Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Kürdistan’da Yeni Bir Sayfa

Kürdistan’da Yeni Bir Sayfa

Hatırlarsınız Başkan Mesud Barzani, Fransız Le Monde gazetesine verdiği bir mülakatta, „bedeli ne olursa olsun kazanımlarını korumaya kararlı olduklarının“ altını çizererek belirtti. Türkiye’deki 2007 de yapılaçak olan seçimlerden sonra, kazanan kim olursa olsun diyalog geliştirmenin kolay olup olmayacağına ilişkin bir soruya cevaben de, „seçimlerden sonra durumun büyük ihtimalle daha net olacağını, eğer aşırı ırkcılar ve milliyetçiler iktidarı alırsa fazla diyalog ihtimalinin olacağını sanmadığını, AKP kazanırsa, diyaloga daha açık olduklarını düşünüyorum" değerlendirmesini yapmıştı.

Ortadoğudaki problemlerin çözümünde Diyaloğun önemi büyüktür,  eğer diyalog güç olmasaydı, zaten bir diyalog problemi ortada olmazdı. Bu bağlamda Türkmenistan gezisi sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan da, Kuzey Irak, yani Kürd Federe Devletiyle, ilgili politikalarında, diplomatik bir dille yumuşama olduğunun sinyalini verdi. Yani Kürtlerle diyaloğun akıllı bir yol olduğunu vurgulamaya çalıştı.

Başbakan Erdoğan´ın acıklamalarına göre "Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt hükümeti ile ilişkileri geliştirecek adımlar atılabilir.
Neden olmasın? Yeter ki bu yakınlaşma huzur getirsin, barış getirsin, olumlu gelişmelere yol açsın. Eğer atacağımız her adım bizim için huzur getirecekse, onlar için huzur getirecekse biz buna her zaman varız", cümlelerinden ibaret.

Zaten bu Bağlamda Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın selefi Hilmi Özkök Paşa, da bu konuda çok haklı olarak Çankaya Köşkü'ndeki 2005 yılı Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu sırasında gazetecilere aynen şöyle diyordu: "Barzani bir aşiret lideriydi.
Biz de öyle görüyorduk. Ama durum değişti. Bu değişikliği kabul etmemiz gerekiyor. Talabani'yi de öyle görüyorduk. Talabani şimdi Irak Cumhurbaşkanı. Yarın Irak Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'yi ziyaret etmek isteyecek. O gün nasıl davranacağız? Irak'ı tanıyorsak, bu değişen koşullara göre hareket edeceğiz."

Ama bu değişen koşullara göre ülkemizde hareket eden henüz yok. Gazeteci Semih Idiz`in de belirlediği gibi „
Cumhurbaşkanı Sezer'in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki nöbet değişimi töreni sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamalardan, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Türkiye'ye davet edilmesi konusunda söyledikleri arka planda kaldı. Oysa, bu sözlerin üzerinde  durulması gerekiyordu. Zira bu sözler, Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerde "normalleşme"nin belirsiz bir geleceğe ertelendiğini ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı Sezer'e göre Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin davet edilmesi için koşullar henüz oluşmamış. Peki Sayın Sezer Sayın Talabaninin Türkiye’yi ziyaretine niçin karşısınız? Bir vatandaş olarak bunu öğrenmek bizlerinde en tabi hakkı.

Sayın Sezer'in kişisel siyasi düşüncelerinin ve tercihlerinin olması demokraside son derece doğal şeyler. Fakat, bunların dışarıya devletin en yüksek mevkiinden veya bu kademesinden direk yansıtılmasını ise, uluslararası arenada çok yanlış buluyorum. Zira bu durum Türkiye açısından, uluslararsı diplomasi ele alındığında, olumlu bir görüntü yansıtmıyor.

Sayın Sezer eğer
Bağdat'ta Kürt kökenli bir Cumhurbaşkanı sizce istenmiyorsa, mevcut gerçekler ışığında bu parçalanmış bir Irak isteniyor anlamına gelimiyor mu?

Diğer taraftan, hem tansiyonu düşürmek ve hem de değişen koşullara göre hareket temek istediklerini ima edebilmek için dişişleri Bakanı Abdullah Gül´de "Siyasi konular, diplomatik ve askeri konular birbirinden farklı konulardır. Asker silahıyla konuşur. Siyasi meseleler siyasetle, diplomatik konular da diplomasiyle halledililir. Siyasiler üstüne düşeni yaparsa asker silah kullanmaz.'' diye görüş belirtmek zorunluluğunu kendisinde Şubat 2007’de hissetti. Yani aynı zamanda Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın da son aylarda yapmış olduğu bazı açıklamalarına ve tavırlarına cevap vermiş oldu.

Kanaatimce hem Başbakan ve hemde Dışişleri Bakanı bu görüşlerini dile getirirken Türkiyeli Kürt’lere de, Türkiye'deki Kürt meselesinin siyasi olduğu ve çözüm için askeri tehditlerin değil, barışçıl yöntemlerin kullanılması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Bu vurgulamalar doğrudur, ama yeterli değildir.
Öncelikle geçmişte yaşadığımız sorunlardan ileriye dönük olumlu dersler çıkarmalıyız. Temel hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi için buluşacağımız ortak noktada hukukun yaratacağı ortak bir zeminde, hukuka uygun değer yargıları yaratmalıyız. Yapılması gereken meselelerden birisi de ilk önce Türkiye´de genel bir affın çıkarılması olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
27 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi