İbrahim Genç

İbrahim Genç

Hakkari

Hakkari

Batıdan doğuya gidildikçe yükselen dağlar, ülkenin bir diğer ucunda birleşir. Bu birbirilerinden farklı dağlar ki Hakkari’ye ulaştıklarında adeta Hakkari’yi omuzlayıp zirveye kondururlar.

Öyle ki Yüksekova, dağların sırtında bir çanak gibi durur geniş ovasıyla… Burada her şeyin dağlarla belirgin özel bir ilişkisi vardır. Adeta şairin deyişiyle “Hesap dağlarladır, umut dağlarla”.

Dağların heybetinden midir bilinmez ama laleler bile ters yetişir burada, boyunları büküktür. Onlara “ağlayan gelin” demişler… Sümbül Dağı’ndan Hakkari’ye yayılan bir bakış vardır; Zap suyu hırçın, Zap suyu yarıp akmaktadır derin vadilerde… Yüksekova düzlüklerinden Cilo’nun heybeti bir başka… Cilo, bağrında kardelenler yetiştiren Cilo… Nehil Sazlığı, bin bir kuşun orkestrasında bir sahne… Berçelan yaylasında Seyithan Gölü bir arı su… Sümbül Dağı’nda bir faili meçhul karanlığa gömülü Kan Gölü…

Hakkari… Acılarından güzelliklerini yaşamaya ve bunları dünyaya anlatmaya fırsat bulamamış bir şehirdir. Bugün sağlanan huzur ortamıyla birlikte folklor, dağ turizmi ve diğer yönlerini yavaş yavaş göstermeye çalışıyor. Burada insanlar kendi değerleriyle, renkleriyle yaşamaya özen gösteriyorlar. Adeta doğal bir endemik kültür yaratılagelmiş. Yayla festivallerinde, bayramlarda ve tabii ki düğünlerde atalarından aldıkları alışkanlıkları sürdürmeye çalışıyorlar.

Bu anlamda Hakkari düğünleri çok dikkat çekmektedir. Hatta kimi zaman ya şaşalı oluşuyla, kimi zaman gelinlere takılan kilolularca altınla ve kimi zaman da uzun halayları ile giyim kuşamıyla medyada yer almıştır. Tabii şu zamana kadar Hakkari, Batı için adeta mistik bir coğrafya olarak kalmıştır. Hakkari’yi anlamak, oranın özel koşullarını bilmekten geçtiği için kimi zaman medyada yer alan bilgiler önyargıları daha da derinleştirmiştir.

Müslümanlığa, Hıristiyanlığa ve Zerdüştlüğe ev sahipliği yapmış farklı kültürler arasında bir kavşak görevi görmüş bir şehirdir. Yüksekova Haber’den Necip (Çapraz) ağabey anlatıyor: “Hakkari’yi farklı kılan ve onu bir yaşamsal merkez yapan nokta, savaştan korunmak için insanların sığındığı bir coğrafya olmasıdır. Böylece bu coğrafyada yaşayan insanlar düşmanların öldürücü darbelerinden korunmak için geçit vermez dağ zirvelerini kullanmışlardır. Zagrosların en amansız ve geçit vermez coğrafik yapısı bu alandadır. Aslında Hakkari’nin kültürel etkileşimi Van, Bitlis, Şırnak, Batman, Irak Kürdistan’ın Duhok, Diana, İran’ın Urumiye şehriyle vardır.”

Hakkari, yiğitler yetiştirmiş bir şehirdir. Öyle ki en zor zamanlarda bile boyun bükmemiştir. Ki hâlâ da öyledir. Aynı zamanda Hakkari medreselerinden Melayê Bateyi’ler, Ehmedê Xanî’ler geçmiştir. Nice halklar sofrasından Qıris ya da Doxeba gibi meşhur yemeklerinden tatmış, dengbêjlerin ağzından Momine ve Mem Ebasi gibi acılı öykülerinden dinlemişlerdir. Sevdalar baharlanmıştır düğünlerde, heftrengler içindeki genç kızlarla… Kiras û fîstan’lar içinde bahar çiçeklerine nispet yapan kadınlar… Şelûşepikleriyle heybetlerine heybet katan yiğitler…

Hakkari, Colemêrg… Yüksekova, Gever… Çukurca, Çelê…Şemdinli, Şemzînan… Hepsinin ayrı bir anlamı ve güzelliği var şüphesiz. Gidip görmeli; gezip anlamalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İbrahim Genç Arşivi