M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürt Sorunu ve Akıl

Kürt Sorunu ve Akıl

Deskartes, “Akıllı olmak bir şey değil, önemli olan aklını kullanabilmektir” demiş. Aslında uluslar arası literatürde akıl noksanlığının iki türden kaynaklandığı öne çıkartılmakta. Birincisi akıl hastası, yani amiyane tabiri ile deli olmaktan. İkincisi de cehaletten. Ancak, yaşadığımız bu güzelim ülkeyi, bir birinden farklı iklimlere sahip cennet gibi 7 coğrafyayı cehenneme, diğer bir anlamı ile açık hava zindanına çeviren yüzünden literatürlere 3. bir tarif daha girdirmiş oluyoruz “Okumuş akılsızlarımız.”

 

Cumhurbaşkanı, Alman Der Spiegel Dergisi"ne; “Kürtler geçmişte ayırımcılığı uğradı” itirafında bulunuyor. (Ekim 2008 gazeteler) Yabancı dergilere itirafta bulunurken bile ayrımcılığı geçmişe yükleniyor. Devam eden ateşi söndürmek pek ala mümkünken olumlu bir adım atmak yerine kelimelerin arkasına saklanılıyor. Bu bile ayırımcılığın sürdüğünün görmemezlikten gelindiğinin itirafı gibi.  Ya yazarların internetteki yazılarına yapılan yorumlarına karşılıklı nefret yazıları yazacak kadar eğitimimizin ayrıştırdığı toplumsal histeriye ne demeli?

 

Daha geçenlerde Van, Hakkari, Yüksekova, Bitlis, Batman"daydım. Bu cennet gibi coğrafyada İnkar ve imhayla kin tohumlarının ekilmesine son verilmedikçe.  Türk – Kürt toplulukları arasında bir birine karşı intikam isteğini körüklemek ve kökleştirmek isteyen Ergenekon zihniyetine yönetim ve medya bazında kışkırtmalar sürdükçe, Hürriyet"te Ertuğrul Özkök gibi “Şımarık davranışlar, Bedeli ağır olur, Türk"ün öfkesini arttıracak kışkırtmalardan sonuç alamazsınız” yazılar yazan yazarlar oldukça, Taraf gazetesinde Avni Özgürel"in Neşe Düzel"e söylediği “Bu savaşta büyük karlar sağlayanlar var” gerçeğini görmek istemedikçe. Siyasi ve bürokratik iktidarlarını yitirmek istemeyenlere seyirci kaldıkça, ülkenin militaristleşmesini (askerleşmesini) içimize sindirdiğimiz sürece, bu sorun daha nice yıllar devam edip gidecek. 

 

Bu garabet, bize özgü olsa gerek. Neden mi? Kürt meselesini 85 yıldır çözmek yerine giderek çıtası yükselen bir sorun haline getirdiğimiz, içinden çıkılmaz bir kördüğüme çevirdiğimiz için.

 

Bu konuda son günlerde birçok gazete ve köşe yazarı birçok gerçeği gazete sütunlarına taşıyor. Özellikle Taraf gazetesindeki “Kürtler ve Devlet” yazı dizisini okumanızı öneririm.

 

Ancak 20 Ekim 2008 Pazartesi günkü yazısında Zaman Gazetesi"nin köşe yazarı Ali Bulaç “Kürt sorunu: Çözüm için öneriler” başlıklı yazısında bütün açıklığı ile, bana göre eksik tarafları olmakla birlikte son derece isabetli bir teşhis ile soruna neşter vurmuştu.

 

İktidar"da AKP olduğuna göre; Ali Bulaç ve Zaman gazetesinde yayınlanan yazısını önemsiyorum.

 

Ali Bulaç hemşerim olur. İkimiz de kafa kağıtlarımıza göre (nüfus cüzdanı) 1951 Mardin doğumluyuz. (Batman il olana kadar, Gercüş Mardin"e bağlı olduğu için, vilayetim Mardin"di.)  

 

Ali Bulaç ile 1980 li yıllarda İstanbul Fatih"te yeğenim Metin Kızmaz"ın ofisinde Düşünce dergisini çıkartan kişi olarak tanıştırıldım. Dergi 12 Eylül"de kapatılmıştı. Takip eden yıllarda yine yeğenimin ofisinde, bu sefer yanında Mehmet Metiner ile birlikte birkaç kez daha karşılaştım. O gün bugündür, Ali Bulaç ve Mehmet Metiner ile yüzde yüz aynı kulvarda olmasak da, inanç, Kürt sorunu gibi uhrevi ve dünyevi konularda fikirlerimiz bazen örtüştüğü için dostluğum ikili ile 30 yıla yakındır devam ediyor.

 

Ali Bulaç"ı önemsiyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olduğu günlerde Başkan"ın danışmanlığını uzun süre yaptı. Bugün aynı Tayyip Erdoğan iki dönemdir Başbakanlık yapıyor. Geçmişte danışmanlığını yapan Ali Bulaç"ın görüşlerine Erdoğan"ın bugün de itibar ettiğinden hiç kuşku duymuyorum.

 

DTP eş başkanı Ahmet Türk ve ekibinin, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile görüştüğü geceden 24 saat sonra, MİT Müsteşarı Emre Taner"in Barzani ile gizli görüştüğünün basına yansıdığı, AKP"nin ürkek de olsa Barzani ile beş yıl aradan sonra ilk resmi diyalogunu kurması ve de Erdoğan"ın 20 Ekim"de Diyarbakır"a gittiği gün Ali Bulaç"ın 15 maddelik  “Kürt sorunu çözüm önerileri” başlıklı yazısı bence tesadüf değildi. Zamanlaması tam ve gününde yazılmış anlamlı bir yazıydı.

 

Her ne kadar Öcalan İmralı"da işkence gördü iddiaları üzerine kepenklerin kapandığı ve Cumhuriyet tarihinde görülmedik güvenlik önlemleri altında Diyarbakır ziyareti gerçekleşti ve Erdoğan bir hayli sinirlendiyse de; bana göre gazetenin Zaman olması ve yazanın eski danışmanı Ali Bulaç olması, her şeye rağmen uçakta Başbakan"ın söz konusu yazıya göz attığı ya da danışmanların o yazı ona gösterdiklerinden (tabii yanlış şiir veren danışmanları o an yanında değiller ise) kuşku duymuyorum.

 

İşte bugün Ali Bulaç"ın 20 Ekim 2008 Pazartesi günü Zaman gazetesinde çıkan 15 maddelik Kürt sorununa getirdiği çözüm önerilerine köşemde yer vereceğim. Maddeleri yeterli, fazla ya da eksik bulanlar olabilir. Bu görüşü bir başlangıç olarak algılıyor ve ortak paydada yol almanın işareti olarak önemsiyorum. Dilerim Başbakan da bu yazıyı dikkatle okumuş ve “şu belediyeyi, bu belediyeyi istiyorum” peşinden koşarak ateşe körükle gitmek yerine, aklı selimle Kürt sorununa yönelir ve asıl sorunu çözmeye çalışır.

 

İşte Ali Bulaç"ın yazısı:     

 

“…...Mevcut sorunun şu taleplerin karşılanmasıyla çözülebileceğini düşünüyorum:

1. Kürt kimliğinin tanınması ve bunun her kademe ve alanda kabul edildiğinin dile getirilmesi. Belki anayasada şu veya bu kimlik yer almaz, ama şu veya bu kimlik beyanı ve talebinin önündeki yasal ve anayasal engeller ortadan kaldırılabilir.

2. Resmî dil Türkçe olmak üzere, isteğe bağlı ana dil veya ana dilde eğitim yapma

imkânlarının Kürtçe veya başka dil konuşan gruplar için tanınması.

3. Bütün dil grupları, medya yoluyla kendilerini görünür kılmak isterken (gazete, dergi, kitap, TV, radyo, kaset, video, film, CD, DVD, internet vs.) engellerle karşılaşmaması. TRT'de Kürtçe kanalın faaliyete geçmesi, özel TV yayınlarına izin verilmesi.

4. Etnik kimliğin fırsat eşitliğine engel teşkil etmemesi, objektif liyakat, hizmet, ehliyet ve faydanın kıstas seçilmesi.

5. İnsan haklarına tam riayet. Her türlü etnik ve bölgesel ayırımlara son verilmesi. Baskı, işkence, hukuk ihlalleri ve özel uygulamalara son verilmesi, faili meçhullerin aydınlatılması.

6. Terör yoluyla fiilen kan dökmemiş olup dağa çıkmış herkes için kapsamlı bir af çıkarılması.

7. Bölgenin ekonomik geri kalmışlığına köklü, kalıcı ve sahici çözümler bulunması, sınır ticaretinin geliştirilmesi; bölgeler arasındaki farkın ciddi tedbirlerle kapatılması. Bölgesel, sektörel ve projeler seviyesindeki yatırımların teşvik edilmesi.

8. Türk ve Kürt halkı arasında derin ve kalıcı husumetlere yol açan davranışlardan kaçınılması, kışkırtıcı yayın yapan medya üzerinde sivil baskıların artırılması.

9. Yerel ve tarihsel isimlerin iade edilmesi; köy, dağ, tepe, göl, bölge, nehir, otlak, mezra, ova, yayla, şahıs, aşiret vb. veya çift isim (Türkçe ve Kürtçe) kullanılması.

10. Diğer ülkelerdeki (Suriye, Irak ve İran) Kürt bölgeleriyle beşerî, turistik, ekonomik, ticarî, kültürel vb. ilişkilerin geliştirilmesi, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'yle iyi ilişkilerin korunması; ancak yasadışı silah ve uyuşturucu trafiği üzerindeki kontrollere devam edilmesi.

11. Dört ülke arasında parçalanan ailelerin birleştirilmesine imkân tanınması, bu ailelerin ikinci ülkedeki mal ve mülkiyet varlıklarının teminat altına alınması.

12. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkeziyetçilikten vazgeçilmesi, merkezî politik otoriteyi zedelemeden yerinden yönetime geçilmesi.

13. İslamî temelde bütün etnik gruplar arasında kardeşlik ve işbirliği ruhunun güçlendirilmesi, gönüllü ve eşit ortaklı birlik ve beraberliğin bölünme ve parçalanmadan daha yararlı ve hayırlı olduğu fikrinin anlatılması; bunun bir eğitim politikası olarak öğretilmesi.

14. Doğu ile Batı bölgeleri arasında başlamış bulunan sivil yardımlaşma köprülerinin güçlendirilmesi, bu etkinliklere devam edilmesi.

15. Türk-Kürt çatışmasını, ırkçılığı ve nefreti körükleyen tutum ve davranışlara karşı tavizsiz önlemler alınırken, sorunun kendisi ve çözüm yollarıyla ilgili sağlıklı tartışmalar yapılması, ifade özgürlüğünün özenle korunması.

 

Yakın tarihte bütün İslam dünyası büyük acılar yaşadı. Müslüman halk ve kavimlerin ağır bedeller ödeyerek yaşadıkları bu tecrübeden Türkler ve Kürtler gerekli dersleri çıkarmak zorundadır. Hedefimiz daha küçük parçalara bölünmek değil, daha çok genişlemek ve bütünlüğe doğru yönelmek olmalıdır. Bu tarihsel süreçte, özellikle hayatında İslam dinini rehber seçen insanlara büyük görev ve sorumluluklar düştüğü inancındayım. Mahallemizde çıkan bu feci yangının üzerine bir bidon benzinle değil, belki evimizdeki içecek bir kova su ile gidelim.”

 

www.mlatifyildiz.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi