Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Müslüman Kürtler ve Sol

Müslüman Kürtler ve Sol

Kabul ederiz ya da etmeyiz ama, İslam'ın en çok kimliğini değiştirdiği halk Kürtlerdir.

 

Kürtlerin İslam dinine olan bağlılıkları ve din kardeşliği prensibinin en çok Kürtler tarafından kabul görmesi, diğer halklar tarafından kullanılıp devletsiz bırakılmalarına sebep olmuştur.

 

Türklerin Anadolu'ya girişlerinin bile temel dayanağı din kardeşliği faktörüdür.

 

Bizans'a karşı Kürtleri ve Türkleri bir araya getiren dinin bütünleştirici etkisi göz ardı edilmemelidir. Bu birlikten Selçuklu ve Osmanlı gibi iki İslam-i imparatorluk doğmuştur.

 

İmparatorlukları sevk ve idare eden ve toplumu biçimlendiren temel faktör yine din olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu dönemde yine kültürel gelişmenin merkezleri Bağdat, Şam ve Kahire gibi dini otoritelerin yerleşik olduğu şehirlerdi. Kültür merkezleri ile imparatorluklar arasında bulunan Kürtler kültürel gelişmede köprü vazifesini görüyorlardı. Bu ilişkiden etkilenen Osmanlı sarayı, Kürtçe'den ve -din dili- Arapça'dan da etkilenerek, Osmanlıca dilini yaratmıştır.

 

Günümüzdeki Türkçe'de bile bunun etkileri görülmektedir.

 

Müzik makamlarının çoğu Kurdi'dir. Edebiyatta Farsça'ya mal edilen dil Kurdi'dir. Ancak cumhuriyet döneminde Kürt kimliği ve değerlerinin inkar edilmesiyle birlikte Kürde ait olan herşey Farslara mal edildi. Çünkü Farsça Kürtçe'nin kardeş dili ve ancak öyle inkar edilebilirdi.

 

Bunca yıldır yok edilmeye çalışılan Kürtçe; geçenlerde Fransa'da hazırlanan dünyanın zengin dilleri sıralamasında binlerce dilin arasında 31. sırada gösterilmiştir.

 

Diğer taraftan cumhuriyet öncesi ve sonrasında Ortadoğu'da yürütülen egemenlik savaşlarında Farslar, Osmanlılar ve Araplar kendi Kürtlerini İslam'a hizmet adı altında savaştırmıştır. Kimi zaman bu kesimler karşı karşıya gelerek Müslüman kanı dökmüş ama aslında dökülen kanlar çoğunlukla Kürtlerin kanı olmuştur. Örneğin Yavuz'un Çaldıran savaşı, İran-Irak savaşı gibi...! 

 

Rus gezgin Halfin Kürtlerle ilgili: “Kadim zamanda yaşadıkları üstün kültürün etkisiyle islamın din kardeşliği prensibine en çok adapte olan Müslüman halk Kürtlerdir ve bu yüzden de devlet olamamışlardır.Bu gün özgür olsalardı eğer, dünyanın en uygar toplumu olurlardı.” diyor. 

 

Evet, devlet olamamışlar, ancak hala insani değerlerini yitirmemişlerdir. Onca zulme rağmen hala kardeşlik ve barış yanlısıdırlar.

 

Kürtler için vatan İslam toprakları, kimlik ise Müslümanlıktır.

 

Bir kısmının mezhepsel farklılığı, ya da Zerdüşti ve Yezidi olması bu gerçeği değiştirmiyor. Çünkü ezici çoğunluk Müslüman'dır ve hala büyük bir çoğunluğu ümmet arzusunu milli kimlik arzusuna tercih etmektedir. Bunun sonuçlarını da seçim sandıklarında görebilmekteyiz.

Bundan da anlaşılıyor ki, Kürtleri herhangi bir yöne çekmek için dini referans olarak ele almak gerekiyor.

 

Nitekim, sistem partileri Kürtlerin oylarını bu nedenle toplamaktadırlar. Bu gerçek dururken ümmet olmakta ısrar eden bir topluma sol kültürü -hangi akla hizmet- dayatacaksın. Sistem sol ideolojiyi "Küfür kültürü" diye Kürtlere empoze etmiş ve gelişebilecek ilerici hareketlere karşı Kürtleri kendi safına çekmiştir.

 

Tüm dünyada egemen sisteme karşı ortaya çıkan sol hareket Müslüman toplumlarda da genç jenerasyonlar tarafından kabul görmüş ancak, toplumun inanç değerleriyle çelişince kuşaklar arası çatışmalara sebep olmuştur.

 

Kuşaklar arası çatışmayı bertaraf etmek ve toplumu sol ile barıştırmak için sosyalist İslam fikri yetmişli yıllarda Filistinliler tarafından dile getirildi ve daha sonra Türkiye'de bazı sol çevrelerde konuşulduysa da üstünde pek durulmadı.

 

Dolayısıyla, inançlarını milli kimliğinin önüne alan Kürtleri, dini söylemlerin dışında yine dinin referans gösterildiği söylemlerle yönlendirmek mümkündür. Nitekim yıllardır Kürt elitleri sol söylemlerle siyaset yapmaktadırlar. Ancak okuyan kesimin (bir kısmı) dışında Kürt halkının solu benimsediğini söyleyebilir miyiz? Okuyan kesimin de içine sindiremediğine bazen şahit oluyoruz.

 

Bununla ilgili Diyarbakır'da yaşanmış bir olayı paylaşmak istiyorum: Yetmişli yılların kavgalı ortamında solcu bir Kürt genci (Mısto) sağcılar tarafından silahla vuruluyor. Arkadaşları onu apar topar kaldırıp hastaneye yetiştiriyorlar. Ancak Mısto"nun başına vardıklarında şahadeti kelime getirdiğine şahit oluyorlar. Günler sonra Mısto taburcu olup evine dönüyor. Onu ziyarete gelen arkadaşları kendisine: “Vıle Mısto, hani sen tanrı tanımazdın, yaralı halde yerde yatarken niye şahadeti kelime getirdin?” derler. Mısto cevap veriyor: “Vıle bağtım ki öbür terefe gidirem. Dedim ki, ne olur ne olmaz...!”

 

Kıssadan hisse !

 

Bu günün örgütlü Kürtleri dünün Mıstolarından oluşmaktadır. 

 

Diğer partilere kayan Kürt oyları incelendiğinde, büyük çoğunluğun milli değil, inançsal motivasyonla sandık başına gittiği görülecektir. Bazı kesimlerin kabul etmek istemediği bu gerçek yüzünden 2002 seçimlerindeki 6.2 oy oranı, sol partilerle başlayan ittifaklar sonucu 3.2 ye kadar gerilemiştir. 

 

Diğer Müslüman toplumlarda da sol “dinsizlik ”diye algılandığı için, siyasette başarı sağlayamamıştır.

 

Üstelik bu çelişkili ve çatışmalı süreci seksen öncesinde yaşadık. Aile içinde solu benimseyenler kafir muamelesi görüyordu. Din ve töre otoritesine olan koşulsuz bağımlılık, vatan, özgürlük ve demokrasi söyleminin önemini gölgeliyordu. Dolayısıyla büyük çoğunluğu İslam dinine mensup olan Kürtler için din, olmazsa olmazdır.

 

Kısacası Kürtler ya imamı dinler, ya da egemen otoriteyi ki bu genellikle ya ağa ya da şeyhtir.

 

Hal böyleyken inançlarından ödün vermeyen Kürtleri; “Sancak sol-İslam senteziyle ikna etmek mümkündür” demek, abesle iştigal etmek olmasa gerek...

 

Kürtlerin çoğunluğu Hıristiyan, Budist veya başka bir dine de mensup olsalardı, yine aynı sorun  yaşanacaktı. Çünkü, tanrı ve töre otoritesi devlet otoritesinin gerisinde kalır Kürt coğrafyasında. Bu yüzden kim ki, Kürtleri kullanmak isterse bu gerçeği göz önüne alarak Kürtlere dost görünmeye çalışır.  

 

Kürt tabanındaki gerçek durum budur.

 

Ancak halk adına siyaset yapanlara baktığımız zaman, değişik inançlardan gelen, bilimi referans alan ve olaylara bilimsel yaklaşan bir kesim görürüz.

 

İşte bu kesim onca deneyim ve onca seçim sonuçlarına rağmen hala, Kürtlerin neden sandıkta birleşemediğini anlamakta zorlanıyorlar.

 

Generaller TV'deki demeçlerinde PKK için: “Ermeni, sünnetsiz, dinsiz” derken hangi kesime mesaj veriyor? Tabii ki inançlı Kürtlere!

 

Elitlerimiz ise dinin yakınından geçmezler. Çünkü biri görürse “vay be adam camiye/cem evine gidiyor” –diyecekler- korkusu ağır basıyor. Kim bilir; belki bunlar da kuytu köşelerde tehlikeyle karşılaştıklarında, ya da ayakları tökezlediğinde gayri ihtiyari olarak “Ya Allah” diyorlardır! Mısto gibi...! Çünkü kundaktan yetişkinlik çağına dek hepimiz bu söylem / değerlerle büyütüldük.

 

En olmadık anda bilinç altından yüzeye vurur bu yanımız. Korkularla büyütüldük ve bu yüzden korkular yön verir yaşamımıza!..

 

Demokratik cumhuriyet talebi elbette hiç yoktan iyidir. Ama bu proje; bağımsızlık ve konfederalizm taleplerinin kabul görmeyeceği korkusu üstüne inşa edilmiştir. Yoksa her aklı selim kişi, özgürlük talebinin nihai hedefinin bağımsızlık olduğunu bilir. Muhatabım bunu benimsemiyor ve siyasi tepkiler bunu desteklemiyor diye de kimse taleplerini en aza indirgemez.

 

Birleşmiş milletler tarafından kabul edilen “self determinasyon” hakkını Kürtler de isteyebilmelidir.

 

Meclis kürsüsünden Kemalizm-i kurtarıcı gibi gösteren siyasiler öncelikle kendi halkını kurtaracak ciddi projeler üretmelidirler.

 

Kürt halkının içinde bulunduğu bölünmüşlük ve çaresizlikle uğraşacaklarına, seksen sonrasında parçalanan ve ne olduğu belli olmayan solun birleşmesi için çaba sarf etmektedirler.

 

Çatı partisi fikri doğru olabilir ama, oy oranı binlik düzeylerde seyreden dağınık solu kurtarmak için yapılmamalıdır.

 

Bir yorumcunun dediği gibi: “Türk solunun talepleri değerlendirilecek olursa eğer, DTP nin  talepleri bunlar arasında gümbürtüye gider ve oluşacak çatı partisi daha çok Türk solunun birleşmesine yarayacaktır!” Haksız da değil, aynen öyle olacaktır.

 

Kürtler, artık kendi sorunlarını Türk solu olmadan da çözebilmeliler.

 

Öyle görülüyor ki Kürtler, kendi önceliklerini belirleyemediği sürece Kemalizm, İslam ve Sol arasındaki labirentlerde dolaşamaya devam edeceklerdir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
93 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi