M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Sıra Hükümette

Sıra Hükümette

Ve kandil 25 Nisan 2013 Çarşamba günü 93. günde beklenen açıklamayı yaptı. PKK 8 Mayıs 2013 Çarşamba günü silahlı güçlerini kademeli olarak sınır dışına çekecek. Isınma, görüşme ve anlaşmalar sonucu sürecin 2. aşaması başlamış olacak.

Peki, çekilmeden sonra ne olacak; ya da ne olmalı? Tabii ki 90 yıldır süren son 30 yıl kanlı sürece dönüşen Kürd sorunu çözümü için hangi adımlar atılacağı konusunda gözler hükümette olacak. Kürd halkı, BDP, Öcalan, PKK, KCK topyekun üzerlerine düşeni yaptılar.

Farkındayım bugünkü yazım önceki yazılarımın bilmem kaçıncı kez tekrarı olacak. Ama tam da Kürdlerin süreçte attığı adımdan sonra gerçeği bir kez daha hatırlatmak istedim.

30 yıllık çatışmanın biriktirdiği gerilim ve toplumsal iletişim kopukluğu sonucunda “barış” kelimesinin slogan halinden çıkartılıp içselleştirilmesi için sadece akil insanların yedi bölgede gayret göstermesi ve de sadece silahları bırakmak ile olmaz.

Barış sözcüğünün içinin devleti yönetenler tarafından doldurulması şart. Kürd halkının bu adımından sonra “ama”, “fakat” “şimdi ne olacak” gibi endişe ve beklentiler olacak ve de olmalı. Ancak bu kuşkular çözümsüzlüğe kulaç atan barış karşıtları gibi asla olmayacak. Kürdler güzel Anadolu halklarını bir birine kırdıran iğrenç derin devletin yaptıklarını açığa çıkartacak ve gerçek barışı dillendirecek kulvarda yol alacak.

Ancak Kürd halkı tam da bu süreçte ve atılan bu adımdan sonra AKP hükümeti velev ki Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi gibi terörist yerine “aktivist”, diyemiyorsa da AKP Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin’in Öcalan ve PKK’liler için “terörist başı”, “terör örgütü” yerine Numan Kurtuluşun dili ile “militan” ya da “eylemci” demeleri ve ya MGK’nın tavrı gibi daha yumuşak bir dil kullanmaları pek ala barış sürecine daha fazla hizmet ederler.

Zira ortada yüz yıldır dört ülkede Kürd halkının milli, etnik ve ırki yok edilişi için yapılan yaşamsal ve kültürel bir soykırım söz konusu. Birleşmiş Milletlerin 1948 sözleşmesi ile Kürd halkının yaşadıkları bire bir örtüşüyor. Bu haksızlığı barışa devşirirken hala “terör”, “terörist başı” diyerek sulhu ne kadar başarabiliriz?

30 yılda sadece Türkiye’de 4 bin köy, mezradan 4 milyon Kürd yerinden, yurdundan malı, mülkü, hayvanları yakılarak, yıkılarak sürgün edildiler. 40 bini aşan Kürd öldürüldü 17 bin 500 Kürd faili meçhule (belli) uğradı.

Etnik bir gurup olarak 100 yıldır Kürdler coğrafyalarında varlıklarını sürdüremez hale getirildiler. Birleşmiş Milletler sözleşmesine göre kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla “kasıt” ve “niyet” aranıyor. 100 yıllık Türk, Arap ve Acem devletleri ve halklarının Kürdler üzerindeki “kasıt” ve “niyet” içeren binlerce belge ve fiili zulmün varlığı inkar edilemez.

TC’nin Türkçü, Irak’ın Saddamcı, Suriye’nin Esatçı, İran’ın Şah ve sonra Humeynici milliyetçilikleri Kürdlere şüpheli, güvenilmez ve düşman olarak gördükleri için sorun bu günlere gelip dayandı. Yani Kürdler kendi coğrafyalarında 4 ülkenin ortak paydası ile BM’in sözleşmesine göre soykırıma uğratıldılar.

Geçtiğimiz yüzyılda Mahabat’tan, Dersim ve Ağrı’ya; Enfal’dan, Halepçe’ye kadar bunun sayısız örnekleri var. Bu nedenle Kürdleri anlamak ve onlara barış süreci başlamışken yasal ve anayasal hakları 21. yüzyılda Türkiye’den başlayarak verilmeli.

Silahsız siyasi bir süreç için yeni dönemin anlamına uygun, gerçekçi demokratik ve yasal bir süreç başlatmak artık hükümetin asli görevidir. Kürd meselesi ile yüzleşmek için atılan adımı Kürdler son derece önemsiyor. CHP ve MHP de bu gerçeklerle yüzleşmeli.

2012 yılında siyasetin öngörüsüzlüğü yüzünden 700’ü aşkın insan ölürken; Son üç ayda tek bir insanın ölmemesinin hiç mi önemi yok? Kritik bir dönemeçteyiz. Provokasyonlar olmasına rağmen süreç sağlıklı gidiyor. Öcalan’ın ve Erdoğan’ın kararlı duruşları kazanımdır.

Türkiye etrafında bir Kürd kuşağı ve içinde önemli bir Kürd potansiyelinin oluştuğuna yönetenler ve Türk halkı alışmadan öte demokrasinin yerleşmesi için katkı sunmalı. Eşitlikçi anayasal süreç için Kürd’den çok, Türk kamuoyu haklar için baskıcı olmalıdır.

 Barış süreci 21 Mart 2013 Perşembe günü Öcalan’ın Amed mektubu ile start aldı. 25 Nisan 2013 Çarşamba günü Karayılan’ın Kandil açıklaması ile resmiyet kazandı. Allah bir mani vermezse 8 Mayıs 2013 Çarşamba günü PKK’nin silahlı güçlerinin sınır dışına çıkması ile silahların yerini siyasetin alacağı günleri yakalayacağız.

Türkler ve Kürdler korku tünelinden çıkmaya başladılar. Bundan sonra normalleşme ve hakların anayasal düzeyde verme süreci başlamalı. Bu sürecin devamında yalnız 76 milyon değil, bütün bölge kazançlı çıkar. Kürdler Orta Doğu’nun yeni aktörleri olduğu kabul görmeli. Bölgenin yeniden şekillenmesinde dört ülke de Kürdleri kendileriyle ortak görmek zorunda.

Abdullah Öcalan askeri çözümü Erdoğan’la birlikte mahkum ettiler. 76 milyonun kahır çoğunluğu da onay verdi. Kimlikleri bastıran bir sürecin devamı mümkün değil. Kürdler gasp edilen hakları verilirse sürece katkı sunarlar. Barış süreci yalnız Türkleri değil, Kürdlerin yaşadığı bütün coğrafyaları ilgilendirir. Artık bu devletler 100 yılda ne oldu, niçin oldu, nasıl oldu, gerçek nedir ve mesele nasıl çözülür üzerinde çalışmak zorundalar.

Zira Kürdlere reva görülen zulmün boyutları bilinenlerden çok büyüktür. İşlenen bu günahtan kurtulmanın yolu eşitlik ve kültürel hakların yasal ve anayasal verilmesidir. 100 yıldır Kürdlere yönelik inkar ve imha gibi utanç verici uygulamalarda bulunuldu. Yaşanan iç savaşı ortaya çıkartacak hakikatler komisyonu kurulmadan barışın içi doldurulamaz.

Süreçte gereken yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmazsa helalleşme olamaz. Çünkü devlet eliyle bir ulus yaratmak adına Kürdler asimile edildiler. Devletler yaptıkları yanlışla yüzleşmeli. Zira gerçekte Kürdler ne asi, ne de haindiler. Onlar sadece insani hakları olan dil ve kültürleri ile birlikte yaşamaktan başka bir talepleri ve niyetleri yoktu.

100 yılda inşa edilen; tehditle, yasakla, inkarla, imha ve baskı ile oluşturulan tabuları yıkmakla Başbakan Erdoğan, hükümet ve AKP işe hemen başlayabilirler. Mağlubu da, galibi de olmayan bir dönemde “savaşı” “barışa” dönüştürenler kalıcı adımlar atabilmeliler.

Kürd meselesinde “kardeşlik” söyleminden “eşitlik” moduna girerek gerçekler bu süreçte dile getirilmeli ki Türkiye özgürleşip normalleşmeli. 100 yıldır yaşananları Kürdler “Türk – Kürd “ meselesi olarak görmüyor. Kürdler bunu “zalimin zulmü” ve “kötü yöneten” olarak görüyor. Bu gerçekten yola çıkarak Erdoğan ve AKP “barışı” başarıyla sonlandırabilir.

NOT. Yek gulan piroz be (1 Mayıs kutlu olsun.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi