M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Silah, milis ve kamu binaları

Silah, milis ve kamu binaları

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da haftalardır yaşanan savaş ortamında genç bedenlerin ( Türk – Kürd, iki taraftan) toprağa düşmesi bir yana; 1990’lı yıllarda yaşanmayan çok daha vahşi, vahşi olduğu kadar insanlık dışı gelişmelere Ağustos 2015 yılında sahneye kondu.

PKK’nin “Özerklik” ilanı gerekçe gösterilerek Kürdistan Coğrafyasında birçok il, ilçede yaşanan sokağa çıkma yasağı sonucu yakma, yıkma, talanlar. Tam bir Suriye, Kobane görüntüleri veriyordu. O görüntüler içinde göze çarpan en ilginç şey kamu binalarında bir tek kurşun izinin olmamasıydı. Saldırı olan şehirlerde ilçe halkının ev ve iş yerinde; arabaları ve bahçe duvarlarında mermi izi olmayan, kevgire dönmeyen, yanmayan yer yok gibiyken.

Haftalardır, Muş, Şırnak, Van, Diyarbakır, Kars, Ağrı, Mardin özellikle Varto, Dicle, Cizre, Silvan, Gevaş ve benzeri şehirler, kasabalar tek taraflı tam bir iç savaş yaşatılmaktadır.

“Özel Güvenlik Bölgeleri” adı altında sivil sıkıyönetim uygulanarak Doğu ve Güneydoğu’nun neredeyse bütün şehir ve kırsal alanları girilmesi yasak bölgeler haline getirildi. İnsan hakları derneklerinin bölgede yaptıkları incelemeleri ve sosyal medyaya düşen görüntüler sonucu İl ve İlçelerde insanlık dışı uygulamalar yaşandı/yaşanıyor. Demokratik hiçbir ülke için düşünülmeyen; insanlığa, etik savaş ilkelerini yok eden olaylar yaşanıyor.

Çırılçıplak soyulmuş kadın gerillanın cesedi önünde çekim yaparak sosyal medyada yayınlanıyor. Kin hırs ve nefretini almayıp öldürülen gerillalara işkence yaptıktan sonra asker botla kafalarına, vücutlarına basarak hatıra resim çekilip sosyal medyada paylaşılıyor. Silvan ilçesi okul bahçesinde “Bismillah Allah-u Ekber” çığlıkları arasında binlerce mermi sıkılıyor.

Devletin valisi (Ağrı, Musa Işın) “40 genç kız dağa kaldırılıp iğfal edildi” diyerek, çirkin, adice bir iddia ortaya atarak savaşın kirli yüzünü daha fazla kirletiyor. Ki “sen Vali idin önleseydin” demezler mi? 7 Haziran gecesinden sonra Kürdistan adı verilen coğrafyada benzeri olmayan onlarca insanlık dışı fiili uygulamalar yapılıyor, yaşanıyor.

Bu vahşet, bu cinnet, bu insanlık dışı uygulamalar yapılırken dikkat çeken tek şey ise hiçbir şehirde kamu binalarında bir tek kurşun izi olmamasıydı. Türk medyasının havuz ve de yandaş basınını aylar önce “bölgeye yüz binlerce silah sokuldu, o kadar milis silahlandırıldı” iftiralarına MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin soyadı gibi çirkin yalanlara sarılarak “PKK Türkiye’de 80 bin silah dağıttı. Milis gücü oluşturdu” diyerek milliyetçi duyguları ateşe ve kana sürüklüyor.

Kürd halkına karşı yayılan bu iftira ve yalanın Ağustos ayı boyunca yakıp yıkılan şehirlerde bir tek eli silahlı milis görülmedi. Yapılan tüm aramalarda bazı ruhsatlı av tüfekleri ve 1-2 gerillanın bıraktığı 3-5 silah dışında söz konusu silahlara rastlanılmaması iddiaların aslının, astarının olmadığını, halkı kışkırtmaya yönelik olduğu açığa çıkıyordu.

Anlaşılan o ki psikolojik savaş amaçlı ortaya atılan haberler ve iddiaların hedefi Kürd şehir, kasabalarına saldırmak için zemin hazırlamak; sindirmek ve korkutmaktı. Özellikle HDP’ye yüzde 90’a yakın oy vermiş ilçelerde gözdağı vermekti. Aynı zamanda sarayda oturan birilerinin elini güçlendirmek içindi.

Gerçekte o milisler varsa, o silahlar dağıtılmışsa, o kadar büyük tahribat yapılırken o şehirler hayalet şehirler haline gelmişken insanların evler, iş yerleri, arabaları, maddi manevi varlıkları, izzet ve şerefleri hakaret görür iken nasıl oldu hiç biri eline silahını alıp onuru, gururu, namusu için askere polise saldırmadı? Neden o kadar olaylardan sonra onlarca polis, asker, milis, sivil ve gerilla ölmedi.

Demek öyle bir şey yok. Kürd halkı savaş değil, barış istiyormuş. Demek çıkartılan o iftira, iddia ve dedikodular birinin iktidarını, saldırı ve savaş konseptine gerekçe hazırlamak; batıdaki sade vatandaşı gelişen teknolojiye rağmen aldatmakmış. Demek hala kahrolası dinci ve ırkçı faşizm geçerli akçeymiş. MHP lideri Bahçeli seçim olmasın, sıkıyönetim ilan edilsin, demokrasi askıya alınsın diyor, hızını almayarak “ Aksi takdirde Türk milleti bizzat devreye girerek meşru müdafaada bulunacaktır.” Yani Türk-Kürd iç savaşı başlayacak diyor.

Ne içinoy için, Meclise HDP’den daha fazla vekil koymak ve kendi koltuğunu korumak için.

Bakınız İnsan Hakları Örgütleri saldırılar sonucu düzenledikleri raporlarında nelere yer verdiler? İşkence ve İnfaz olayları Kader Kevser Eltürk’ün medyaya düşen görüntüleri Varto ve bölge halkını etkilemiştir. Olaylarda ölen 4 kişiden ikisi Varto yerlisi sivil, sadece iki kişi HPG militanı. 15 Ağustos’ta mermi isabet etmeyen yer yok. Resmi binalar hariç.

Kürd coğrafyası Erdoğan’ın emri ile harabeye döndürülüyor. Gerilla AKP’nin planını boşa çıkartmalı. Silah şehirlere girdi mi, söze yer kalmıyor. Unutulmasın ki Kürdlerin büyük gücü Kürd halkının kendisidir. Ve o halk yüzde on barajını geçirterek HDP’yi 80 vekil ile meclise koydu. AKP ve Erdoğan oy almadığı için Kürd coğrafyasını harabeye çevirerek, yıkarak HDP’nin önünü kesmek istiyor. Ona bu fırsat verilmemeli.

AKP – HDP seçim hükümeti kurularak akan kan bir an evvel durdurulmalıdır. Sayın, Demirtaş’ın dediği gibi: “ PKK 7 Haziran gecesi mi şehirleri silahlandırdı. 30 yıllık savaş Dolmabahçe mutabakatı ile 7 Haziran’ın ilk haftasında sonlandırılabilirdi. Yaşanan şiddet ile karşı karşıya kalmazdık. Türk, Kürd, asker, gerilla, polis ölmezdi. Bu yüzden İzmir’den çağrı yapıyorum “ancak’sız”, “ ama’sız” silahlar hemen susmalıdır” diyor.

Evet, PKK silahları hemen susturmalı; eş zamanlı olarak devlet de Kürd şehirlerine karşı giriştiği topyekûn şiddet, gözaltı ve tutuklamaları durdurmalı. Ölerek, öldürerek sorun bitmez. Silahlandılar yalanı; Ağrı valisinin çirkin iftirası ile Kürd sorunu çözülmez.

Kürd gerillarının mezarları tahrip edilerek; seçilmiş belediye başkanları tutuklanarak; Devletin yaptığı tahribatları (Kürdler biliyor) PKK’ya yıkılarak Kürd sorunu çözülmez. Vatan yerine sarayı savunarak; Kürd coğrafyasının kırsal alanı 1990’larda olduğu gibi adı konmamış sıkıyönetim uygulanarak; Mecliste alınmayan ama yasalara uydurulan “güvenli bölge” adı altında köy ve mezraların tam da yeniden Kürdler köylerine dönmüşken boşaltılması ile barış gelmeyeceği gibi; Kürd meselesi de asla çözülmez.

Kürdlerin ve kahır ekseriyet Türk halkının son sözü; Bize savaş değil, olağanüstü haller değil, sıkıyönetimler değil, şehirleri yakıp yıkmalar değil; vatandaşın evini kurşunlarla kevgire çevirmek değil; Bize acil “barış” gerek; bize acil “demokrasi”, bize acil “insanlık” ve de acil “eşit” yurttaşlık gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi