M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kravatlı Firavunlar

Kravatlı Firavunlar

Hasta yatağımda 20 günü bulacak bir virüsle savaşırken 25 Ocakta baş gösteren Mısır Devrimi’nde destan yazan halkın direnişi hastalığıma ilaç gibi geliyordu.

Ateşler içinde sayıklarken bile gazetelerden izledim, bilgisayarımda gezinip durdum. Çifte uydu bağlantılı televizyonumdan bir kanaldan diğer kanala sörf yapıp durdum.

Kahire’de Tahrir meydanında yaşlı, genç, çocuk, kadın hayatlarını tehlikeye atarak 30 yıllık diktatöre karşı direnen insan selini izlemeye çalıştım.

Mısırlıların tarihinde Firavunlar her zaman olmuştur. Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ile başladığı söyleniyorsa da aslı Kur’an da Hz. Musa ile başlamış Firavunların Firavunluğu.

Mısır’ın mutlak hakimi olan Firavunlar kendilerini ilah olarak göstermişler. Hüsnü Mubarek de işte o ilahların günümüzede yaşamış kıravatlı Firavunuydu.

Ama Mısır halkı her dönemde bu Firavunları alt etmesini bilmiştir. Mısır halkı ülkesine yurttaşlık bağıyla bağlı sağlam ve kahraman bir halk olduğunu yapılan insanlık dışı saldırılar karşısında bile vurmadan, kırmadan, dökmeden direnişini sürdürmesini bilmiştir.

Son kıravatlı firavuna karşı gösterdiği direnci halk olarak ortaya koyduğu sorumluluk ve sabırla günlerce götürmesi tarihe geçecek önemli bir başkaldırı olmuştur. Kuşaktan kuşağa geçen bir uygurlığın torunları olarak Tahrir meydanında Mısır halkı destan yazdı.

30 yıldır Mısır’ı demir yumrukla yöneten Mubarek, halkın ısrarlı ve sabırlı isyani sonucu istifa etti. Enver Sedat’ın 1981 yılında bir suikast sonucu öldürülünce Mısır Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan Muhammed Hüsnü Said Mubarek koltuğu bir oturdu pir oturdu. İsrail ile anlaşma yaptığı için Arap Birliğinden kovulan Mubarek Ulusal Demokratik Parti’nin liderliğinde 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında hileli seçimler ile arka arkaya dört kez koltuğu bırakmamak için her yolu denedi.

Ve son kravatlı Firavun tam 30 yıldır ülkesini Olağanüstü Hal ve Sıkıyönetimler ile yönetiyordu. Mubarek’in taraftarlarının develi, atlı, kılıçlı saldırılarıyla 300 cana rağmen halkın kararlı ve sabırlı direnişi özgürlüğe son noktayı koydu.

Ordunun tavrını da inkar etmemek gerekiyor. Mısır ordusunun tarihinde olumlu olan tek şey toplu isyanlarda halkına karşı silah kullanmamasıdır. Bu isyanda da bunu gördük. Ancak bu ordunun sütten çıkmış ak kaşık anlamına gelmez. Nitekim Mısır gençleri “Ordu ve Mubarek’e rağmen halkın zaferi” diyerek seslerini dünyaya duyurdular.

Ne varki Mısır halkını ezmediği, Tahrir medyasını kana bulamadığı için Hürriyet yazarı Soner yalçın Mısır Ordusu için “ Kağıttan Kaplan “ diyerek hakaret ediyordu. Diğer Hürriyet yazarları da Mısır’da “Adalet” ve “Hürriyet” kavramları var ama “ Demokrasi “ kavramı yok diye kaos olacak diye kehanetlerde bulunuyorlardı. Bu yaklaşım ülkemizde geleneksel Arapları küçük görme hastalığının tezahürüydü.

Unutulmasın, devrimi yapan halk demokrasiye de er ya da geç kavuşacaktır. Haklı görüş rejimi devirenler amaçlarını gerçekleştirecek örgütlemelere sahep değiller. Bu yüzden eski düzeni tarihe gömmeleri zaman alacak. Çünkü iktidar sivillere değil, orduya devredildi.
Bu geçiş döneminde dikkatli olunmazsa eski rejimin adamları, güç ve çıkar grupları, ordu içine sinen müteahhid askerler devrimci güçleri bölmek ve güçsüzleştirmek için ellerinden geleni yapacaklar. Ama her şeye rağmen Mısır devrimi artık geriye gitmez ve bütün Orta Doğu için de yol gösterici olacak.

Şu Allah’ın işine bakınız Mubarek’in devrilmesi İran Şahın’ın devrilmesinin 32. yıl dönümüne denk geldi. Bu İran’daki gibi bir zalimden kurtulup, bir başka zalime yakalanılsa bile ezilen milletlerin sonsuza kadar aynı kaderi paylaşmayacağı anlamına gelmektedir.

Tunus’u 23 yıl zulümle ile yöneten Zeynel Abidin Bin Ali iktidarının halk hareketi ile devrilmesinden sonra Mısır’da Mubarek ikinci taş oldu. Umarım Tunus’ta Yasemin devrimi ile başlayan domino etkisi bütün Ortadoğu coğrafyasında diktatörlerin sonunu getirir.

Şimdi sırada kim var derseniz, çok uzak bir tirihi beklemeden Ürdün kralı Abdullah ilk akla gelen kişi. Bunu Kürt halkına 80 yıldır vatandaşlık hakkı bile vermeyen Suriye’nin Baas diktatörü Başer Esad; onu Yemen, Cezair, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin izleyeceği kesin. Bu ülkeler ya reformlara hamen başlar ve diktötöryal rejimlerine son verirler, ya da domino taşı gibi bir bir yıkılırlar.

Mısır devrimi halkın gücüdür, bu çağda, bu iletişim teknolojisinde artık hiç bir zalim ayakta kalamaz/kalmamalıdır.

Aslında bugün “Berfo Ana”yı yazmayı planlamıştım. Ama insanlık onurunun en son örneğini sahneleyen 7 bin yıllık tarihe sahip Mısır halkının son baş kaldırısı ezilen milletler için örnek olması bakımından çok daha anlamlı ve önemliydi.

Günlerce canlı yayında Tahrir Meydanı’nda izlenen devrim çok daha önemliydi. Vatan, millet, bayrak, ülke onuru, devletin kutsallığı gibi kurgular ile halkı 30 yıl ezen parazitlere karşı insan onurunun nelere hakim olduğunu Mısır isyanında gözlemledik.

Evet Mısır halkı biz sıradan insanlara insan onurunun, şerefinin, haysiyetinin ve de özgürlüğünün ne kadar temel bir olgu olduğunu günlerce direnerek ıspatladılar. Tek doğru olarak gösterilen ezberlerin, kutsallaşan kelimelerin insan onur ve özgürlüğünün yanında ne kadar boş şeyler olduğunu bütün dünyaya gösterdiler.

Mısır halkı top yekün zulme karşı çıkmıştı. Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Laik’i, dinlisi, dinsizi, Müslüman kardeşleri farklılıklarını bir kenara bırakar insanlık onuru için direnmiş ve tek vücut olmuşlardı. Dilerim bu birliktenlikleri aynen devam eder.

Bu baş kaldırıştan herkes dersler çıkarmalıdır. 80 yıldır bu topraklarda resmileştirilen kutsal boş ideolojik vasıtaları yapılan zulüm birleştireceğine bölen olmuştur. Farklılıklarımızı birliktenliğimize dönüştürmek için Mısır halkı gibi gerçeklerimiz ile yüzleşmeliyiz.

Ders almalıyız. Devletin bekası için insanlara işkence edilmeyeceği; güvenlik gerekçesiyle köylerin boşaltılmayacağı, 12 yaşındaki çocuğun bedenine 15 kurşun sıkılmayacağı; Faili belli 17 bin 500 cinayetin çöplüklerde toplu mezarlarda gömülmeyeceği, Kürt kadın ve erkeklerin her fırsatta bölücü diye aşağılanmayacağı, dilinin yasaklanmayacağı bir gün gelmeli. Kürt siyasetçilerin hukuk dışı deli saçması gerekçeler ile hapsedilmediği insanca bir demokrasi gerçeği ile biz de buluşmalıyız.

Ermenileri sindirmeyen, Hrantları katletmeyen, Mutki’de toplu mezarlarda çöplüğe gömülenlerin insan onuru ile bağdaşmadığını Mısır’dan biraz olsun ders almalıyız. İçimizdeki kravatlı Firavunlara Mısır halkı gibi demokratik yöntemler ile gereken cevabı vermeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi