Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Nereden Nereye

Nereden Nereye

Afganistan"da başarılı olamayan ABD"nin, yeni dünya düzenini Ortadoğu"da uygulamaya karar kılmasıyla beraber buradaki güç dengelerini çatıştırarak amacına ulaşacağı bilinmekteydi.

 

Birinci aşamada; çatışmalar önce Irak içindeki güçler arasında derinleştirilecek. İkinci aşamada; Irak dışındaki diğer ülkelerde çatışma ortamı yaratılacak, akabinde aktörler çatıştırılarak Büyük Ortadoğu"nun yeniden şekilleneceği mega çatışma sağlanacaktır. Çünkü Bush Irak ile ilgili konuşmalarından birinde 3. dünya savaşının olabileceğini telaffuz etmişti.

 

ABD"nin kolluk kuvveti gibi yanında olan ülkeler, ABD"ye ters düşmemek için istemeden Ortadoğu planına onay verdiler.

 

Ancak Erdoğan, 2002 yılındaki tezkereye “HAYIR” derken Kasımpaşalılığını sergileyerek, Türk milletinin büyüklüğünü ve kahramanlığını gösterdi. J

 

Mr. Bush 2002 Aralık ayında Erdoğan"a: "Aklımda Irak var!” dediğinde bu günleri görmüş ve “yanımda dur” mesajını vermişti sanırım. Ama Erdoğan, Saddam"ın yenilebileceğine ve filmin böyle devam edeceğine ihtimal vermemişti.

 

ABD işgali ile Irak toprakları özgürlükçü hareketin İslami ve Marksist versiyonları için gelişme alanı oldu?

 

Kuzey Irak"taki Kürt Bölgesi ABD aracılığıyla düzeni sağlamaya çalışırken, daha önce Türkiye ile sınır operasyonlarında kendilerine karşı savaştığı Kürt kardeşlerine günah çıkarırcasına kol kanat germeye başladı.

 

Bu dayanışma ve gelişmelerden rahatsız olanlar, orta doğuda oluşabilecek bir Kürt devletine karşı kendi aralarında anlaşarak, durumu kurtarmanın yollarını aradılar.

 

Kimi kaynaklara göre: Kuzey Irak"taki Kürtlerin bağımsızlığa doğru ilerleyen gelişmesi karşısında bazı güçlerin devreye girerek bu süreci durdurmak istediği… Dolaylı yollardan görevlendirdikleri aktörleri ile PKK'yi devreye soktukları ve oluşan mevcut durum ile Kuzey"deki Kürtlerin bağımsızlık hareketinin zayıflatıldığı ya da ertelendirildiği…

 

İkinci kaynak: Bu işi bizzat ABD"nin organize ettiği, Türkiye"deki mevcut siyasi erkin, askerlerin istekleri doğrultusunda Kuzey Irak"a girecekleri ve Türkiye"nin işgal girişimi sonrasında mevcut dengelerin yerinden oynayacağı hesapları ile İran"ın ve Suriye"nin de orta doğudaki paylaşımdan pay kapmak için harekete geçebilecekleri ve ortaya çıkan reaksiyondan aktörlerin kendi içlerinde yaşayacakları hesaplaşmalar sonucu sınırların kendiliğinden değişebileceği…

 

Üçüncü kaynak: ABD"nin, orta doğudaki güçleri önce çatıştırarak sonra barıştırarak BOP"u gerçekleştirmek istediği, “ne şiş yansın ne kebap” anlayışıyla hem Türkiye"yi hem de Kürtleri ortak bir noktada buluşturmaya çalıştığı, PKK" yi ortak düşman ilan ederek, tasfiye yoluna gitmeyi ve akabinde Türkiye"de yürütülen yeni anayasa çalışmaları kapsamında uyumlu Kürtlerin sivil siyaset alanlarına çekilebileceği, söylenmektedir.

 

Erdoğan"ın, tezkere sonrası güney Kuzey Irak"a büyük saldırı emrini henüz vermemesi belki de üçüncü şıkkı doğrulamaktadır. Çünkü Kürtleri kaybetmek istemeyen Erdoğan, saldırının daha da büyüyeceğini, operasyonun ülkedeki askeri rejime / generallere yeni bir güç vererek beklenen demokratik gelişmeleri zayıflatacağını ve bununla beraber AB umutlarının zedeleneceğini gördü.

 

Bu bir yerde AKP"nin de sonu olacaktı.

 

Ancak bir başka tabloda;

 

ABD, BOP"u (Büyük Ortadoğu Projesi) hayata geçirmek için Irak'ta istikrar peşinde ve bir yandan da İran"ı ıslah etmeye çalışmaktadır.

 

Emekli generaller, büyük millet histerisiyle tehlike gördükleri Kürt milliyetçiliği ve Kürt değerlerine karşı amansız bir mücadele psikozuna saplanmış ve Kürtlere  “hayal edilemez acıları yaşatacaklarını” ilan etmektedirler.

 

Öte yandan Araplar ikiye bölünmüş, Suni ve Şii diye kendi içinde  çatışmakta ya da birilerince çatıştırılmaktadırlar.

 

İçerde, demokrasi düşmanları, basın ve yayın organlarının gücünü yanlarına alıp olanca gücüyle değişime karşı direnç göstermekte ve suçun adı AKP-DTP-PKK diye gösterilerek Kürtlere ve İslamcılara karşı bir reaksiyon geliştirilmeye çalışılmaktadır.

 

Hatta göbek bağı ile bağlı oldukları ABD bile bu düşmanlıktan nasiplenmektedir.

 

Devletin asker ve sivil uzantıları vasıtasıyla uyguladığı şiddete karşı direnen kesim eşkıya, bölücü, dinci ve terörist gibi tanımlarla izole edilmektedirler.

 

Artık kamuda ya da özel sektörde Kürtler ve türbanlılar için iş bulmak çok zor olduğu gibi, İş başvurularında nereli oldukları ve kıyafetleri de önem arz etmektedir.

 

Bunlara inanmak istememiştim ama kendim de maruz kalınca konunun doğruluğuna inandım.

 

Özetle: Kızım spor akademisi mezunu, üç spor dalında resmi hakem, yabancı dil ve hosteslik formasyonu kazanmış olmasına rağmen havayolu şirketlerinde iş bulamadı. Tanıdık bir şirketin pilotu bana: “doğum yeri ve ismi bu sektörde çalışmasına engel teşkil etmektedir!” dediğinde şaka sanmıştım ama, artık inanmaya başladım. Hatta bu süreçte kimi Kürtler işlerinden, bulunduğu apartmandan ve  mahallesinden göç etmek zorunda kalmıştır.

 

Ancak bu aralar sular biraz duruldu gibi, sanki görünmeyen bir el “Bu kadarı yeter” dedi.

 

Son tabloda;

 

DTP ve PKK"nin tasfiye edilip yerine islami bir parti kurulmasına dair planlarının yapıldığı görülmektedir. 

 

Kim bilir, belki de son zamanlara yaşanan tüm gelişmelerin amacı da buydu.

 

Son bir aydaki diplomatik gelişmelerin sonucuna bakılırsa eğer: Türkiye 507 vekilin onayı ile meclisten geçirdiği tezkereyi diplomatik baskı aracına çevirerek yürüttüğü diplomasi savaşında istediğini kısmen elde ettti. Bu baskı ve diplomatik mücadelenin sonunda kaybeden Kürt tarafı, orta yolda buluşmaya karar kıldı. Hatta  durumdan kaygı duyan Barzani daha önce red ettiği eski Irak bayrağından medet umarak merkezi Irak hükümeti ile dirsek temasına geçip PKK"ye de sırt çevirdi.

 

Diplomatik savaş sonrası ABD-TC ve KDP "nin üzerinde anlaştıkları yol;

 

1-Türkiye ve Irak başta olmak üzere, Kuzey Irak"taki Kürt Bölgesi"ndeki istikrarın devamı,

 

2- PKK'yi silahsızlaştırmak ve Marksist-Leninist prensiplere sahip olan DTP'yi kapatarak uyumlu bir islami parti ile Türkiye"deki Kürtlerin demokratik platformlarda siyaset yapılmasına olanak sağlamak, ve Türkiye"de demokrasinin önünü açmak, gibi yorumlanabilir.

 

Bu nedenle ılımlı Kürt siyasetçiler ABD konsolosluğundaki toplantılara çağrılmakta ve DTP dışı bir yapılanmanın Kürtler üzerinde nasıl bir etki yapacağına dair alternatif hesaplar görüşülmektedir.

 

Yani Kürt sorunu yine Türkiye"de ama başkalarının dayatması ya da planlarıyla çözüleceğe benzemektedir.

 

Rahmetli Özal: “Biz çözmezsek başkaları çözecek…” derken ne kadar da haklıydı.

 

Sabancı da Kürt sorunuyla ilgili çözüm önerilerinde “çizmeyi aştı” suçlamasıyla karşılaşmıştı.

 

İkisi de şaşırtıcı bir şekilde aniden öldüler.

 

“Erken öten horozun başı kesilir!” Derler.

 

Bu ülke çok fırsatlar kaçırdı ve bu yüzden pek çok horozun başı kesildi bu uğurda.

 

Yakın tarihte önümüze çıkan çatışmasız süreci de iyi değerlendiremedik.

 

2002 ile 2007 yılları arasındaki çatışmasız dönemde bir takım demokratik adımların atılması için uygun ortam oluşmuştu. Ancak çözümsüzlükten yana olan kesimler bu çatışmasız süreci “PKK bitti, Kürt sorunu yok, PKK yi bitirdik, bu yüzden ateşkes ilan etti…” diyerek zamanı heba etti.

 

Çözümden yana basiretsiz olan tarafların kendisine ayak bağı olduğunu gören ABD kolları sıvayarak kurmaylarıyla Türkiye ve Kuzey Irak"a çıkarma yaptı. Kongre üyeleri ve askerlerden oluşan kurmaylar Ankara, Diyarbakır ve Kuzey Irak"a görüşmelere başladılar.

 

Kürtler ve Türklerle yapılan görüşmelerle çözüm tartışılıyor ve planlar yapılıyor.

 

Kürtlere yeni bir parti kuracaklar, Türk kardeşlerine de “bunları rahat bırakın” denecek ve kardeş kardeşe yaşamayı öğretecekler sanırım.

 

Çiz ne çiz xenceliz!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi