Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Kürt Sorunu Nasıl Çözülmez?

Kürt Sorunu Nasıl Çözülmez?

 

Kürt açılımının yol haritası bellidir, ta 2006’dan beri taslağı çiziliyordu, şimdi tartışılıyor.

Kürt sorununun çözümünü demokratik hakların genişletilmesi perspektifine yerleştiren hükümet, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın tarihi açıklamalarıyla süreci başlatmış oldu.

Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın da belirttiği gibi, "bizi bölmeye, parçalamaya, güçsüz kılmaya çalışan mihrakların çırpınması boşuna. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk 'Şu iş bir bitsin ikinci günde Allah canımı alsın' diyor. Bu söz çok önemlidir, çok manidardır. Böyle bir duayı hiç kimse kolay kolay yapmaz. 'Ülkemize huzur gelsin de Allah ikinci gün benim canımı alsın' diyen bir insanın bu feryadını, bu isteğini Türk milleti duymazdan gelemez’’.

Kürt sorununu üniter yapı içerisinde çözelim.  Eğer barış isteniyorsa, elinde silah tutan ile görüşmek ve uzlaşmak şarttır. Fakat hükümet PKK ile doğrudan görüşemez, bunu ancak DTP üzerinden yapar. Bu açıdan DTP bu süreçte hayati bir rol üslenmelidir.  

Bu bağlamda eski DEP milletvekili  Sayın Hatip Dicle, “Etnik kimlik dayatmayan, anayasal vatandaşlığı gündemine alan demokratik bir anayasa” istiyor. Kendileri bu taleplerinde çok haklı, çünkü Hepimiz çok acı çektik, çok kaybettik, çok yorulduk.  Bu ülkede artık akan kanlar dursun. Silah sesleri istemiyoruz. O halde   Sayın Hatip Dicle’nin Diyarbakır’daki açıklamalarını iyi irdelemekte yarar var, diyor ki  “Kürt halkı 29 Mart 2009 seçimleriyle muhatabını ortaya çıkardı. Bu Sayın Öcalan’dır. Gizli veya açık, Sayın Öcalan’la ve PKK ile bir diyalog geliştirilmeden bu sorunun çözümü mümkün değildir”. Sayın Dicle milletvekilliği yapmış bir zat, elbette bir bildiği vardır, dolayısıyla hükümetin onun bu haykırışına, duyarsız kalmaması gerekir.

Aslında Öcalan muhatap alındı. MİT'çisi, askeri, bürokratı, gitti kendisiyle görüştü, çünkü diyalog olmadan uzlaşma olmaz. Bence Kürt halkı PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın hazırladığı ve savcılığa verdiği yol haritasını dört gözle bekliyor. Sadece Kürt halkı değil, onu seven ve sevmeyen Türk, Laz, Çerkez herkes yol haritasının açıklamasını bekliyor. Dolayısıyla sorunun çözümü için onun şahsi önerilerinin çok faydalı olacağı ve gerekli olduğu kanaatindeyim. Akıllı devlet, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı bu sürece katar. Gerilim hatlarının mevcut yapıyı kırılmaya sürüklemesi durumunda, toplum olarak büyük maliyet öderiz, o halde bu işi uhuletle ve suhuletle, uzlaşmalar üzerinden anayasayı modernleştirerek halledelim.

BU BAĞLAMDA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ŞART:

Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtler'in siyasal hakları hukuken verilmelidir. Zira  bir ulusun dilini unutturmak, onun örf ve âdetlerini baskı altına almak, geleneklerini zorla değiştirmeye kalkışmak; Sayın Ali Bulaç´ın da belirttiği gibi „yani bir kavmi/bir etnik grubu asimile etmek, Allah'ın bir âyetini yok etmeye kalkışmakla aynı şeydir”. Dolayısıyla Kürtlerin etnik kimliğinin korunması; bunun hayata kendine özgü tadı, renkleriyle yansıması; örf ve âdetlerinin, geleneklerinin yaşatılması ve dilinin serbestçe kullanılması temel bir haktır. Kürtlerin demokratik olan bu talepleri anayasada yapılacak değişikliklerle kabul edilirse, bu durum Türkiye'de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp silahlı muhalif gruplara  olan halk desteğini de ortadan kaldıracaktır.

İşe tam anlamıyla demokratik ve AB standartlarında bir anayasa yapmakla başlamak gerekiyor. Dolayısıyla çözüm için cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Siyasal açılımlarda anayasada yapılan düzenlemelerle kalıcı olarak gerçekleşir. Dolayısıyla  herkes aklı selim ile hareket etmelidir. Kürtlerin kendi asgari müştereklerini yaratarak “Kürt milli siyasetini oluşturması gerekmektedir” kanaati AB’de ve ABD’de hakim.  Sayın Aysel Tuğluk’un da belirttiği gibi eğer “Sürecin önü tıkanırsa ayrılık bile tartışılabilir“. Dolayısıyla sorumluluğumuzun gereğini yapmazsak Kürtlerin ve Türklerin umutlarını kırarsak çok tehlikeli bir noktaya gidebiliriz. Biz tehlikeli bir noktaya gitmek değil, kardeşçe ülkemizde yaşamak istiyoruz. 

Fermî dil zaten Türkçe olarak kalacak, ama Kürtçe başta olmak üzere tüm diller özgürce gelişebilmeli ve anadilde eğitim hukuken garanti altına alınmalıdır. Bilakis, Anayasa değişikliği olmadan “çözüm” olmaz.  Fakat  DTP’li bazı sözcülerin Anayasa’da yapılmasını istedikleri değişiklileri “ hesapsız kitapsız ve zamansız ifade etmesi", Bakan’ı “Anayasa değişikliği yok” demeye zorladı. Hepimiz biliyoruz ki af olmadan dağdaki ovaya inemez.  Lakin zamansız  af talepleri Bakan’a “gündemde af  yok!” dedirtiyor. Bu dedirtmenin diğer bir sebebi de, kriminaliteye sebep olmamaktan kaynaklanıyor. Az mı gördük, af çıkacağını duyup suç işleyenleri. Buna mahal vermemek için, Bakan “gündemde af yok” diyor.  Dolayısıyla DTP yöneticilerinden benim arzuhalim, açıklamaları, aklıselimle irdelemeleri olacaktır.  

Diğer yazılarımda da belirttiğim gibi eski Demokrat Parti ve DYP milletvekili, aynı zamanda cumhuriyetin ilk yıllarında gelişen ilk Kürt isyanının lideri rahmetli Şeyh Sait’in torunu, Sayın Abdülmelik Fırat, Türkiye’de Kürt kimliğinin devlet politikaları ile baskı altında tutulduğu ve demokratik haklarının engellendiği yönündeki görüşlerini, haklı olarak sık sık belirtiyor. Ve Kürt sorununun en sağlıklı çözümünün federasyon olduğunu savunuyor. Kanımca onun bu düşüncesi isabetlidir, bu düşüncenin bugün ciddiye alınmasında yarar vardır. Eğer sorun kalıcı olarak çözülmek, yönetim modernize edilmek  isteniyorsa, ABD gibi başkanlık sistemi ile yönetilen bir Federasyon´un Anadolu’da  yaşayan Kürtler ve Türkler için iyi bir çözüm önerisi olduğunun kanaatine varabilmemiz yanlış olmaz.

Kürt sorunu çözüme kavuşturulamamış çok az sayıdaki ulusal sorunlardan biri, çözümü kolay değil. Fakat Türkiye, Kürt sorununa, bakışını değiştirdi. Hükümet acıda olsa bazı tabuları yıkmak zorunda kaldı, meselenin çözümü için, askerin, MİT’in Cumhurbaşkanlığı gibi devlet kurumlarının mutabakatından bahsetti.

Bu bağlamda Milli Güvenlik Kurulu’nun 20 Ağustos 2009’daki toplantısı, çok önemliydi. Bunların başında kamuoyunda Kürt açılımı olarak bilinen Milli Birlik Projesi’ne verilen destek geliyordu. Toplantı sonrası yapılan açıklamalardan anladığım kadarıyla Kürt sorunu´nu daimi olarak çözmek için kısa ve uzun vadeli düşündükleri belli. Eğer bazı ince ayarlar yapılırsa bu değişim Türkiye´yi Başkanlıkla idare edilen, üniter yapısı korunan, fakat yerel yönetimleri, büyükşehir belediye başkanlıkları birleştirilerek, güçleştirilmiş, esnek bir konfederal yapılanmaya götürebilir. Kanaatimce bu gelişme kaçınılmaz görünmektedir. Zaten ülkemizde kamuoyu da bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini sezinliyor ve arzu ediyor.

SONUÇ:

Kimse artik itiraz etmesin bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır.  Askeri tavırla hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır. Hükümet´in açılımla yapmak istediği kendi vatandaşlarının sorunlarını çözmek ve Türkiye'nin bütünlüğünü pekiştirmektir. Hükümet ve askerin Kürt açılımı hususunda vermeyi düşündükleri arasında bir uyum olduğu aşikardır. Ancak çok açıktır ki bu verilenler DTP ve Kürtler tarafından istenilenleri karşılamaktan çok uzaktır. Kürt halkının isteği kalıcı barış. O halde sorunun çözümü için Anayasa değişikliği şarttır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi