Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Gelecek bizimdir

Gelecek bizimdir

Değerli okuyucularım;

Biz Kürdler bu ülkenin asıl sahipleriyiz. Zaten Avrupa ile birleştiniz mi, üniter devlet filan hepsi geride kalır...

Ziya Paşa"nın dediği gibi "Sabah olur, Sabah olacaktır" geceler Tûlû-Haşre kadar sürmez ( sonsuza kadar) artık.

Kürd, bir ulusun ulusal ve kültürel hüviyetidir. Türklerle yüzyıllardır bir arada yaşıyoruz. Dostluktan kardeşliğe geçen, önemli ölçüde kaynaşmış olan bir topluluğuz. Dolayısıyla merhum İsmet İnönü'nün de belirttiği gibi: "Kürtler Milli Mücadele'nin devamınca canla başla beraberlik gösterdiler. Lozan Muahedesi yapılırken de Kürtler vatansever olarak Türklerle beraber bulunmuşlardır. Biz Lozan'da milli davamızı 'Biz Türkler ve Kürtler' diye bir millet olarak müdafaa ettik ve kabul ettirdik." (“Anılar”, Ulus, 31 Mart 1969.). 

Ama buna nazaran bu ülkede biz Kürdlere fırsat eşitliği tanınmadı, siyasi iktidarlar bizlere kardeş gözüyle hiç bakmadılar. Ve hatta diyebilirim ki Şeyh Sait Kürd ulusal başkaldırı hareketi Kürdlere siyasiler tarafından verilen sözlerin devlet tarafından o dönem yerine getirilmemesinden dolayı doğmuştur. Hatta Koçgiri, Ağrı, Zilan, Dersim ve bunlara PKK dahil olmak üzere meydana gelmiş olan 36 Kürd başkaldırısının sebebi budur.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Devlet, bu sorunun çözümü için ciddi stratejiler ve politikalar üretmedi. Kendisini sevmeyeni, onu niçin sevmediğini sorgulamadı. 

Bu bağlamda insanlar onu sevmiyorsa insanların bu tavrına yol açan şahsiyetlerden ve politikalardan da hesap sormadı.

1950'lerde Menderes'in Demokrat Parti'si, bazılarının "Güneydoğu" veya "Kuzey Kürdistan" dediği yasak bölge olmaktan çıkardı. Bazı Şeyh veya Ağa çocuklarını parlamenter yaptı. Bu bir mayhoş şerbetti, bazılarını siyasette serhaş etti ve o serhaşlar da bazılarının cantalarını serhaş serhaş taşıdılar. Mecliste İsmet Paşa'yla aynı partiden olmadıkları halde birlikte kışık oynadılar, siyaset yapamadılar, sorunu çözemediler.

Hep kendi çıkarlarını düşündüler.

Eğer tarihe eğilip bu son 85 yılı irdelerseniz; Kürdlerin hayatının bir yüzünü katliam, diğer bir yüzünü ise hep sürgünler kaplar. Dolayısıyla demokrasi ve hukuk kapıları üstlerine daima kapanan Kürdlerin dağa çıkmaktan başka yolları olmadığını çok rahat tespit edebilirsiniz. Bunun ancak ve ançak siyasi acılımlarla önlenmesi gerekirken, ajitasyonlarla dağa çıkmayı engelleyebileçeklerini ülkede zannedenler oldu. Bu bağlamda Demirel, "Kürd realitesini tanıyoruz" dedi, Mesut Yılmaz, "Avrupa yolu Diyarbakır"dan geçer" belirlemesinde bulundu.  Hatta Turgut Özal, "Federalizmi tartışabiliriz", "Meseleyi kökten halletmek için Türkiye"nin adı Anadolu olarak değiştirilse daha iyi olmaz mıydı?" dedi.

Tansu Çiller gibileri, Bask Modelinden bahsederken; Doğan Güreş, Mehmet Ağar ve Mehmet Eymürl'e birlikte korkunç olayların yapılmasına sebep oldular. (Buna Susurluk, Şemdinli, Ergenekon olayları örnek verilebilir.) Diğerleri ise o dönem milletvekili oldukları halde, mayhoş şerbetleriyle bu tezgahlara hep destek verdiler.

Hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz?

Gönül aslında, ayrımcılığın bütünüyle kaldırılmasını arzu ediyor. Dolayısıyla sormak gerekiyor, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat"ın parti yönetiminden uzaklaştırılması, “devletin” iktidar partisi üzerindeki etkisini göstermiyor mu? Devlet yani askeri ve sivil bürokrasi “en üst söz ve karar sahibi mercidir” tezi bir kez daha kendini ispatlamadı mı?

İnkar etseniz bile Değerli Dengir Mir Mehmet Fırat"ın gidişi ve yerine Sayın Aksu"nun gelişinin hükümet siyaseti üzerine ciddi etkileri olacak gibi görünüyor.

* * *

Nefsi müdafaa meselesine gelince!

Nefsi müdafaa hakkı suistimal edilemez. Hukukta kişiler kendilerini savunmak zaruriyetinde kaldığında evinde ve işyerinde silaha davranabilir, malını, canını ve namusunu korurken silah kullanırsa nefsi müdafaadır. Aynı silahı sokakta saldırmak maksadıyla kullanırsa, o da devlet düzenini hiçe saydığı için anarşist sayılır. Biz ülkemizde anarşinin tekrar doğmasını engellemeye çalışmalıyız. Eğer eski yıllardan ders almazsak, 60 veya 80 cuntası gibi bir cunta iktidarı ele geçirebilir.

Diğer taraftan sizlerle bugün, bir okurumun göndermiş olduğu aşağıdaki hikayeyi de ibret alınması için bu sütunlarda paylaşmak istiyorum.

“Bir inek, bir beygir, bir eşek, dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve bir yıl sonra buluşmaya karar verirler. Her biri başka yöne yola çıkarlar. Bir yıl sonra buluşma yerine önce inek ile beygir gelir. İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüşlerdir. 

Beygir sorar: 'Nedir bu halin inek?..' 

Inek iç çekerek anlattır: 
“Bu insanlar merhametsiz. Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha varmış, onu yanıma koyup çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş...”

Sonra beygir anlattır: 
“Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler. O indi öbürü bindi, o indi öbürü bindi... 
Binmedikleri zamanlar zincire vurdular... Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğimde arkama kocaman bir araba bağladılar, bu sefer birçoğunu birden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş..." demiş.

Ve uzaktan eşek gözükür. 
Eşek; ıslık çala çala, taşlara tekme ata ata gelir. Mutluymuş. Şişmanlamışmış, tüyleri parlıyormuş, gözlerinin içi gülüyormuş, üzerinde en güzel takım elbiseler varmış. 

İnek ile beygir, 'Nedir bu halin, neler oldu' diye merakla sorarlar.

Eşek anlatır: 
"Bir memlekete vardım, birisi bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, duyan benim yanıma koştu, duyan koştu.
Onlar geldikçe ben daha çok falan-filan diye bağırdım..."

"Sonra?.."

"Sonra beni sudana padişah seçtiler..."
 
'Yani sen reis mi oldun?..'

'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmıyordu, ben bağırdıkça onlar 'Memleket seninle gurur duyuyor' diye alkışladılar. Yiyecek birçok şey 
vardı. Ben ise yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım...' 

'Pekiii... Senin eşek olduğunu anlamadılar mı?...'
Eşek yanıtlar: 'Yarısı anladı ama diğer yarısı anlamadı...'"

Sözün kısası, Karanlık gecelerin, nurlu sabahı vardır. Ayrıca şu da unutulmamalı ki, "Sabah olur, sabah olacaktır."

Geceler Tûlû-Haşre kadar sürmez ey halkım!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi