Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kürtlere Hicret ve Değişim

Kürtlere Hicret ve Değişim

Az gelişmiş toplumlarda lider ve resmi görüş çok önemlidir.

Güdülen siyaset, hazırlanan kalkınma planları ve halka yapılan her türlü kötülük bu değerlerin arkasına saklanmaktadır.

Oysa Sayın Başbakan Diyarbakır"da: “Kürt sorunu benim de sorunum ve onu çözmek benim boynumun borcudur…” dediği zaman ne kadar umutlanmıştık. Sanki bir şeyler değişecekti ve sanki resmi ideoloji “pes” etmişti de ülkenin başbakanı Kürtlere imha ve inkarın biteceğini haber veriyordu.

Oysa Türkiye, resmi görüş ve lider etkisini en katı olarak yaşayan ülkelerdendir.

Bu yüzden bir liderin kalkıp resmi ideolojinin aksine bir takım şeyler söylemesi görülmüş değildir. Resmi ideoloji için yapılacak her şey devletin, grupların veya kişilerin yüce çıkarlarına dayandırılmaktadır. Devletin veya grupların yüce menfaatleri söz konusu olunca da bireylerin yada 2. sınıf sivillerin çıkarlarının önemi ortadan kalkmaktadır.

Bu gruplar askerler ve sivil uzantılarıdır.

Bu gruplar, daha öncede yazdığım gibi yufka yüreklileri sevmeyenlerdir.

Bu gruplar, yedi sülalesi Türk, yada Türk oğlu Türk"ten doğma olanlardır.

Bundan da anlaşılıyor ki bu ülkede lider denince akla 2. sınıf siviller gelmez. 2. sınıf siviller başbakan hatta cumhurbaşkanı bile olurlar ancak, resmi ideolojiye hizmet edebildikleri sürece o mevkide durmalarına izin verilir.

Kürtler içinde bu böyledir.

Türklüğü kabul edip, birer devşirme Türk olarak sistemin her türlü nimetinden yararlanabilirler.

Ancak tabi oldukları resmi kimliklerini reddettikleri zaman, 2. sınıf vatandaşlık bile onlara çok görülerek her tülü kötü muameleye tabi tutulurlar. Yani zindan, işkence ve ölümdür onlara reva görülen.

Dolayısıyla devlet denince aklınıza siviller gelmesin, çünkü bu olgu sadece gelişmiş ülkelere özgü bir gerçektir.  

Bu ülkede lider de, devlet de askerin kendisidir.

Diplomasiyi bile artık onlar yürütmektedir.

Askerlik yaptığım Kırkağaç"ta (1983) bir akşam içtimasında alay komutanı: “Çarşıda alış veriş yaparken beş kuruşluk sivillerle fazla haşir-neşir olmayın…” demişti!

Şok olmuştuk ama ülke gerçeği buymuş meğer. Askerler efendi siviller hizmetlidir bu ülkede.

Bu yüzdendir hiçbir sivil irade seksen yıldır süregelen toplumsal huzursuzluğa çare bulamamıştır. Kurulan sistem her zaman bireyi devletin / askerin asil (!) değerleri doğrultusunda kullanmaya ve değersiz bırakmaya çalışmıştır.

Sivil kafayla çıkıp Kürt sorununu görebilir, çözmek de isteyebilirsiniz ama şimdilik sivil iradenin göstermelik olduğunu unutmayalım.

Sayın Can Dündar, eski başbakan Ecevit ile ilgili belgesel hazırlıkları esnasında Kürtlerle ilgili önemli bir belgeyi keşfetmiş ve Türk Kardeşlerimizin Osmanlı"nın son döneminden bu yana bizi Türkleştirmek için ne dümenler çevirdiklerini ve kürsüde Kürt sorununu görüp sonradan yan dönen siyasilerin sebebi hallerini bu belgede görebilirsiniz.

Bu belgede Kürtlere uygulanan inkar ve eritme planı açıkça görüldüğü gibi gelen hükümetlerin de buna uyması dayatılmaktadır.

Belgeden bazı bölümler:

HİCRET ve DEĞİŞİM

-  ASİMİLASYON: Halihazır İskân Kanunu ve tatbikatını, tesbit edilen politika ihtiyaçlarını karşılayacak ve asimilasyon temin edecek şekilde incelemek ve tadil etmek...

 

- HİCRET: Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü, Türk lehine çevirmek için, bölgelerindeki iktisadi şartların zorluğu karşısında başka taraflara hicrete mecbur kalan Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskân etmek...

 

- IRAK KÜRTLERİNDEN AYIRMAK: Türkiye'de kendilerini Kürt sananlarla İran ve Irak'taki Kürtlerin irtibatını kesme bakımından bölgeyi, kendilerini Kürt sananların çoğunluğunu dağıtmak üzere, sistemli bir şekilde bölecek iskân sahalarına ayırmak...

 

- KONTENJAN KADRO: Bölgeden batıya ve batıdan bölgeye nüfus akışını temin maksadıyla, doğu ve batıda resmi ve özel sektöre ait sınai, zirai ve ticari tesislerin personel kadrosunun muayyen bir nisbetini, diğer bölge halkından olan işçiler için kontenjan olarak tefrik etmek...

 

- MİSYONER YETİŞTİRMEK: Planlanan bölge okulları, köy okulları ve meslek okullarının faaliyete geçirilmesi... Kız ve erkek misyoner yetiştirilmesi ve bunun için hususi müessese kurulması... Bölge halkından kabiliyetli ve küçükten asimile edilen gençlere yüksek tahsil imkanları sağlanması...

 

- KÜRT MEMURLAR: Doğuya kendilerini Kürt sananlardan vali, kaymakam, hâkim, jandarma subayı, ordu subayı, assubay, öğretmen, memur gönderilmesi...

 

- RADYODA PROPAGANDA: Radyo vasıtasıyla Türkçe güfteleriyle mahalli havaların çalınması ve mahalli radyoların, bölge için, propaganda uzmanlarından müteşekkil gruplar tarafından hazırlanacak programları yayması...

 

- İNANDIRMA FAALİYETİ: Irk bakımından, Türk siyasi düzeninin kendi menfaatleri bakımından en elverişli, en emin ve en çok imkan sağlayan düzen olduğunu telkin eden bir inandırma faaliyetine girişilmesi...

 

- TİYATROCULAR, ÂŞIKLAR: Uzmanlar tarafından hazırlanmış skeçler oynayacak küçük tiyatro ekiplerine, bölgenin lisanına vakıf saz şairlerine yukarıdaki fikirlerin aşılanması...

 

- KÜRT MESELESİ YOKTUR: Dünya entelektüel muhitine Türkiye'de bir Kürt meselesinin mevcut olmadığının anlatılması...

 

- DOĞUNUN TÜRK TARİHİ: Bir üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji Enstitüsü kurularak, kendini Kürt sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayınlanması... Doğunun Türk tarihinin yazılarak neşredilmesi...

 

- DAĞLI TÜRKLER: İslam Ansiklopedisi, Rus âlim ve politikacısı Minovski'nin tarafgirane bir surette, kendini Kürt sananların menşeinin İrani olduğunu iddia eden yazısını alarak, kendilerini Kürt sananlar kısmında neşretmekle, Lozan'da delegelere kabul ettirilen, kendilerini Kürt sananların dağlı Türkler olup, menşelerinin Turani olduğu tezi ile de tezada düşülmüştür. Doğulu münevverler arasında münakaşayı mucip olan ve ayrılık taraftarlarına tutamak veren bu hatanın, derhal tashih edilmesi...

-  MENŞELERİ TURAN: Kendilerini Kürt sananların, menşelerinin Turani kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması.

Bundan da anlaşılıyor ki bugüne kadar Kürtlerin gözünün içine bakarak “kardeşiz” diyenler  kandırmaktan başka bir şey yapmamış.

Daha önceki yazılarımdan “Pandoranın Kutusu”nda; siyasete yeni soyunan kişilerin koltuğa oturduktan sonra nasıl değiştiklerini ve neden değişmeleri gerektiğini vurgulamıştım.

Erdoğan da o koltuğa oturmadan önce Kürt sorununu çözebileceğini sanmıştı. Ancak devlet olduğunu düşünen gruplar ona sivil iradenin sadece göstermelik bir şey olduğunu, uyum sağlaması halinde “devleti soyma geleneğine” onun da devam edebileceğini, aksi taktirde Özal"ın akibetine uğrayabileceği anlatılmıştır yada kendisince anlaşılmıştır.

Ecevit yada Erdoğan; Biri İslam nizamının egemenliğinden yana, diğeri eski Karaoğlan(!).

İkisinin de dünya görüşlerinin topluma yansıması imkansız.

Çünkü bu topluma bir elbise biçilmiş ve onu herkesin giymesi gerekmektedir.

Ötesi, Erbakan"ın dediği gibi “fasa fiso”…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi