İbrahim Genç

İbrahim Genç

Herkesi Türk sanma hastalığı

Herkesi Türk sanma hastalığı

Ülkemizde yurttaşlardan doğru bilginin saklanmasının ve ideolojik eğitimle de “devlet dogmaları”nın yeni nesillere empoze edilmesinin bugünkü sorunların çözülememesinde etkili olduğunu her fırsatta dile getiriyorum. Çünkü bu yaklaşım, yurttaşlardaki kuşkucuğu yok ediyor ve sorunların kavranılmasını engelliyor. Bu anlamda iktidar, bilim ve medyanın bu günahı bugün bile taşıdığını söyleyebiliriz.

Bugün Türk Tarih Kurumu (TTK) eski başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun söylediklerini okuyunca durup düşünmeye başladım. Çünkü Hallaçoğlu, bilimi resmi iktidarın hizmetine sunduğu açık olan bir akademisyen profili çiziyor. Ki savunduğu birçok düşünce 1930’larda geliştirilen Türk Tarih tezi ve Güneş-Dil teorisi ile benzerlik göstermektedir. 

Halaçoğlu’nun söylemlerine geçmeden önce önemli bulduğum iktidar-bilim ilişkisi üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Yaratılıştan bu yana “iktidar güdüsü”nün varlığı, bu kavramın sosyolojik olarak incelenmesine neden olmuştur. Tübitak tarafından basılan bazı kitaplar da iktidar-bilim ilişkisini ayrıntılı bir şekilde irdelemektedir. Söz konusu kitaplarda iktidarın en çok ihtiyaç duyduğu şeyin “korku” yaratmak olduğu da açıklanıyor. Bu bağlamda yine Tübitak’ın yayımladığı “İktidar ve Bilim” adlı kitabın; bilimin nasıl iktidarın hizmetine girdiği-girebileceği, iktidarın neden bilimsel bir jargona ihtiyaç duyduğu uzun uzun anlatılıyor. Kitapta bilimin yönetimin aleti olduğu ama zamanla yönetimin bilimin egemenliği altına girdiği vurgulandıktan sonra “Bilim ve iktidar arasında tuhaf bir efendi-köle ilişkisi gelişir (s. 64)” saptaması yapılır. Kitap, yönetimin yanlış verileri bilimsel bir jargonla sunduğunu ve zamanla da bu yanlışları savunan bilimin (!) kölesi haline geldiğini vurgular.

HALAÇOĞLU’NDAN İNCİLER…

Ülkemizde bu durumun geçmişten bu yana yaşandığını biliyoruz. Bugün isimlerinin önünde büyük unvanlar bulunan birçok kişinin nasıl bilimsel günahlar işlediğine şahit oluyoruz. Şüphesiz bu günahkar bilim adamlarından bir tanesi de TTK’nin eski başkanı Yusuf Halaçoğlu’dur. Yazımın girişinde kısaca ele aldığım iktidar-bilim ilişkisinde belirtilenlere uyan bir karakterdir maalesef.

Halaçoğlu’nun Ağustos 2007’de bir konferansta söylediklerini hatırlayalım: 

“Müslümanlığı kabul etmiş ve kendisini Türk olarak kabul etmiş insanlar gelip Anadolu’ya yerleşmiştir. Dolayısıyla bunları bir mozaik olarak kabul etmek farkına varmadan ülke içerisinde de bir takım gruplaşmalara neden olmaktadır. Bu konuda özellikle siyasetçilerin çok dikkatli olması gerekir. Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz insanların aslında yapısal olarak ’Türkmen asıllı’ olduğunu, Kürt Alevi olarak bilinen vatandaşların ise ‘Ermeni kökenli’ olduğunu gördük. 

Şimdi de bugün (10.04.2010) katıldığı bir konferansta söylediği şu ifade bakalım:

“Üzerine basa basa söylüyorum Aleviler özbeöz Türkmen'dir.”

2007’deki konuşmasında Alevi, Kürt ve Ermeni yurttaşlara hakaret eden Halaçoğlu, o gün için Kürtleri Türkmen, Alevileri de “Ermeni dönme” ilan ediyor. Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden bahsederken de daha önceden Anadolu’da var olan halkları inkar ediyor. O günkü konuşmasında genel itibariyle Hallaçoğlu, “Kürt yoktur” demeye getiriyordu. 

Ne olduysa bugün de Halaçoğlu, bu sefer de bütün Alevileri, Türkmen ilan ediyor. Buradan da anlıyoruz ki Hallaçoğlu “Aleviler Türkmen ise o zaman Kürtler de Türkmen’dir. Kürt Aleviler de aslında Ermeni olduğuna göre Kürt sorunu da yoktur. Sorun, ülkemize göz koyan bir kısım Ermeni dönmedir.” demeye getiriyor. Allah aşkına bu nasıl bir bilimsel anlayış? Zaten bilimsel etikten yoksun olduğu açık olan bu yaklaşımların kendi içindeki çelişkisi de ayrıca hayret verici boyutta.

Sözlerinin devamında Halaçoğlu, Osmanlı’nın bir imparatorluk olması sebebiyle hiçbir ırka ayrımcılık yapmadığını, dolayısıyla Ermenilere yönelik bir baskının söz konusu olmadığını vurguluyor. Tabi söz konusu olayın 1910-1915’lerde Türk milliyetçiliğinin yükselişte olduğu ve ırkçı tutumlarıyla bilinen İttihat ve Terakki’nin yönetimde olduğu dönemde gerçekleştiğini gözden kaçırıyor. Böylece toplumun olay ve durumları determinist bir şekilde değerlendirmesini de zorlaştırıyor.

Konferansa katılanlardan biri de MHP’li Meral Akşener. Hani bir zamanlar önemli bir mevkideyken “Ermeni dölü” gibi laflar kullanan vekil. Halaçoğlu için “Ağabeyimdir” diyen Akşener’in varlığı da konferansın temasını veriyor aslında. Daha önce de yaşını başını almış MHP’li bazı insanlardan duyduğum “Kürt sorunu yok, büyük Ermenistan projesi var. PKK Ermeni’dir” , şeklindeki sözler bu konferanslarda da işlenmekle birlikte, Hallaçoğlu da bu işin sözde bilimsel savunucusu olmaya çalışmaktadır. Ki 2007’deki açıklamalarına karşılık o dönemde başta Alevi dernekleri olmak üzere birçok tarihçi “söylediklerini ispatla” dediyse de Halaçoğlu’ndan net bir cevap alınamamıştı. 

Şimdi Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Halaçoğlu’nun çelişkili, toplumu ilerletmeyen ve sorunları çözümsüzleştiren yaklaşımlarının ülkemize bir fayda sağlamayacağı muhakkak. Günümüz gerçekliğinde bu topraklarda insanlar kendilerini içinde bulundukları aidiyetlerle tanımlarken bazı bilim adamlarının bu tür yaklaşımları ancak ırkçılığı yeşertir. Nasıl ki geçenlerde çıkan bir haberde olduğu gibi ve daha önce ülkemizde başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere birçok üniversitede dile getirilen, aynı zamanda Genetolog Spencer Wells’in söylediği “Anadolu’da Türk geni az” gibi ifadeler anlamsız ve hatta işe yaramazsa Hallaçoğlu’nun söyledikleri de anlamsız ve işe yaramaz şeylerdir. Gerçek olan şu ki bu topraklarda şimdi kendine Türk diyen, Kürt diyen ve kendilerini daha başka aidiyetler içinde tanımlayan insanlar var. İşte mesele bu, insan ırkını ve genini tartışmaya açmak bağnazlığı getirir.

Tabi Halaçoğlu gibi zihniyetler ırk temelli düşündükleri için paranoyak-kompleks bir yapıya bürünmeleri de normal. Zaten bu ruh halinden dolayıdır ki bütün dünyayı kendine düşman gören bir yaklaşım var. Bugünkü konuşmasında “Başımıza önce Asala, sonra PKK belası çıkartıldı. Halk bunun nasıl olduğunu biliyor. Güneydoğu'da oynanan oyunları o Kürt denilen vatandaşlarımız da biliyor. Batı'dan gelen her söz bizim aleyhimizedir. Avrupa, Haçlı seferleri yüzünden Türkler'e karşı kurulmuş bir bloktur. O yüzden bizim çevremizdeki ülkeleri göz önüne alıp devlet olarak çıkarlarımızı gözetmeliyiz” şeklindeki sözleri de bu paranoyak ruh halini yansıtıyor. 

Halaçoğlu’nun bu tavrı da bana J. A. C. Brown’un Siyasal Propaganda adlı  kitabında dile getirdiği şu sözleri anımsatıyor: “Faşizm milletin gücünü yüceltir, milletin büyüklüğünü göstermek için tarih ders kitaplarını yeniden yazar ve milli olarak kabul edilen insan tipinin üstünlüğünü göstermek için bilimi saçmalığın akıl almaz bir fandangosu (hareketli bir İspanyol dansı) olarak yeniden modellendirir; sayılamaz ölçüde düşman saibidir ve birçok şeye karşıdır, ancak, somut biçimde hiçbir şey içindir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
23 Yorum
İbrahim Genç Arşivi