M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

İmam, cami, Cuma ve cemaat

İmam, cami, Cuma ve cemaat

Bölgemizde “sivil itaatsizlik" ile gündeme gelen “İmam”; “Cami”; “Cuma” ve “Cemaat” ne hikmetse başta diyanet olmak üzere bazı çevreleri rahatsız etmişe benziyor.

Rahatsız olanlar olayın gerçeğine yani içeriğine değil de şekline, statükocu çerçevesine bakarak görüş belirtiyorlar. Babası, dedesi 7 soyu Seyda, Mele ve din âlimi aileden gelen biri olarak geçmişte bu konuya değinmiştim.

Ne hikmetse BDP kadar etkin bir siyasi misyonumuz olmayınca gündeme taşıdığımız konu bu kadar ilgi uyandırmamıştı. BDP’nin sivil itaatsizlik çerçevesinde gündeme getirmesi çok iyi oldu. Çünkü Diyanet içinde bazı yöneticilerin, imamların ve dahi eski adıyla Yüksek İslam yani İlahiyat Fakültelerinde ne kadar radikal milliyetçilerin yetiştirilmekte olduğunu gün yüzüne çıkaracağı için hayra vesile olmuştur. Nitekim zirve cinayeti nedeniyle sorguya çekilen profesörler sanırım dikkatinizi çekmiştir.

Evet, 90 yıldır var olan tek tip “Türk” yaratma gayretine 12 Eylül darbesinden sonra tek tip Müslüman ve mezhep (Hanefi) oluşturmak için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabii imam ve ilahiyatçı yaratma gayreti 31 yıldır fiili uygulanıyor.

Bu çizgiden hareketle müftüler, imamlar, vaizler ve diğer din görevlileri mesleklerine başlatılmadan onlara dinle alakası olmayan ırkçı, militarist ve şovenizm çağrıştıran milliyetçi bir yemin ettiriliyor.

İslam’a, Kuran’a ve Sünnet’e dair tek bir sözcük olmayan yemin özetle şöyledir:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesini bulan Türk milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek bunları davranış haline getireceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Sorulan soru şu; İslam din adamları Kuran ve Sünnete bağlı mı, yoksa dünyevi bir rejime mi bağlı olarak yemin etmeli? Bu kadar bağnaz ve yorumlara açık yemin eden din adamlarının inanırlığı sorgulanmaz mı? İslam dininde ve Kuran’da ırkçılık olmadığına göre şerefi üzerine yemin ederek ona bağlı kalacağını söyleyen din adamlarını nereye koyacağız? Müslüman ve mezheplere eşit mesafede olması gereken ve ancak bu yeminle şerefi üzerine ant içen din adamlarının halk nazarında inandırıcılığı kalır mı?

Bu yemin yukarıda izah ettiğim gibi insanları tek tipleştirmek isteyen 1930’ların tek partisinin zihniyetinin tezahürü değil mi? 12 Eylül darbesinden beri 31 yıl, AKP iktidarı da 9 yıldır bu yemini din adamlarına içirtmiyor mu? Kahır ekseriyeti Şafii mezhebine mensup Kürtler bu uygulamaya yeter deyince neden bazı kesimler rahatsız oluyor ki?

İslam’a ve İslam inancına aykırı olan bu yemin metni din adamlarının hangi görev alanının içine giriyor. Görevleri Kuran, sünnet ve diğer dini bilgileri vermek olan ve bireyin ibadetlerine yardımcı olan din adamlarına bu yemini içtirmek kitabı rafa kaldırmak değil de nedir? Dinimiz ve Kuran’ımız ırkçı ve milliyetçi akımlara karşı kapalı bir din değil mi?

Kürt sorunu bağlamında Kürt siyasetçilerin sivil itaatsızlık kapsamında bu konuya dikkat çekmeleri isabet olmuştur. Sivil itaatsızlığa cami cemaatini katarak Kürtlerde bütün kesimleri kitleselleştirme ve şiddetsiz eylemlerin içine çekme açısından olumlu bir gelişme.
Dağdan şehre kayan Kürt sorunun KCK operasyonları ile hapseden zihniyete karşı “Cami”, “Cuma”, “Cemaat” üçgeninde kitlesel sivil itaatsızlık silahtan önemlidir. Seçimlere kadar benzeri şiddet içermeyen ancak büyük kitleleri arkasına alan ve sistem partilerini yürekten vuran yeni ve süreklilik kazandıran kampanyalar, yöntemler devreye konmalı.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım; varlığım Türk varlığına armağan olsun” andına Demirtaş’ın kızıyla başlattığı metine karşı tavırda dik bir duruş olarak yorumlandı. Hiç şüphe yok ki bu iki itaatsızlık siyasi iktidarda ciddi bir rahatsızlığa yol açtı. Siyaset ve seçimlerde amaç hedefe ulaşmak ise Kürt siyasetçiler de şiddete bulaşmayan yöntemleri devreye koymalılar. Nihayetinde şiddet Kürt gençleri ve çocuklarının canına mal olmaktadır.

Zaten, bu eylemden yola çıkarak Türkçülüğe ve cemaatçiliğe set çekmek için Kürtçe vaaz ve hutbe istekleri de geçmişten daha ciddi gündeme getirilmeye başladılar. Tarafsız bazı siyaset bilimcileri “Cuma itaatsızlığı” sürdüğü takdirde sonuç ve etkilerinin kaçınılmaz olacağı, Kürtlerin etnik kimliğini dinsel ümmet potasında eritme gibi aldatıcı politikaların ağır yara alacağı iddia etmektedir.

Tam da seçim arifesinde Kürtçe Hutbe ve vaaz eksenindeki “Cuma”, “Cami”, Cemaat” itaatsizliği Diyanet’in ve siyasi iktidarların katı tutumlarına karşı bölgede önemli bir kırılmaya yol açacağı iddia edilmekte. Dini siyasete alet etmeyelim diyenlere söylenecek tek söz bugün AKP’nin; geçmişte Erbakan hocanın yaptığı neydi? Ve de zaten İslamiyet’in doğuşundan günümüze değin inanç ve ibadeti siyasi gösteriye dönüştürmek Ortadoğu’nun gerçeğinde var.

Bu güne kadar “din elden gidiyor” diyerek Kürt coğrafyasında baskı kuran, faili belli insanları vuran, tutuklatan, yargılatanlar son “Cuma”, “Cami”, “Cemaat”; Kürtçe hutbe ve vaaz talepleri karşısında takınacakları tavır doğrusu çok merak ediliyor.

HAYIRLI OLSUN: Kadim dostum haberler ve gazeteciliğin bölgedeki kıdemlisi; zirvedeki ismi Naci Sapan ile yollarımız Diyarbakır Olay gazetesinde kesişmişti. Bir süre önce gazete ile yollarını dostane bir şekilde ayırdıklarını duydum. Sonra yeni bir gazete müjdesi vereceğini söyledi. Çok ara vermeden gazete çıktı. Adını Sapan’ın sanatı olan habercilikten alarak “Diyarbakır Özgür Haber” koymuşlar. Sağ olsun incelik göstermiş gazetesinin çıkan ilk birkaç nüshasından bana gönderdi. İnceledim, haber açısından doyurucu bir gazete.

Bir de Türkiye’de yaygın ve bölgesel olarak yaygınlaşan mevcutlardan daha küçük ebatta “Haber Türk” gibi tabloid boydan biraz daha büyük bir gazete yapmışlar. Haber ve yorum ağırlıklı seçtiği için Diyarbakır merkezli, bölge gazetelerine rakip olmayan farklı bir kulvarda olacağı için tutulacak bir gazete. Sevgili dostum Naci Sapan ve arkadaşlarını kutluyor, yolları açık olsun diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi