İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Irak’taki gelişmeler ve halkların kardeşliği

Irak’taki gelişmeler ve halkların kardeşliği

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde bulunan; günümüz Irak-Suriye yapay devletlerinin coğrafyaları, savaş yıllarında İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edildi. Özellikle petrol ve diğer yeraltı zenginlilerini sömürmek için bölgeye gelen batılılar; amaçlarına ulaştıktan sonra; yeni kurulan Ankara yönetimiyle birlikte sınırlarını belirledikleri Irak ve Suriye’nin yönetimini perde arkasında yapılan büyük pazarlıklar sonunda Araplara bıraktılar.

Batılılar giderken büyüklüğünü yakından gördükleri Kürt coğrafyasını da dört parçaya bölerek, iki parçasını Bağdat ve Şam yönetimlerinin insafına terk ettiler. Yine pazarlıklarla iki parça da Türkiye ve İran yönetimine bırakıldı.

Özellikle bugünkü Türkiye-Irak, Türkiye-Suriye sınırları Kürtlerin iradesine başvurmadan acımasızca çizilirken; Türkiye’nin paylaşım masasındaki muhatabı Araplar değil İngiliz ve Fransızlardı. Kürt halkı artık klasik batı sömürgeciliğinden çok daha katı, baskıcı ve tamamen inkarı dayatan ırkçı, militarist yönetimlerle karşı karşıya bırakılmıştır.

Hem Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam yönetimleri, hem de onlarla pazarlık masasına oturan batılı güçler; Kürtleri tarihlerinin en büyük felaketlerinden biri olan uluslar arası yerel bir sömürgeci statüyle yaşamaya mecbur bıraktılar. Türk, Fars, Arap yönetimleri; kendileri gibi aynı dini inanca mensup Kürtleri asimile ederken, din silahını ustaca kullandılar.

Kürt halkına karşı uyguladıkları mezalimleri Tanrısal buyruklara dayandırırlarken; Kürtlerin binlerce yıldır üzerinde yaşadıkları topraklarında hak iddia etmelerini; dinsizlik ve terörizm olduğu propagandasını yaygınlaştırarak ve kendi halklarını inandırarak vahşet uyguladılar.

Bugünkü yazımda Mezopotamya’nın zenginliklerini ele geçirmek için dağlı halklarla ovalı halkların yaklaşık 4350 yıldır devam eden savaşlarına kısaca değinmek istedim. İ.Ö 24. yy ortalarında Sümer kent devletleri zayıflama sürecine girdiklerinde; Mezopotamya’ya güneyden ilk saldırı bir SAMİ boyu olan AKADLAR tarafından başlatıldı. Verimli Mezopotamya ovalarının zenginlikleriyle yetinmeyen Akad kralı ve Sargon torunu Naram Sin; ordularının yönünü yanı başındaki Zagros Dağları’nın zenginliklerine çevirdiler.

Saldırıların yoğunlaşması üzerine dağlı GUTİLER karşı saldırıya geçerek yaklaşık 130 yıl Mezopotamya düzlüklerini ele geçirdiler. İ.Ö 2000 yıllarında başka bir SAMİ halkı olan BABİLLİLER güneyden gelen ikinci saldırıyı gerçekleştirerek Gutilerin aşağı Mezopotamya ovalarındaki hakimiyetlerine son verdiler. İ.Ö.15. yy başlarında Babil ülkesine karşı dağlıların ikinci hamlesi gerçekleşti. Tarihte KASİTLER olarak bilinen bu dağlı boyların Babil ülkesindeki hakimiyetleri 5 asır kadar sürdü.

İ.Ö.13. yy da Mezopotamya’da SAMİ halklarından biri olan ASURİLER güçlü bir biçimde tarih sahnesine çıktılar. Önce yukarı Mezopotamya’da HURRİ kökenli MİTAMİ hanedanlığının egemenliğine son verdiler. Dağlı boylar bitmek bilmeyen Asur saldırılarına karşı Van Gölü Havzası’nda URARTU aşiret konfederasyonun temelini atarak; yaklaşık 260 yıl insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir direniş sergilediler. İ.Ö 7.yy da bugünkü SORAN coğrafyasında örgütlenen dağlı MED aşireti 612 İsa öncesinde köleci Asur imparatorluğuna son vererek Sami boylarının Mezopotamya’daki 3. yönetimlerine son verdiler. Böylece dağlıların da üçüncü hamlesi gerçekleşmiş oluyordu. Medlerden sonra Mezopotamya düzlükleri sırasıyla birer İrani hanedan olan PERS, PART ve SASANİLERİN eline geçti. Böylece iki nehir arasındaki verimle topraklar 1300 yıl Zagros ve İrani kavimlerin egemenlik alanında kaldı.

Milat’tan sonra 637 yılında yapılan Kadisiye Savaşı’yla Mezopotamya yeniden bir Sami halkı olan Müslüman Arapların eline geçti. Bu işgalle Sami boylarının Mezopotamya’ya yönelik 4. ve son hamlesi hayata geçirildi. Şehrizor (Süleymaniye) ve benzeri katliamlardan sonra Kürtlerin bir bölümü İslamiyet’i kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Dağlık coğrafyadaki direnişler devam etti. Kürtlerin Müslüman olanları da asırlarca baskılara maruz kaldılar. Zenginliklere bağlı coğrafyaları talandan kurtulamadı. Sömürüyle birlikte Kürtlerin Araplaştırılması da hedeflenmişti. Ermeni ve Abbasi iktidarları döneminde Kürdistan coğrafyası kan gölüne dönüştürüldü. Kürtlerin Arap sömürgecilerine karşı direnişleri de aralıklarla devam etti.

Bugün de Kürtlerle Araplar arasında özellikle Kerkük çevresinde esen savaş rüzgarı 4350 yıllık bir geçmişe sahip. Çağlara yayılan bu savaşın kısa sürede bitmeyeceği, bölgenin kanlı hesaplaşmalara, hatta bölgesel bir savaşa sahne olabileceğini hatırlatmak durumundayım. Sümer’den buyana Mezopotamya’nın kendisine özgü farklılıklardan biri de; güçlüler coğrafyası olması, aynı dinden olsalar bile halkların kardeşliği sloganının içi boş bir aldatmadan öteye bir anlam taşımadığı bölgenin kadim bir siyasal, sosyal ve dinsel bir solculuğudur. Bu yasanın yürürlükten kaldırıldığına inanan Kürt okumuşları hem kendilerini, hem de mazlum Kürt halkını aldatarak tutsaklığına çanak tutuyorlar. Mezopotamya’da “halkların kardeşliği” sloganı egemenliğin uydurmasıdır, temelinde yatan gerçek de; işgal edilen mazlum bölge halklarına ait toprakları tarihi süreç içinde egemen ulusa mal etmek; yer altı yer üstü servetlerini sömürmek ve süreç içinde tutsak alınan halkın dil ve kültürlerini b yok ederek asimile etmektir. Saddam Hüseyin’in sarayının yakınında Kürtçe yayın yapan radyo gün boyu “Araplar Kürtler kardeştir.” (Kurd û Ereb Birane) sloganını seslendirirken, aynı diktatör Enfal ve Halepçe katliamlarını Kürt halkına yaşattı. Bu kural bölgede egemen olan diğer milletler içinde geçerlidir.

Okyanus ötesinde dünyanın süper gücü olan ABD’nin Irak işgalinden sonra; Kürt temsilcileriyle Arap temsilcilerini Bağdat’ta aynı meclisin çatısı altında buluşturması; Arapların kendi iradeleriyle Kürtleri kardeş olarak kabullendikleri anlamına gelmez. Mezopotamya yasalarına göre halklar kendi öz güçleri ve iradeleriyle özgürleştikten sonra kardeş olurlar. ABD ve müttefiklerinin bölgeye gelmeleriyle Arap egemenlerinin14 asırdır Kürtlere karşı bilekleri kılıçlarını müzeye bıraktıklarına inananlar hem kendilerini hem de tarihte çok acı çeken Kürt halkını aldatıyorlar. Ali ile Muaviye mensupları arasında hiç bitmeyen kanlı iktidar kavgasını Irak’ta yeniden alevleneceği unutulmamalıdır. Bu iktidar kavgasında üstün gelmek, Sünni ve Şiilerin Kürtleri yanlarında tutmak için çeşitli vaatlerde bulunmalarının da bir inandırıcılığı yoktur.

Yakın tarihte Ankara ile Bağdat’ta SÜNNİ, Tahran ve Şam’da Şii iktidarlar vardı. Her iki mezhepsel akımında iktidarlarında Kürtlerin inkar ve imhası acımasız bir şekilde sürdürüldü. Çünkü aynı inanç kökeninden gelen Şiilik ve Sünnilik mezhep akınlarının amacı Arap egemenlik kılıcını korumaktır. Osmanlı-İran İmparatorlukları dönemlerinde de Kürtler için bunlardan birin diğerinden farklı olmadığını; Kürtleri bölmek, yanlarında tutmak ve savaşlarda yakıt olarak kullandıkları yaşanan tarihi deneyimlerle ortadadır. Dini inançların reform geçirmediği, hatta reforma kapalı olduğu bir coğrafyada; Kürt siyasetçilerinin bu mezhep kılıflı iktidardan birini diğerine tercih etmeleri de vahim bir yanılgıdır. Kürtler sadece özgür iradelerine ve öz güçlerine güvenerek bunlardan biri veya ikisiyle barış içinde bir arada yaşayabilirler.

Şii ağırlıklı Bağdat yönetimi Kasım ayının 3. haftasında Kerkük ve coğrafyaları tartışmalı Diyala, Tuzhurmatu ve benzeri yerleşim alanlarının güvenliğini sağlamayı bahane ederek “Dicle Operasyonu Birlikleri” adıyla oluşturduğu kuvvetleri Kürt Federe Devleti’nin henüz netleştirilemeyen sınırlarına yerleştirmek istedi. Bağdat hükümeti’nin bu hamlesi Kürtlere yönelik bir tehdit olmanın dışında, edindiği kazanımlarını törpülemeye, hatta geri almaya yönelikti. Orta Doğu, Mezopotamya, İran ve Anadolu’da “halkların kardeşliği” palavrası da yeniden sırıtarak saldırgan yüzünü gösterdi. Kerkük çevresinde intihar saldırıları aralıklarla devam ediyor.

Tüm bu cinayetlerin amacı Kürtlerin elde ettikleri kazanımlara yöneliktir. Kürtlerin tarihte sık sık tekrarlanan bu aldatmadan nasıl ders çıkardıklarına yakından tanık olacağız. Unutmamak gerekir ki uyduruk ve bölgenin siyasal, sosyal ve dinsel dokularına aykırı olan bu sloganlar; geçmişte en fazla Kürt halkının siyasal dinamizmini gevşeterek kırmıştır. Kürt halkını tutsak almada, prangaya vurmada en etkili propaganda yöntemi din kardeşliği olmuştur.

Umarız Irak Kürtleri de Mezopotamya’nın kendisine özgü kadim yasalarına göre mevzilenerek direnişlerini sürdürürler. Kürt halkının nihai kurtuluşu bağımsız politika üretmelerine bağlıdır. Tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum: Birçok alanda reform geçirmeyen bu ilkelerin coğrafyasında, halklar kendi öz güçlerin özgürleşmeden kardeş olamazlar. Barış içinde bir arada yaşamanın ilk şartı eşitliktir. Bunun tersini düşünenler inkar ve imha politikalarının sadece ömrünü uzatmaya zemin hazırlar, çanak tutarlar.  Filozof Ehmede Xoni:

“Dünya bir gelin gibidir
Hükmü çıplak kılıcın elindedir”

 (Cihan weki erûse
Hûkmê wê destê şûrê rûse)

hatırlamasında bulunarak Kürtleri uyarmıştır.

Yaşadığımız coğrafyada kılıcı çıplak ve güçlü olmayan halkları; ya köleleştirilmiş, ya da tarihten silinmişlerdir. Mezopotamya, dünya gezegenimizde halkların en büyük mezarlığıdır. Kürtler bölge egemenlerinin hoşgörü ve merhametiyle bugünlere gelmediler. Onları bugüne taşıyan; barbar ordulara geçit vermeyen Zagros kalkanıdır.

Irak Kürtleri Bağdat’taki teknolojiyi Erbil’e taşımada gecikirlerse, Zagroslar da onları koruyamaz. Yine Amr bin As’ın entrikalarıyla yönetiyor. Suni olan Allavi ve Haşimi ise Muaviye’nin kılıcıyla iktidar koltuğuna oturmak istiyorlar. Yani Amr bin As’ın asıl torunları onlardır. Dış güç olarak ABD’nin içerde de Çimento görevini MAM CELAL’ın güçlü demokratik kariyeri sayesinde birkaç yıl barış içinde geçti gibi göründü.

Kürtdistan Yurtseverler Birliği lideri politik deha Mam Celal’ın rahatsızlığı beklenen kara günlerin habercisidir. Sağlığına kavuşması için dua ederken, güneyli Kürtlerin Bağdat’ın tuzaklarına düşmemelerini diliyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi