Necip Çapraz

Necip Çapraz

İki kongre bir sorun

İki kongre bir sorun

Türkiye 86 yıllık cumhuriyet tarihi sürecinde en önemli projesini üretmekle meşgul. Bu proje, cumhuriyetin kendisini var eden halklarıyla barışma projesidir.

Projenin mimarı Ak Parti ve onun genel başkanlığını yapan Recep Tayip Erdoğan. Projenin destekçisi olarak TBMM’de gurubu bulunan 4 partiden Ak Parti dışında bir tek DTP var. DTP’nin kendisine biçtiği misyonun temelinde ülkedeki barış ortamına destek olmak ve yıllardır yok sayılan bir halkın yani Kürtlerin haklarını savunmak var. Bu yüzden geliştirilen açılıma destek olmak ve bunun samimi bir şekilde genişletilmesini sağlamak için olanca gücüyle çaba harcıyor.

Geçtiğimiz cumartesi yapılan Ak Parti ve bugün yani Pazar günü yapılan DTP kongrelerine 86 yıllık cumhuriyet projesi olarak belirttiğim “Demokratik Açılım” veya “Kürt açılımı” konusu damgasını vurdu.

Geliştirilmeye çalışılan ortam çatışmayı değil uzlaşmayı, ayrılığı değil birleşmeyi, savaşı değil barışı gündemleştirmek olarak değerlendirilebilir.

Ak Parti’nin cumartesi günü yapılan kongresinde Başbakan Erdoğan’ın konuşması tüm ülke tarafından heyecanla dinlendi. Erdoğan’ın vereceği mesajlar açılımın ve gelecekteki gelişmelerin ipuçlarını barındıracaktı. Kamuoyunda kafaları karıştıran birçok soru vardı ve Erdoğan’ın konuşmalarında bu sorulara dair cevaplar aranacaktı. Ve nihayet Erdoğan kürsüye geçti ve iki saatten fazla süren bir konuşma yaptı. Konuşmada birçok konu vardı ve bu konuların kısaca satır başları şöyleydi:

* “Siyaset, hukuk ve demokrasi içinde tüm sorunlar çözülür.”

* “Demokratik açılım gerçekleştiğinde “Türkiye kazanacak, 81 vilayet kazanacak.”

* “Demokratik açılım içinde “terör” sorunu var.”

* “Olağanüstü hal Ak parti tarafından kaldırıldı.”

* CHP’nin açılım sürecinde aldığı tutum hakkında “80 yıllık cumhuriyet tarihinde ülkenin en büyük sorunu noktasında söyleyecek sözü olmayan bir partinin bu ülkede seçmen tarafından durdurulması gerekiyor.”

* “Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık, hep birlikte tek bir millet olduk. Bu toprakları savunduk, yan yana şehit düştük. Biz şehitlerimizle, gazilerimizle, türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımızla, horonumuzla, zeybeğimizle Türkiye'yiz. 72 milyon vatandaşımın her biri bu ülkenin asli unsurudur, vazgeçilmez temel taşıdır, her biri bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.”

* “Türk kardeşimin, Kürt kardeşimin, Alevi kardeşimin meselesi benim meselemdir. Azınlık meselesi, benim meselemdir. Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı her bir kardeşimin meselesi benim meselemdir.”

* “Bizim yolumuz barış yoludur, yolu kardeşlik yoludur. Sonunda Türkiye kazanacak, 72 milyon kazanacak. O zaman Türkiye çok daha güçlü, büyük olacak.”

* “Ahmet Kaya'nın 'hoşçakal iki gözüm" şarkısı olmadan şarkılar eksik kalır", Bitlisli Said Nursi olmadan, Ahmed-i Hani olmadan bu ülkenin maneviyatı noksan kalır.”

* “Türkiye'nin dostluk ve kardeşliğini hep birlikte imar edeceğiz. Kimin söyleyecek ne sözü varsa, kimin verecek ne katkısı varsa, eteğinde hangi taş varsa buyursun ortaya döksün.”

* “Güvenliğin olmadığı yerde özgürlük olmaz.”

* “Kürt Sorunu’nu kanayan yaradır

* “30 yıldır annelerin ne dediği anlaşılmadı, acıları paylaşılmadı.”

* “Doğudaki anne ile batıdaki anne aynı duaları okuyor, cemaat aynı kıbleye dönüyor, buna duyarsız kalınmaz, çözüm siyasidir.”

Sürecin bir başka önemli aktörü DTP ise Pazar günü kongresini yaptı. Kongrenin Ak Parti kongresinden hemen sonra yapılması manidardı. DTP, Erdoğan’ın takınacağı tavra göre bir üslup geliştirecekti. Açılım konusunda yapılan açıklamaları not eden partililer buna yönelik cevaplar verdi. Erdoğan’ın genelde olumlu konuşmalarından sonra Genel Başkan Ahmet Türk de olumlu konuştu. Aslında takınılan tavır açılımın başından beri aynıydı. Her iki taraf da kontrollü oynuyor.

İki taraf da bu açılımın ya görkemli bir son ya da görkemli bir başlangıç olacağını biliyor gibi.

Hatta DTP o kadar sağduyulu davrandı ki parti kongresinde kargaşa çıkarmak isteyen bir grubu dışarı atarak karşı tarafa hiç koz vermemeye çalıştı. Böylelikle amaçlarının ne olduğunu gösterir gibiydi. Ama tüm bu tozpembe tabloya rağmen Türk, eleştirilerini esirgemedi ve açılım konuşulurken partililerine karşı yapılan tutuklama ve gözaltları kınadı. Bazı Kürt illerinde yapılan haksız tutumları eleştirdi. Kürtlerin siyasi temsilcilerinin muhatap alınması gerekliliğini vurguladı. Ana teması Kürtlerin eşit yurttaşlığı olan uzun bir konuşma yapan Ahmet Türk’ün açıklamalarının satır başları ise şöyle:

* “Amacımız, halkların kardeşçe sevgiyle kucaklaşacağı bir demokratik Cumhuriyet hedefine ulaşmaktır”

* “80 kişilik PM’den 54 üyenin tutuklu ve halen hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutukludur. Bu durumu açıklayabilecek hiçbir hukuki teamül yoktur

* “Eğer bugün çeteler Türkiye’yi esir almış, Ergenekonlar devleti ele geçirmeyi hedefleyen bir güce erişmişse, bunun altında yatan Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür.”

* “Açıktır ki, inkâr ve asimilasyon politikaları Kürt sorunu gerçeğini ortadan kaldıramamıştır. Kürtlerin özgürlük talepleri bastırılamamıştır. Demokratik uygarlık çağının gerekleri vardır.”

* “Kürtler, Cumhuriyetin eşit özgür yurttaşları olarak kardeşçe bir arada yaşama arzusu, inancı ve kararlılığı içerisindedir.”

* “Cumhuriyet, 86 yıllık bir gecikmeyle de olsa, demokratik bir ülke olma rotasına girmenin sancılarını yaşıyor.”

* “Oysa cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürtler inkar edilmedi, Kurtuluş Savaşı birlikte yapıldı, Lozan Barış Konferansı’nda Kürtler de vardı. Hatta birinci Meclis’teki Kürt milletvekilleri bu ülkenin Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanı olduğu konusunda Lozan’daki heyetlere mektuplar gönderdi.”

* “Sorunun özü, halkların hak ve özgürlükler bağlamında eşit statüye sahip olmamasıdır. Kürtlerin cumhuriyet ve bayrakla bir ihtilafı yoktur.”

* “Çözümü tıkayan, engelleyen taraf, Kürtler ve DTP olmayacaktır.”

* “Türkiye’de bir açılımın olabilmesi için, öncelikli olarak yürürlükteki darbe anayasasının değiştirilmesi gerekiyor.”

* “Sayın Öcalan aylardır ‘Akan kanı durdurmak istiyorum. Önümü açın’ diyor.”

* “Savaş çığırtkanlığı yapanları muhatap alıp, onların tepkilerine göre açılımın rotasını belirlemeye çalışmak ise, bu ülkeye kaybettirir.”

* “Şimdiye kadar bizimle hiç bir şekilde siyasi bir muhataplık durumu geliştirilmedi.”

* “Silahların gündemden kalkması ve çatışmasız bir ortamın sağlanabilmesi için, elinde silah bulunduran PKK’nin çözüm süreci dışında tutulmaması gerekir.”

* “Bir yandan çözüm havası yaratıp, diğer yandan ise operasyonlar ve uluslararası güçlerin desteğiyle tasfiye etme plan ve hedefi içerisine girmek, oldukça tehlikeli ve riskli bir durumdur.

* “Hükümeti buradan bir kez daha uyarıyoruz. Akan kanı durdurma konusunda samimiyseniz, acil olarak PKK’yi çatışmasızlık çizgisinde tutacak güven verici adımları atmak durumundasınız”

* “Türkiye’de ortak akıl ve barış içinde demokratik çözümü, İran’ı-Irak’ı-Suriye’yi de demokratikleştirecektir.”

* “Statükocu ve otoriter zihniyetin temsilciliğini yapan CHP, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükçü geleneği açısından en büyük talihsizliği oluşturmaktadır.”

* “Asla, bu sürecin boşa çıkmasına meydan vermeyeceğiz.”

* “Emekçilere, işçilere, kadınlara, gençlere, farklı kimlik ve kültürlere, ezilen, dışlanan tüm kesimlere grubumuz aracılığıyla parlamentonun kapısını açmaya devam edeceğiz.”

* “Mevlana’yı tüm dünyada bir barış ve sevgi önderi yapan, onun Şems-i Tebrizi ile kurduğu felsefi-düşünsel-diyaloga dayalı ilişkisidir. Halklarımız arasında, bu muhabbeti kurarak, onları sevgiyle kucaklaştıracağımız bir politikayı ortaya koyduğumuz zaman, sorunların tek tek nasıl çözüldüğüne hep beraber tanık olacağız.”

Birbirinden güzel mesajların verildiği kongrelerden sonra özellikle altı çizilmesi gereken ve eksik kalan nokta ise Ak Parti’nin kongrede “Demokratik açılım sürecini açıklayacağım” demesine rağmen içi boş olan sözlerden başka bir şey söylenmemesiydi.

Halkın büyük beklenti içinde olduğu demokratik açılım sürecinin, muhalefet partisi liderleri tarafından alaya alınması ve engellenmek istenmesi, örneğin CHP Genel Başkanı’nın “Açılım açılım diye diye bıkkınlık geldi” demesi ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin tehditkâr söylemi olan “Varlığımız tehlikeye girerse ya devlet başa ya kuzgun leşe” demesi olumlu havanın dağılmasına ve halkın tekrar tedirginleşmesine sebep olmaktadır.

Şuan kamuoyunda tartışılan iki önemli soru var. Bunlardan birincisi, sınır ötesi operasyonlara olanak veren tezkerenin uzatılması için mecliste yapılacak oylamada Ak Partili 75 Kürt kökenli milletvekilinin takınacağı tavır ve ikincisi ise DTP’li vekillerin yargılanma sorununu çözecek olan anayasa değişikliğinde gerekli olan 8 milletvekili desteğinin nerden karşılanacağıdır.

Sonuç olarak Erdoğan başarılı olursa “Nobel Barış Ödülü”ne layık görülür ve ülkemiz refaha ulaşır. Başarısız olması durumunda ise “Yüce Divan”da  “İdamla” yargılanır ve idam edilir. Açılım başarılı olursa DTP’nin içindeki şahinler de ılımlılaşır, PKK silah bırakır, kardeş kanı durur ve Kürtler yıllar sonra ülkeyle beraber huzura kavuşur. Ama Açılım başarılı olmazsa DTP daha fazla radikalleşir ve açılımı engelleyen güçlerin dünyaya anlatabilecekleri bir demokrasi olmayacağı için ortaya ister istemez farklı dayatmalar çıkacaktır. Tüm bu olasılıklardan sonra diğer muhalefet partilerinin oturup bir kere daha düşünmesi ve içlerindeki insan kanıyla beslenen “Vampirleri” derhal tasfiye etmesi gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Necip Çapraz Arşivi