İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Selahaddin Eyyubi

Selahaddin Eyyubi

İkinci Dünya Savaşından sonra Ortadoğu coğrafyasında devletleşen uluslar; bölgenin kadim halkı olan Kürtlerin, inkar ve imhasını devletlerinin temel politikası olarak benimsediler. Despot, ırkçı, asimilasyoncu ve baskıcı yönetimlerine göre tarihe mal olmuş hiçbir şahsiyet Kürt olamazdı. Böyle bir olgunun varlığına Kürtlerin ulusal bilincini geliştirebilir gerekçesiyle şiddetle karşı çıkılırdı. Böylesine gaddar, acımasız bir politika ekseninde; 12. yy da yaşayan ve Haçlı Savaşlarındaki kahramanlığıyla tarihe geçen Selahaddin Eyyubi Anadolu"da Türk, İran"da Fars, Irak ve Suriye"de de Arap olmuştu.

 

Oysa Kürt olan Selahaddin"in ailesi daha önceleri bugün Ermenistan"ın sınırları içinde kalan DİVİN kenti çevresinde yaşıyordu. Kökeni Kürt Şeddadi (Şadi) hanedanına dayanıyordu. Revandi Kabilesinden Necmeddin Eyyub"un oğluydu. Ailesi Irak"a yerleşmişti. Selahaddin miladi 1138 yılında Irak"ın bugünkü TİKRİT kentinde dünyaya geldi. Daha önceleri Bağdat Selçukileriyle ilişkileri olan Eyyubi ailesi; bir öldürme olayından sonra Musul Atabekleri Zengilerin yanına geçtiler. Gerek Necmeddin Eyyub, gerekse kardeşi Esadeddin Şêrguh; hem toplum yönetiminde, hem de savaş sanatında derin bir bilgiye sahiptiler. Necmeddin Şam Valiliği görevinde bulunurken, Şêrguh de savaş meydanlarının yenilmez kahramanı olarak ün yapmıştı.

 

“Kısa boylu, aşırı şişman tek gözü kör ve yüzü içki ve yemekten sürekli kasılmış bir subaydı. Öfkelendiği zaman bir çılgın gibi ulumakta ve itidalini hasmını öldürmeye varacak kadar kaybettiği bile olmaktadır. Askerleri, hep aralarında yaşayan, onların karavanasından yiyen ve onlarla şakalaşan bu adama hayrandılar. Şêrguh, Suriye"de katıldığı çok sayıdaki çarpışmada, muazzam bir fiziki cesarete sahip bir komutan olarak ortaya çıkmıştı.”[1]

 

Miladi 1095 yılında başlayan Haçlı Seferleri hız kesmeden Ortadoğu coğrafyasını kasıp kavuruyordu. Kutsal toprakları kurtarma bahanesiyle Mısır topraklarında ilerleyen saldırgan Avrupa ordularına karşı; siyasal yaşamın son yıllarını yaşayan Fatımi Hanedanı çaresizdi. Mısırda ilerleyen Avrupa"nın sarışın şövalyelerini durduracak savaşçı bir güce gereksinim vardı.

 

Son Fatımi Halifesi Azıd"ın Nureddin Zengi"den yardım istemesi üzerine; Şêrguh ve yeğeni Selahaddin"e Mısır yolculuğu göründü. Savaş meydanlarındaki başarısı üzerine vezir olan Şêrguh kısa bir süre sonra vefat etti ve yerine yeğeni Selahaddin geçti. “Şêrguh öldüğü zaman, yerine Selahaddin"in geçmesine muhalefet eden Kürtler oldu. (İbn. Hallikan IV. 494) Arbilin reisi Abul Hayca (Hakkari) ailesinin rolü büyük oldu.”[2]

 

Selahaddin"in karşısına Türkmen komutan Yaruki de aday olmuş ve Selahaddin"e muhalif olan bazi Kürt aşiret reisleri de onu desteklemek istemişlerdi. Ancak Selahadiin"in müsteşarı İsa El Hakkari"nin uyguladığı diplomasiyle muhalif Kürtler bertaraf edilmiş ve kimi araştırmacıya göre bu seçimde etnik kimlik ön plana çıkmıştı. “Etnik bilincin ve sürtüşmelerin Selahaddin"in iktidarı döneminde var olduğu hiç şüphe yok ki gerçektir. Selahaddin Fatımi vezirliğini kısmen buna dayanarak elde etmişti.”[3]

 

Vera Beaudin Saedpour"a göre İsa El Hakkari muhalif Kürt emirlerinden Kutbeddin Hüsrev b. Talal"ı ikna ederken şunları söylemişti. “Doğrusu sen ve Yaruki haricinde herkes Selahaddin"den yana. Şu anda her şeyden önce ihtiyacımız olan şey, özellikle onun Kürt kökeni nedeniyle, ikiniz arasında karşılıklı anlayıştır ki, komuta onlardan Türklere geçmesin.”[4] Eyyubi ailesi yerleştiği Irak, Suriye ve Mısır saraylarında kendi aralarında her zaman Kürtçe konuşmuşlardı. “Selahaddin"in çevresi Azıd"ın adamlarının anlayamadıkları bir dil ile anlaşıyorlar, yani Kürtçe konuşuyorlardı.”[5]

 

Araplar, ayaklar altında ezilen inançlarını, namuslarını kurtarmaya giden bir Kürdün yönetimindeki varlığını içlerine sindiremiyorlardı. Halifenin, Kahire"ye gelen Selahaddin"in babası Necmeddin Eyyubu karşılamasını garipsemiş ve yadırgamıştı. “Halk Halifenin bu kadar büyük bir alayla şehrin dışına kadar bir Kürdü karşılamak için çıkmasını çok garip görüyor, oldukça yadırgıyordu.”[6]

 

Kürdü karşılama Halifeyi de derinden etkileyerek titremesine yol açmıştı. “Bu Kürdü karşılamak için alay ile çıktığım andan itibaren bende böyle bir titreme başladı.”[7] Onun başarısını onaylayan Araplar da vardı. Miladi 2 Ekim 1187"de Kudüs kentini alınca Mescid-i Aksa"da bir tören düzenlenir. Törende konuşan Şam Kadısı Muhiddin İbn el Zeki"nin “bu ulusa alan edilen saygınlığını geri veren Eyyup oğlu Selahaddin Yusuf, tanrı selamı üzerine olsun.”[8]

 

Selahaddin kısa sürede haçlı saldırılarını durdurarak başarılarını perçinleştirdi. Fatımi Hanedanını ortadan kaldırarak ailesini Mısır yönetimine taşımayı başardı. Hem bunu Kürdü aşağılayan Arapların coğrafyasında gerçekleştirdi. “Selahaddin, küçük başlangıçlardan elde ettiği büyük cesaretle kendisini Mısır Sultanı yaptı ve hem Hıristiyan hem de Müslüman krallara karşı birçok zafer kazandı.[9]

 

Selahaddin, tarihte hiçbir doğulu hükümdara nasip olmayan bir saygınlık kazandı. Düşmanlarının gönlünde “hoşgörülü sultan” unvanıyla taht kurdu. Ölümünden 705 yıl sonra Şam"daki mezarını ziyaret eden İmparator II. Wilhelm, büyük hükümdar Sultan Selahaddin için: “Çoğu kez şövalyeliğin nasıl bir şey olduğunu düşmanlarına öğretmek zorunda kalan, korku bilmemiş, kusursuz bir şövalye bütün zamanların en mert hükümdarı büyük Sultan Selahaddin"in yaşadığı yerde bulunmaktan duygulandım.”[10]

 

Ortadoğu egemenlik sisteminde var olan derin devlet hileleri, saray entrikaları onda hiç görünmüyordu. Hasımlarına karşı son derece açıktı. Yasa niteliğindeki törelere bağlıydı. “Krallari ancak bir antlaşmaya vardıktan sonra bir araya gelirler. Çünkü bir kez tanıştıktan ve birlikte yemek yedikten sonra savaşmak uygun değildir.”[11] Fahm Hafez"e göre El Hazarcı onun askeri yeteneği konusunda şunları söylemişti. “Eğer yaşasaydı Batı"dan Doğu"ya bir uçtan diğer uca bütün dünyayı fethederdi.”[12]

 

Himayesindeki subaylar arasında etnik köken farkı gözetmezdi. Belki bu yapısı asırlar sonra içinden çıktığı halkın başına büyük felaketlerin gelmesine, hatta köleleşmelerine neden olacaktı. “Kürdistan iyi subaylar ve birlikleriyle İskoçya"ya benzeyen bir nama sahipti. Bunların en göze çarpanı Haçlıları kesin bir yenilgiye uğratarak Mısır, Suriye ve Irak"ta Eyyubi hanedanını kuran Selahaddin idi. Eğer Kürt kimliğini kendisine uygun görseydi, Kürdistan"ın ortasındaki bereketli Şehrizor Ovasını (Süleymaniye-Kerkük İ.Ç.) tımar olarak kendi Türk askerlerine vermesi mümkün olmayabilirdi.”[13]

 

1694-1778 yılları arasında yaşamış aydınlanma çağının öncülerinden büyük Fransız yazar Voltaire; Selahaddin Eyyubi"nin halkların kardeşliğine, adil ve eşitlikçi kişiliğine vurgu yaparak tarihi bir belirlemede bulunmuştur: “Vasiyetinde zekatın fakirler arasında Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan olmaları gözetilmeden eşit olarak dağıtılmasını istediği söylenir. Bu kararı ile bütün insanların kardeş olduğunu ve onlara yardım etmek için neye inandıklarına değil, hangi sıkıntıları çektiklerini sormak gerektiğini anlatmak istemiştir. Bizim Hıristiyan prenslerin pek azı böyle bir büyüklüğe sahip olmuş ve Avrupa"da hiç kıtlığı çekilmeyen tarih yazarlarından pek azı ona hakkını vermiştir.”[14]

 

O bugün bölgede devletleşen ulusların önünü açmış; Francesco Gabriyelli"ye göre ailesine ve mensubu olduğu halka faydası olmamıştı. “Allahın yolunda yürümek ve cihat etmek aşkı onu, karısı, oğulları, doğduğu toprakları, evi ve bütün mal varlığından uzaklaşmasına ve her taraftan içeriye rüzgarın girdiği çadırının gölgesinde yaşamayı sevmesine neden olmuştu.”[15]

 

Yaşadığımız yüzyılda Selahaddin"in torunları olan Kürtler; postu en fazla üzerinde pazarlık yapılan halk olarak tarihe geçti. Bu pazarlık bugün de Washington, Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam saraylarında tüm hızıyla sürdürülmektedir. Kürtler Med İmparatorluğunun yıkılışından sonra büyük bir devlet yapılanmasına sahip olamadılar. Ancak son 2500 yılda Doğu ve Batı"da kurulan İmparatorluklar arasında bir denge unsuru olma rollerini de tarihte hep başarıyla sürdürdüler. Bugün de bölgede yeniden bir denge gücü olmaya aday gözüküyorlar. “Hünerli, kudretli olan Kürtler Ortadoğu tarihinde önemli bir rol oynamışlardır. Çarpıcı niteliklere sahip asker, devlet adamı, yönetici ve alim yetiştirmiş, Ortadoğu"nun Müslüman ülkelerinin yaşam ve kültürünü zenginleşt,rmişlerdir.[16]     

 

Kaynakça:

  1. Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, s:212
  2. İslam Ansiklopedisi, cilt 6, s:1098
  3. Vera Beaudin Saedpour, Selahaddin"in Mirası, s: 84
  4. Vera Beaudin Saedpour, Selahaddin"in Mirası, s: 85
  5. Corci Zeydan, Selahaddin Eyyubi ve Haşhaşiler, s: 26
  6. Corci Zeydan, Selahaddin Eyyubi ve Haşhaşiler, s: 25
  7. Corci Zeydan, Selahaddin Eyyubi ve Haşhaşiler, s: 43
  8. Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, s: 261
  9. M.C. Lynos, Selahaddin"in Mirası, s: 68
  10. Hannes Möhring, Selahaddin Eyyubi, s: 102
  11. Amin Maalouf, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, s: 272
  12. Fahmy Hafez, Selahaddin"in Mirası, s: 30
  13. Dawid Mc Dowall, Modern Kürt Tarihi, s: 46
  14. Hannes Möhring, Selahaddin Eyyubi, s: 91
  15. Francesco Gabriyell, Selahaddin"in Mirası, s: 47
  16. Wadie Jwaiden, Kürt Milliyetçiliği Tarihi, s: 7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi