Necip Çapraz

Necip Çapraz

HÜDA PAR ve ÖZGÜR-DER'in Kürt alerjisi

HÜDA PAR ve ÖZGÜR-DER'in Kürt alerjisi

Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi renk-din-ırk veya cinsel eğilime yapılırsa yapılsın, zulüm ve işkence kabul edilemez. Hele ki işin içinde çocuklar ve kadınlar varsa bu hiç mi hiç kabul edilmez. Kilisesinde bir Hıristiyan, Havrasında bir Yahudi, Camisinde bir Müslüman, tapınağında bir Budist; Kürdistan’da bir Kürt, Türkistan’da bir Türk, Arabistan’da bir Arap, dünyanın herhangi bir toprağında herhangi bir halk; insandır, muteberdir, onurludur, güzeldir. Kendi ülkesinde insani ve evrensel tüm haklarını kullanma hakkı vardır.

Ve annesinin kucağında çocuk güzeldir; dağların yamacında ağaçlar serinliktir; vadilerin keskin derinliğinde sular hayattır; dağın zirvesinde rüzgar ruhtur; doğasında hayvanlar özgürdür; kangurunun kucağında yavrusu tatlıdır… Tokyo’ya büyük bir camii yapılır; Berlin’e bir sinagog; İstanbul’a camii de yapılabilir, Kilise de, sinagog da… Dünya denen gezegende farklı renkler, dinler, milletler, kişilikler, eğilimler, mizaçlar itibariyle birlikte yaşıyoruz. Herkesin birbirine tahammül etmesinden başka yol yordam yok.

Hal böyleyken bugün özellikle Türkiye’de, kendinden olmayanlara yönelik yapılan vahşetleri onaylama ya da vahşetlere sessiz kalma durumu var. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diye bağıran kimi Müslümanlar (asla genelleme yapılamaz, ama bunları herkes tanır), Rojava Kürtlerine yapılanlar karşısında adeta bir sessizliğe gömüldüler. Belli başlı İslami STK’lar dışında diğerleri çıkıp da tek kelime etmedi. Üstüne üstlük Rojava’da halkın ezici çoğunluğunun desteğini alan PYD ve Kürt Yüksek Konseyine bağlı YPG’ye “terörist, diktatör, Esadçı” damgalar vurmaya başladılar. Yine “Peygamberimiz, aslını inkar eden bizden değildir” söylemi ortalıkta dolanırken bunlar, Kürtlerin kendi dil ve kültürleriyle ilgili mücadelesini adeta “Allah’a şirk koşmak” olarak gördüler.

Bu yüzden Kürtlerin Rojava’da seçtikleri 3. Taraf olgusuna bağlı olarak kendi bölgelerine rejim güçlerini ve çeteleri bırakmamaları, üstüne de Esad karşısında zayıf düşmeleri; çetelerin Kürt bölgesine yönelmelerine neden oldu. YPG karşısında da ağır darbeler aldılar, bu sefer Kürt sivillere yöneldiler. Çünkü çeteydiler, ne oldukları bilinmeyen, bir halkın toprağına barbarca giren, yobazlıkta sınır tanımayan kimliksiz bir oluşumdular. Başarılı olmaları mümkün de görünmüyor. Nihayetinde Rojava’yla ilgili ilgisiz “Allahuekber”li onlarca kafa kesme videosu yayımlandı. Ki bu tür videolarda maalesef ki kendine Müslüman’ım (!) diyen vahşilerin Allah’ın güzel ve büyük adını zikrederek “yaratılmışların en güzeli” olan insanoğluna yaptıkları insanlık dışı şeyler vardı.

Türkiye’deki İslami STK’lar ve özellikle Kürdi tarafı da olan Hüda-Par gibi Hizbullahi oluşumların bunun karşısında sert bir şekilde durması gerekiyordu. Ama bırakın Kürtlere destek olmalarını, yarım ağızla da olsa adeta El Nusra gibi ne olduğu belirsiz, kimliksizlere destek sundular. Mesela özellikle başörtüsü konusunda verdikleri mücadeleyle ön plana çıkan Özgür-Der, açıkça El Nusra’ya destek verdi. Özgür-Der Genel Başkanı 6 Ağustos’ta kendi resmi internet sitelerinde PYD-YPG’ye açıkça saldırıda bulunup Rojava Kürtlerin iradesine saygısızlık ederken sonradan Esad’ın diktatör olduğuna kafası basmış kesimler gibi Esad’a öfke kusup “(…)direnişçileri karalamaya kalkışıyorlar. Açıkçası başta Cephetun Nusra olmak üzere Suriye’de Esed zulmüne karşı mücadele eden İslami örgütleri katliamcı, despot, Arap ırkçısı ve benzeri sıfatlarla karalamaya çabalayan çevrelerin bizatihi kendileri katliamcıdır, despottur ve ırkçıdır.” diyebiliyordu.

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Diyarbakır Şubesi 10 Ağustos tarihindeki basın açıklamalarında ise; “Ama şunu da biliyoruz ki, Rojava'da süren savaş bazı köylülerin silahlanmasıyla sürüyor. Köylüler silahlandırılıyor. Silahlı milislerin ölümünü sivil katliam olarak sunma çabasını da görüyoruz. Silahlı bir savaş olduğu müddetçe elbette ölenler olacaktır. O insanlar ellerine silah aldığı müddetçe onlara sivil diyemeyiz."diyor. Yani masumane köylerini koruyan köylüleri bile dinsiz ve ölümleri hakmış gibi bir söylemle yine battıkça batıyor, kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorlar.

Açıkçası başta Cephetun Nusra olmak üzere Suriye’de Esed zulmüne karşı mücadele eden İslami örgütleri katliamcı, despot, Arap ırkçısı ve benzeri sıfatlarla karalamaya çabalayan çevrelerin bizatihi kendileri katliamcıdır, despottur ve ırkçıdır.” diyebiliyordu.

1990’lı yılların her türlü baskı ve şiddet ortamında Kürtlere karşı bir pozisyonda konumlanan Hizbullah’ın bugünkü siyasi oluşumu Hüda-Par da Rojava konusunda sessizlik içindeydi. Kendi resmi internet sitelerinden haftalık yaptıkları değerlendirmelerde farklı coğrafyalarda yapılan zulümlere karşı net ifadeler kullanılırken Rojava Kürtlerinin haklı taleplerine karşı hep sinsi bir dil kullandılar. Oysa durum çok basitti: Rojava Kürtleri “Kimsenin toprağında gözümüz yok. Sadece kendi  topraklarımızı koruyoruz” derken El Nusra ve diğer çeteler, bu insanların topraklarında zorbalıkla kendilerine alan açmak istiyorlardı. Hüda-Par bunu görmek yerine açıklamasında “Nusra cephesi ve PYD arasında yaşanan çatışmalardan, ölümlerden ve oluşan mağduriyetlerden, öncelikle ateşkesi bozan taraf sorumludur.” diyordu sadece.

Buna karşın birçok konuda farklı coğrafyalardaki durumlar için açıkça taraflarını belirleyip keskin ifadeler kullanabiliyor. Söz konusu Kürtler olunca bütün vahşetlerine rağmen, belki de sadece Nusracıların ağızlarına “Allahuekber” lafzını almasından dolayı yüreklerinin bir yerinde onlara yer açmışlardı. Son iki üç ay yaptıkları tüm haftalık değerlendirmelerini okumaya çalıştım.

Hüda-Par’ın sitesinde yaptığı haftalık değerlendirmelerde Arakan Müslümanlarından, Uygur Türklerinden, Çeçenlere yapılan suikastlerden, Bangladeş’in Müslümanlar için tehlike oluşturmasından, BDP’nin Ermenilerden özür dilemeyi dile getirmesine rağmen PKK’nin 1990’lı yıllarda öldürdükleri Hizbullahçılar için neden özür dilemediğinden, Esad’ın sivillere yönelik yaptığı katliamdan, Amude’de çıkan olaylar için PYD’ye ve PKK’ye saldırmalardan “Guantanamo başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun zulme karşı duracaz” demelerden karşımızda baya duyarlı insanlar (!) var gibi görünüyor. Nerede zulüm yapılırsa yapılsın, mutlaka karşısında durulmalı. Tamam bunu anladık ve söylüyoruz da, peki neden keklik gibi davranılıyor. Biliriz ya “Dünya kekliğe düşmandır, keklik de kendi cinsine”…

Hüda-Par, farkında mı değil mi bilmiyorum ama sessiz kalmak suretiyle kendi halklarına yapılan zulme onlar da ortak oluyorlar. El Nusra ve diğer çetelerin dini kavramlar kullanmaları onları temize çıkarmazken İslami STK’lar dini argümanlar üzerinden kardeşleşiyorlar. Kürtlere yapılanlara karşı ne milli, insani, ne de dini bir tutum takınabildiler. Oysa katledilen Kürtler de Müslüman’dı. Ama sorun, onların siyasal çizgisinde olup olmamak. Bu yüzden de Mısır’da katledilen Müslüman Kardeşler için daha fazla duyarlılar. Sürekli taziye mesajları yayımlıyorlar, onların mücadelesine destek mesajları gönderiyorlar. Yazımızı Rojava’da Kürtlerinin haklı mücadelesi için açık ve net bir tutum takılmayıp da Hüda-Par’ın Mısır için gösterdikleri duyarlılığı sözlerinde nasıl dile getirdiklerine bakalım:

“Darbeye direnen Mısır halkının bu direnci karşısında darbecilerin, şiddet yanlısı grupları tahrik ve teşvik edercesine yaptığı meydanlara inme çağrısı, halkta ciddi bir karşılık bulmayınca, darbeciler bu kez kadın, erkek, yaşlı genç demeden yüzlerce sivil insanın hayatını kaybetmesine, binlercesinin de yaralanmasına yol açan büyük bir katliam gerçekleştirdi. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Bu katliamı gerçekleştiren darbecileri kınıyor ve tel’in ediyoruz. Mısırlı kardeşlerimizin direnişini yürekten destekliyor ve acılarını paylaşıyoruz. Rabbimizden, sabır ve sebatla ortaya konulan meşru ve haklı direnişin, ödenen bedellerle birlikte zaferle sonuçlanmasını diliyor ve istiyoruz (22-29 Temmuz değerlendirmesi).”

Allah’tan rahmet ve yaralılar için acil şifalar diliyoruz. tüm Müslümanları ve vicdan sahibi insanları Mısır halkına destek vermeye davet ediyoruz (30 Temmuz taziye mesajı).”

“Werzeba” nikli bir okurumuzun Özgür-Der ile ilgili aşağıdaki sorularına cevap verilirse sorun kalmaz bence;

Özgür-Der'e sorular; 

1-Kuruluş amacınız nedir? Kimin özgürlüğünü savunuyorsunuz?
2-Derneğinizin gelirleri nerden ve kimler tarafından karşılanmaktadır?
3-Kürt ve Kürtlük sizin için ne ifade ediyor? Size göre Kürt sorunu var mıdır? Sizin çözüm önerileriniz nedir?
4-Beraber hareket ettiğiniz Afgan, Çeçen, Türk, Araplardan oluşan gözü dönmüş çeteler cihat mı yapıyor? Yoksa Kürt düşmanı devletlerden aldıkları para için mi Kürtleri öldürüyor? Sizde bunun için para aldınız mı?
5-Suriye'de neden Kürtlerin karşısında yer aldınız? Size göre Suriye'deki Kürtler Müslüman değil mi?
6-Yaptığınız cihat bile olsa o insanlar dinsiz bile olsa kadınlara tecavüz etmek, çocuk, yaşlı demeden yakmak öldürmek cihat mı?
7-Size göre bu yollar mubahsa ki bu yönde verilen fetva var, uğruna savaştığınızı söylediğiniz İslam dini size bu yetkiyi veriyor mu?
8-Suriye de eline silah alan Kürt sizin neden zorunuza gidiyor? 
9-Görüntüler Kürt bölgesinde çekilmemiş diyorsunuz; diyelim ki kuzey kutbunda ya da Mogadişu’da çekildi size göre kadınlara çocuklara tecavüz edip öldürmek günah değil mi? 10-O kadınların bedenine dokunduktan sonra kendi kadınının bedenine nasıl dokunacaksın? O çocukların kafasını kestikten öldürdükten sonra kendi çocuklarını nasıl seveceksin?
11-Şimdi sizin Arakan’da Müslümanlara aynısını yapanlarla bir farkınız kaldı mı? Arakan demişken işte orada Müslümanlar zulüm görüyor, haydi oraya cihada gidin gideniniz var mı? Yoksa orası için efendileriniz para vermiyor mu?

Sözün özü: Yanlış anlaşılmasın, biz de Mısır’da ve dünyanın diğer ülkelerinde sivillere yapılan katliam ve zulümlere de karşıyız. Sadece ve sadece riyakârlık olmasın, Kürtlere karşı yapılan zulme de karşı çıkılsın istiyoruz vesselam…

Ve son söz!

“Masum İnsanları öldürmenin utancını kapatacak büyüklükte bir bayrak yoktur” Howard Zınn

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
156 Yorum
Necip Çapraz Arşivi