M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Öldüren seçim

Öldüren seçim

Son derece kirli bir seçim dönemi geçiriyoruz. Çocuklarımızın kanı üzerinde bir oyun tezgâhlanıyor. Son bir ayda 60’tan fazla genç toprağa düştü. 12 Haziran seçimleri kâbusumuz oldu. Bu seçimler “ölüm” üzerine bir siyasete dönüştü. Ölüm ile çözümün olamayacağını 30 yıldır kavrayamadıkları açık.

Cana kıyılan bu vahşi gidişe dikkat çekmek, insanlıkla bağlarını koparmamış bir âdemoğlunu arıyoruz. AKP ve de BDP’den Kürt kökenli bazı bölge adaylarının ortaya çıkıp “ yeter artık, adaylıktan çekiliyorum. Kan ve annelerin gözyaşları üzerine siyaset yapmak istemiyorum” diyecek erdemli bir çıkış yapmalarını bekliyoruz.

Gerçekleşir mi? Hiç sanmıyorum. Ama ben yinede çağrımı yapıyorum. Biliyorum onlar istifa etmez, ama yinede insanlık adına haykırmak istiyorum.

Ve diyorum ki; yeter artık ikbaliniz için çocuklarımızı öldürtmeyiniz. Adınız ne olursa olsan biz anne ve babalar için fark etmez; her neyseniz ve de kimseniz yeter artık her on günde bir düzineler ile çocuklarımızı öldürmeye hakkınız yok. Bıçak anne ve babaların kemiğine dayandı yeter artık “edi besse” diyorlar duymuyor musunuz? Sağır mı kesildiniz, oy uğruna çocuklarımızı “öldüren seçim” dönemi yaşatmayın.

Hırant Ding’in oğlu Arat Ding, bir zamanlar şöyle bir şey demişti: “ Yasama, yürütme ve yargıyı alın, bir de ‘devlet güdümlü medya’ ve ‘devlet güdümlü sivil toplum kuruluşları’nı ekleyin. Bunları alıp boynunuza beşi bir yerde yapan egemen ideoloji’yi de unutmayın.” Devlet budur demişti. Ne kadar da doğru bir tarif yapmıştı.

Onlar öyle de Kürtler çok mu farklı? Bu coğrafyanın insanları her açıdan bir birine o kadar benzemiş ki; halklar ne yapacağına şaşkın. Seçim öncesi bire bir bunu yaşatıyorlar. Bu ülkenin en can alıcı meselesi olan “Kürt” sorunu dururken siyasetçiler, medya, sivil toplum kuruluşları operasyonlar tozu dumana katarken kaset, şifre, mail v.b. ipe sapa gelmeyen palyatif gündemlerin peşinde koşuyorlar.

Başbakan MHP’yi baraj altında bırakmak için onların uygulama ve söylemleri kötü olduğu için bunu yapmıyor. MHP’den daha iyi yaparım dediği için yapıyor. Sırf bu nedenle geçtiğimiz Cumartesi biri asker 12’si gerilla 13 can toprağa düşmedi mi? Seçim çıkışı verildiği günden beri toprağa düşen gençlerin sayısı 60’ı bulmadı mı?

Her halde bu gelişmelerden siyasetçiler çok mutlu oluyor. Şehir, meydan ve TV’lerde gırtlaklarını yırtarcasına nutuk attıklarına, can alan bu soruna da hiç dokunmadıklarına, yok varsaydıklarına göre mutlu olmalarından başka aklınıza bir şey geliyor mu?

Hangi taraftan olursa olsun annelerin yüreğine kor ateş düşüren, yanan yürekleri hiçe saydıklarına göre; yeter ki oy gelsin, nasıl gelirse gelsin dedikleri anlamı çıkmıyor mu?

Ne olursa olsun vücutlarına giren kazanma hırsı zehire dönüşerek beyinlerini, bütün organlarını bir ağ gibi sarmış olmalı ki kimse ama kimse ölen gençlerden söz bile etmiyor. Bu nasıl bir siyaset ya rabbi dediğimizde sözümüze göz koyuyorlar.

Siyaseten körleşmiş, itişip kakışan, sağırlaşan, bencilleşen, ben olmazsam tufan diyen; oy uğruna akan kanı görmeyenlere huzurlu bir seçim ve barış için sandık başına gidin diyen bir siyasetçinin olmaması halkları kahrediyor.

Başbakan Hamas için “Onlar işgal altındaki ülkelerini korumaya çalışan bir direniş hareketidir” diyor. El hak, doğru söylüyor ve yüzde yüz katılıyoruz. Ancak kendi Kürdü için “88 yıldır süregelen baskı, zulüm, haksızlık, inkâr ve imhaya ne diyorsun Sayın Başbakan” dediğimizde sözümüze göz dikiyor, lafımızı ağzımıza tıkıyor.

İzlenen yolun, sürdürülen politikanın AKP ve Erdoğan’ın çıkarlarına uzun vadeli hizmet etmeyeceğini; değim yerindeyse ayağına kurşun sıktığını sağlıklı düşünen yorumcular, yazarlar, gazeteciler, aydınlar dile getirince susturuluyorlar, tutuklanıyorlar.

Başbakan Mısır, Tunus, Libya, Suriye gibi Arap ülkelerine akıl verirken, ülkesinin Kürt kökenli vatandaşlarına karşı kör ve sağır kesiliyor. Yetmezmiş gibi “Biz onlara benzemeyiz” yaklaşımı ile yalnız iktidarın ve AKP’nin değil ülkenin geleceğine zarar veriyor dediklerinde dışlanıyorlar.

Tabii ki o ülkelere benzemiyoruz. O ülkelerin halkı yeni yeni özgürlük isterken, sizin Kürt vatandaşlarınız siyasal, toplumsal, etnik, dinsel ve dilsel hak taleplerini 30 yıldır dile getiriyorlar. Bu yüzden dağlarda ve şehirlerde binlerce genç ölmedi mi, ölmüyor mu?  

Ne o yok mu böyle bir gerçeğiniz? Cumartesi 12 artı 1 toprağa düşen gençler neyin nesiydi? Silahla çözerim inadını sürdürürseniz gençleri ölüme göndermekten başka bir şey yapamayacağınızı sizde bizde biliyoruz.

AKP hükümetinin Başbakanı iktidarı sürecinde Diyarbakır’da “ Kürtlere çok büyük haksızlık ettik” demedi mi? Bu sözlerini ne çok çabuk unuttu. Yoksa yine haksızlık etmeye devam mı edecek? O zaman samimiyet, inandırıcılık, barış ve kardeşlik nerede kalacak? Fazladan birkaç oy için gençlerin ölümüne daha ne kadar seyirci kalınacak?

Başbakan seçimden sonra dövünse de “Ne kadar haksızlık etmişiz, farkında bile olmamışız. Saçma sapan nedenlerle bir birimizi boğazlamışız” diye pişmanlık duysa da bugün şehit denilen ve “ölü ele geçen” gençler ölümcül bir siyaset uğruna toprağa veriliyor.

AKP uygulama konan senaryoları görmüyor. Akıl verenler bir taraftan “Devletin güvenliği tehlikede” diye telkinde bulunuyorlar. Diğer taraftan da daha çok milletvekili ve oy için kurnazca sunumlar yapıyorlar.

Nitekim yeni keşfedilmiş gibi “milliyetçilik” öne çıkarmak; “Kürt sorunu yok” demek AKP ve Başbakan yanlış bir stratejiyle yanlış bir adrese gönderildiğini fark etmiyor. Ya da Başbakan 30 sene böyle geçti, 30 sene daha böyle geçsin ne yazar mı demek istiyor?

“Kürt sorunu yok” demek, “Kürt yok” anlamına geldiğini danışmanları Erdoğan’a söylemiyorlar mı? Bu politikanın asılında kan, şiddet, öfke ve nefret körüklediği için AKP’nin gelecekte muktedir olmasının önünün kapatılmak istendiğini anlamıyor mu?

Namık Çınar ne güzel yazmış: “Dedelerimiz dedelerinizle ortak bir fabrika kurdular. Siz fabrika sahibi olurken biz işçi kaldık. Yetmedi fabrikanın mülkiyetine de tek başınıza konuverdiniz. Şimdi biz ‘yağma yok’ dedikçe dışa dokunmayan pansumanlar yapıp ‘gözünüze, dizinize dursun’ diye öfkeleniyorsunuz. Öfkelenmeyin Kürtler mülkiyet hissesi tapularını istiyorlar.” Doğrudur Kürtler savaştan bıktı ve dahi yoruldular. Ama istemlerinden de taviz vermiyorlar/ vermeyecekler. AKP ve Başbakan Erdoğan bu gerçeği görmelidir.

Ateşkes döneminde, seçim sathında ve de anneler gününde gençlerin öldürülmesi için operasyonlara izin vermek; Kürt coğrafyasında 30 yıl aralıksız her gün ( basit bir matematik hesapla 365x30=10 bin 950 gün eder) uçaklardan, kobra helikopterlerden, dağları, köyleri, şehirleri bombalamayı sürdürmek insanlığın bittiği anlamına gelir? Bu yaklaşım AKP’nin geçmişin siyasi partileri gibi gidenler kervanına er ya da geç katılmasına zemin hazırlar.

Kürt siyasetçiler ve örgütleri de gençlerin düzineler ile ölüme göndermenin önüne geçecek politikalar hayata geçirmeliler. Bölgede yıllarca koruculuk yapan aşiretler bağımsız adayları desteklediklerini açıklamaları size ve AKP’ye bir mesaj vermeli. Bu zehirli ortamda kısa vadeli birkaç fazla vekil hayali kurarken; aklı başında tedavülde kalmış birkaç aydın, yazar, gazeteci gerçekleri dile getiriyor ölüm siyaseti yapmayın diyorlarsa onları duyun.

AKP Kürtler hizmet karşılığı kimlik ve onurlarından vazgeçsinler istiyor. Bazı Kürt siyasetçiler de ben bunu kabul etmem diyerek haklı ama yanlış bir yolla talepte bulunuyor. Ne var ki Başbakan Kürtleri çil çil altınlara boğsa da soruna gerçek anlamda çare üretmedikçe başarılı olamaz. Ancak Kürt siyasetçiler, BDP, DTK ve Bağımsız adaylar de gençlerin peş peşe toprağa düşmesine daha fazla seyirci kalmamalı. Soruna çare üretmeliler.

Ahmet Altan’ın dediği gibi: “Türkiye’de savaş barış için yapılmıyor. Savaş, savaş için yapılıyor.” Doğru söze ne demeli? Ve aydınlar da “AKP seçim startı verildiği günden beri kılıç sallıyor. Ancak bu kılıcın yarın kendisini de keseceğini hesap etmeli” diyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi