İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Özgürlük, savunulamadığında yitirilir.

Özgürlük, savunulamadığında yitirilir.

Sümer kent devletlerinin oluşumundan günümüze yaklaşık 6 bin yıl geçti. Yönetenler ile yönetilenler arasındaki kavga hiç bitmedi. Bu uzun tarihsel yolculukta yönetilenler büyük acılar çektiler. Zorba yönetimlere karşı ezilenlerin sesi olanlar da boş durmadılar. Karanlıktan aydınlığa geçmek için seslerini yükseltip, düşünceleriyle daha onurlu bir yaşama katkı verenler oldu. Bugünkü makalemde uygarlık tarihine fikirleriyle hizmet veren bazı bilge, düşünür, aydın, devlet ve siyaset adamlarının paha biçilmez sözlerinden bir demet aktaracağım. 20. yy boyunca inkarcı ve dayatmacı politikalarla ufukları daraltılan Kürtlerin demokratik mücadelelerinde; zorbalığa karşı daha duyarlı ve daha birikimli davranmalarına esin kaynağı olacağını düşünüyorum.

KONFUÇYUS:

Yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişki rüzgarla ot arasındaki ilişkiye benzer. Rüzgar esince otlar eğilmek zorunda kalır ama rüzgar aralarından esip geçer. (onları sökmez)[1]

MENSİUS:

Yalnız aydın insanlar belli bir yaşayış dışında yüreklerini sağlam tutabilirler. Kaba halk ise belli bir yaşama yolundan çıktı mı, yüreğini sağlam tutamaz. Yüreğini sağlam tutamayınca da düşmeyeceği kötülük, ahlaksızlık, bozukluk ve saygısızlık yoktur.[2]

PLATON:

Demir yada tunçla korunan devlet çöker. Yönetenler çok kez de dış düşmanlardan çok iç düşmanlardan korkarlar. İşte o zaman kendileri de yurtta uçurumun kıyısına gelirler.[3]

ARİSTOTALES:

Haksız bir zafer, zafer sayılmaz. Hiçbir bilimde böyle bir saçmalık görülmez. Ne hekimin işi hastalarına, ne de kaptanın işi tayfalarına boyun eğmek, zor kullanmaktır.[4]

SAİNT-AUGUSTİNUS:

Savaşları sözle öldürmek insanları kılıçla öldürmekten, barışı barışla kazanmak, savaşla kazanmaktan daha şereflidir.[5]

İBNİ-İ HALDUN:

İnsan hayatının basit bir rastlantısından gelen soyluluk ve üstünlük ardı ardına dört kuşaktan geçerek son durağına varır. Ailenin şanını sağlayan kişi, buna ne yoldan vardığını bilir. Onun için hep aynı yolda kalmaya çalışır. Bu yükselmeye az çok katılmış olan oğlu da aynı yolda gider ama daha gevşek olarak baştaki erdemler yavaş yavaş unutularak, torun da silinmeye başlar ve torun üstünlüğünün bir takım erdemlerden değil, kendinden geldiğine inanır.[6]

MACHIAVELLİ:

Güçten korkmaktansa güç kullanma yoluna gitmek daha iyidir her zaman. Korkuya kapıldığımız sürece savaşı önlemek umuduyla ödün vermek zorunda kalacaksınız. Çok kez de görüldüğü gibi, yine de önleyemeyeceksiniz.[7]

THOMAS MORE:

Zenginler cumhuriyet, halk egemenliği gibi parlak sözler altında yoksulların kuyusunu kazıyorlar. Türlü düzenler ve akla gelmedik yollarla bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar.[8]

KORKUNÇ İVAN:

İktidara karşı gelen Tanrı’ya da karşı gelir; Tanrı’ya karşı gelense kafirdir. Bu da günahların en büyüğüdür. Bu sözler bütün iktidarlar için doğrudur. Kan ve savaşla elde edilenler için bile.[9]

MONTAIGNE:

Hiçbir düzen yoktur ki, orda halkı dizginlemeye yarayan boş gösterilere ve yalancılıktan inançlara başvurulmuş olmasın.[10]

RICHELIEU:

İktidar zorla boyun eğdirir; ama akıl inandırarak.[11]

OLİVER CROMWELL:

Ordu o kadar eşitçe herkesin olmalıdır ki ne parlamento içinde ne de parlamento dışında, hiçbir zümre ona tek başına buyruk verme yetkisinde olmamalıdır.[12]

BALTHAZAR:

Çokları ilk haberle evleniyorlar; ve böylece sonraki  haberlere nikahsız kadın gözüyle bakarlar ve yalan hep erken davrandığı için de doğru açıkta kalır.[13]

CARDİNAL DE RETZ:

İnsan, partisinde kalabilmek için sık sık düşüncesini değiştirmek zorundadır. Bulunduğumuz parti içindekilerle geçinmek, karşı partidekilerle uğraşmaktan daha güçtür.[14]

SPINOZA:

En güçlü, en bağımsız insan, aklın buyruğuna giren insandır. Devletin hakkı, halkın yasalarla özetlenmiş ve yüceltilmiş olan gücüdür. Devletin hakkı bir uygulamaya yetkisidir. Onun  içinde mutlak bir hak değildir.[15]

MONTESQUIEU:

Yurt sevgisi insanı dürüstlüğe, dürüstlük de yurt sevgisine götürür. Kişisel isteklerimiz ne kadar az doyurulursa; kendimizi ulusun isteklerine  o kadar fazla verebiliriz.[16]

VOLTAIRE:

Şu gerçek su götürmez: Kim özgürlüğünü yitirmişse, onu savunmadığı için yitirmiştir. İki türlü olmuştur bu yitirme: ya dolandırıcılar aptalları kandırmıştır, ya da güçlüler güçsüzleri boyunduruk altına almıştır.[17]

FREDERICH II:

Ulusları yöneten insanların çoğunda ağır basan özellik, ne yazık ki düzenbazlık, kötü niyet ve ikiyüzlülüktür.[18]

J.J. ROUSSEAU:

Bir hükümetin iyi olabilmesi için halkın aşırı ölçüde güçlü olması gerekir.[19]

DİDEROT:

Halklar, başınızdakiler sizin buyruğunuzdaysalar yasalar koyun; siz başınızdakinin buyruğundaysanız vazgeçin yasalar koymaktan: kendi kendinize zincirler yapmış olursunuz.[20]

GEORGE WASHİNGTON:

Bir halk hükümeti, özü gereği, erdem ve ahlaka dayanmadan yürümez. Bu kural, her türlü özgür yönetim biçimlerinde az çok geçerlidir.[21]  

CONDORCET:

Başkaldırma ezilen halkların son çıkar yoludur. Başka bir kurtuluş yolu kalmayınca başkaldırma kutsal bir görevdir.[22]

DANTON:

Hesaba kitaba uygun bir devrim yapılamaz. Devrim yollarının zaman zaman iyi yurttaşların kanına girmemesi imkansızdır.[23]

ROBESPİERRE:

Hükümetin en soysuzu, halkın kör inançlarında, alışkanlıklarında ve eski eğitime bağlılıkta büyük bir destek bulurlar. Zorbalık özgürlükten kuşkulanır ve belirtilerinden ürker. İnsanların kafasını öylesine bozar ki, insanlar zorbalığa tapar hale gelirler.[24]

SAİNT JUST:

Zorbalık saygı görmediği ve gücünü yitirdiği ölçüde baskısını artırır. Dünyadaki kötülüğün baş kaynağı, bütün uluslarda hükümetlerin silahla oynamalarıdır. Gerçek bir verimlilik uğruna yapılmış tek bir savaş örneğini bilmiyorum. Bir ulusun kaderi şan, şeref peşine ve para peşine düşenlerin elindedir. Bütün sanatlar harikalar yaratmıştır. Yönetme sanatıysa sadece canavarlar yetiştirmiştir.[25]

RIVAROL:

Her devlet, göklere demir atmış bir gemiye benzetilebilir. Kanlı ayaklanmalar bazen düşünce adamlarınca hazırlansa da hemen her zaman yırtıcı hayvanlar eliyle uygulanır.[26]

NAPELEON:

Ben Katolik geçinerek Vendêe savaşını kazandım, Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim; Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam Süleyman’ın tapınağını yeniden kurardım.[27]

J. DE MAISTRE:

Şu ana kuralı hiç aklınızdan çıkarmayın: hiçbir ulus gönül rızasıyla bir başka ulusun buyruğu altına girmez.[28]

P.L. CURİER:

Polis bir halkı aşağılık ve korkak etmek için bulunmuş yapıların en güçlüsüdür.[29]

GANDHİ:

Alçaklıkla zor kullanma arasında bir seçme yapmak gerekirse, zor kullanmayı seçin derim. Bu dünyadaki en büyük zorba her birimizin içindeki “küçük durgun ses”tir.[30]

TROTSKY:

Dar görüşlü burjuvaya göre jandarmasız bir dünya olamaz, oysa jandarma, insan tabiatı yeterince alt edemediği sürece jandarmanın baskısı altında kalacaktır.[31]

Ne acıdır ki, Kürt halkı yaşadığımız 21. yy‘da da bu sözlerin içeriğine uygun yöntemlerle yönetilmektedir. Özgür iradesinin dışında boyunduruğa vurulmuş,yıllrdır asker-polis devletinin baskıcı uygulamalarıyla kökünden koparılmak istenmektedir. Çağdaş kölelik düzeniyle kendi içinde zalimden yana durgun bir ses yaratılmış. Tüm insani ve demokratik hakları yok sayıldığı için başkaldırı kendi varlığını yaşatmak için son çare olmuştur. Kör inançlarla Kürtler zorbalığa tapar hale getirilmiştir. Onları sınırları içinde tutan devletler aynı dini inançtan oldukları için inkar gemilerinin paslı halatlarını göklerdeki limanın buyruklarına demirlemişler. Napolyonvari politikacılar başlarından hiç eksik olmadı. Kasıtlı olarak geri bırakıldıkları için yalan propagandalarla ilk evlenen halk durumuna düşürüldü. Geçmişte ittifakla savunamadıkları için özgürlüklerini yitirdiler. Tarihi bilinçten yoksun bırakıldıklarından, hep aşiret secereleriyle övünür duruma bırakıldılar. Kuşaklar bu soyluluğun İbn-i Haldun’un dediği gibi “basit bir rastlantıdan” geldiğini hiçbir zaman göremediler. İçi zehirli sirke ile dolu olan süslü cumhuriyet küpünün biçimiyle aldatılıp toplumun yaşamında öz olan demokrasi gıdasından yoksun bırakıldılar. Devlete karşı gelen Tanrıya karşı gelir korkusuyla beslendiler. Sistem yüreklerini sağlam tutabilecek aydın tipinin yaratılmasına izin vermedi. Hasta ve tayfa konumuna düşürülen Kürt halkına tarihin her döneminde hekim ve kaptan rolünü oynayan efendileri tarafından zorla boyun eğdirildi.boyun eğdirme provaları tüm acımasızlığıyla devam ediyor.

KAYNAKÇA:
Gaston Bouthoul, Politika Sanatı, S:18-22-27-49-56-70-72-75-84-86-88-89-91-107-111-118-122-132-138-144-146-148-153-165-171-178-184-257-292
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi