla Türkleşmiş, hızla gönüllü rıza üretimine geçmiş. (Önderliğin "kurmanc" kelimesine getirdiği bakış açısı da bu ayrışma-refleks üzerinden önem kazanıyor. Kendisi bu sınıflaşmadan ayrışan yoksul halk kesimine yani emeğini satarak ya da kiralayarak geçinen bu kesime kurmanc der.)

Kürt coğrafyasında herhangi bir başkaldırı geliştiğinde, buna gücünün tam tam yetmeyeceğini anlayan egemenler her zaman siyaset silahına sarılmışlardır. Vaatler üzerinden, genelde masa başında bitirmeye çalışmışlardır. Eli açık davranmıştır. Çözümlediği Kürt sosyolojik karakteri üzerinden Kürdü kendince ehlileştirme, kontrol altına alma politikası gütmüştür. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Mesela Koçgiri İsyanı'nda Alişan Bey'i kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Bey'i de bucak müdürlüğüne atarlar; onları bürokrasinin içine çekmeye çalışırlar. İki kardeş oyunun farkında olduğundan kabul etmezler. Yine Dersim Soykırımı öncesi, Dersim özgünlüğünün anlaşılmaya başlandığı ve politik manevra olarak olası katılım mobilizasyonunu engellemek için Diyap Ağa, Hasan Hayri, Maço Ağa gibi isimler hemen mebus olarak meclise sokulur. Burada da esa amaç denetim kurma, tahakküm aygıtlarını hazır tutmaktır. Buna benzer daha pek çok örneğe baktığımızda genel amacın Kürdü ovaya çekmek olduğu görülür. Çünkü Kürt siyaseti ovaya çekildikçe tasfiye olmuştur. Enkidu'nun da başına gelen budur. Onun trajedisi burada yatar. Özünden yani dağlardan kopmuştur. Bu kopuş koruyucu ruh Humbaba'ya ihanet ile de sınırlı kalmaz, doğa kıyımına kadar varır. 

Son yıllarda dillere pelesenk olmuş olan "Kürtler artık düz ovada siyaset yapsın" söylemi, iyi niyetle söylenmiş, siyasetin önünü açmakla ilgili belirtilmiş bir istek değildir. Yüzyılların değişmeyen zihniyetinin modern formudur. Mehmet Ağar gibi kontraların öncülüğünde toplum gündemine sokulan bu söylem, tasfiyenin bir kurgusal şeklidir. 

HDP üzerinden ve egemenin kibri ile de sulandırılmış " Türkiyeleşme" esprisi, ova siyasetinin bir başka versiyonudur. Bilindiği üzere istenen gerçek bu değil. 

7 Haziran seçimleri gösterdi ki siyaset yapmamız istenmiyor. Siyaset arayışına bombalarla cevap verildi. 1 Kasım seçimlerinin bir sonucunu da bu ova-siyaset-dağ üçlüsü üzerinden okuyabiliriz. 

Devlet net bir şekilde Kürtlerin siyasi konumu, yapılanması ve durumu ile ilgilenmediğini, ova üzerinden benzeştirme, inkar ve çürütme ile içeriden tasfiyeyi çokça arzuladığını gösterdi. Kısmende olsa dağ yerine ovada siyaset yapılmasına ve bunun politik-ahlaki temelde yürütülmesine rağmen, devlet neden bu kadar hırçın sorusu da sorulabilir. 

Bunun cevabı devletin düşlediği ova kürdünü karşısında bulamamasıdır. Dağın buna fırsat vermemesidir. 

Şimdi HDP ısrarla ovadan çıkarılmaya çalışılıyor. Korkutularak dağ eteklerine itiliyor! Kürt Özgürlük Hareketi ise Enkidulaşmaya panzehir işlevi görmeye devam ediyor. 

Özetle, Kürdün özü, belki ilk defa siyasetin düzü ile bu denli doğru denge kurmuş durumda. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Özgür Amed Arşivi