M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Devlet ve Kürtler Kitabı Üzerine

Devlet ve Kürtler Kitabı Üzerine

Batman"dan Ankara"ya uçuyordum. Business Clas, VIP, yani Türkçesi önemli kişi ve şahsiyetlerin seyahat ettiği koltukta DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız ile karşılaştım. Elinde bir kitap okuyordu. Kitabın adı “ Devlet ve Kürtler”, yazarı Prof. Dr. Metin Heper. Selam, kelamdan sonra kitabı aldım ve gelişi güzel şöyle birkaç başlığa göz gezdirdim.

 

Ankara"ya iner inmez ilk işim bu kitabı almak oldu. Ancak peş peşe baş gösteren sağlık sorunları, ameliyatlar nedeniyle okumaya fırsatım olmadı. Ta ki, Genel Kurmay Başkanı"nın geniş kapsamlı basın toplantısında aynı kitaptan söz edince, artık okumak benim içinde farz olmuştu.

 

Doğrusunu yazmam gerekiyorsa kitabı bitirene kadar her paragrafında “vay be!”, “yok ya!”, “daha neler!”, “insaf hoca!”, “buna ne demeli?”, “doğru”, “yanlış”, “yalan”, “iftira”, “haksızlık”, “palavra”, “saçma”, “kesin”, “hala var”, “sordun mu?”, “Turancı”, “geç kaldın”, “neden?”, “ırkçı”, “çağdaş”, “hepsi bu”, “ya sonra”, “maalesef” vb. onlarca sözcük kitabı okudukça sürekli ağzımdan çıktı; tepkimi de söz konusu paragrafın yanına da yazıyla yazdım.

 

Yine kitapta “olmaz o kadar”, “ama”, “oysa”, “öyle değil”, “fakat”, “tek yol”, “asimile etme anlamına gelmiyor”, “zorla eritilmedi”, “farklılıktan”, “yakınlıktan”, “etnik olmayan biçimde”, “söz edilemez”, “dostça”, “ön görmemiş” vb. savunma ve hoş görme o kadar çok peş peşe ve paragraf aralarına serpiştiren Metin hocayı tebrik ediyorum. En sert yaptırımları bile yumuşatan bir dil kullanarak savunan bir tutum sergilemişti.

 

Gerçi Prof. Metin Heper hocaya bu yaklaşımı çok görmüyorum. Ne de olsa bu ülkede “Kürt yok” üzerinde tez vererek profesör, hatta Bakan olan kişiler var. Bu bakımdan Metin hoca onların yanında zemzemle yıkanmış gibi.

 

Bu ve benzeri kitaplar için, farklılıklarımızı zenginliklerimiz olarak görmeyen ve de isimlerinin önündeki unvanlarına güvenerek tez yazanlar yüzünden yara zor kapanıyor. Çünkü Kürtler yıllarca yaşayarak bedeli ağır bir öğrenme ve yaşama sürecinden geçtiler.

 

Oysa Kürt halkı Türkleri hep kardeş gördü. Türk halkının da kahır çoğunluğu da Kürt"ü kardeş bildi. Ne yazık ki tez yazıcısı bilim adamları ve aydınlar olaya hiç aynı gözle bakmadılar. Hep rejimin, statükonun, egemenlerin gözleri ve görüşleriyle tezler yaptılar. Çekilen acıları bedeninde hissetmeyen tez yazıcıları yıllardır çözüme katkı sunamadılar. Olup bitenlere rağmen Kürtlerin Türklerden nefret etmediğini, öfke ve kin beslemediklerini tez yazıcı Profesörlerin görmeleri gerekmez mi?

 

Kimin haklı, kimin haksız olduğu tezlerine sarılmadan; tartışarak, sade bir yürekle düşünerek karar vermek gerekiyor. Kürtlerin canının ne kadar yandığını bir sefer olsun görmek gerekiyor. Bilim adamları, aydınlar, gazeteci, yazar, siyasetçi sözün özü tüm egemen sınıf Kürtler söz konusu olunca empati yapmaktan kaçınıyor.

 

NE YAPILMALI?

 

Tezlerimiz acı gerçeğimizle yüzleşme üzerine olsun. Bu çerçevede baktığımızda 30 yıldır evladını, babasını, amcasını, dayısını, kız kardeşini, halasını, teyzesini, dedesini hatta yaşlı ninesini kaybedenlerin, 50 bin canın yarattığı travmanın hakkını vererek tezler yazılmalı.

 

Öyle bir acı ki 17 bin 500 faili meçhul katilin bir tanesi orta yerde yoktur. Birilerinin bana kızmaya başladığını duyar gibi oluyorum. Ama gerçek bu. Bunu da konuşmak ve de görmek zorundayız. Bu ülkemize, halkımıza ve bu topraklara olan boynumuzun borcudur. Kendini devlet sanan birileri yıllarca kaba güç kullanarak hunharca cinayetler ile son 30 yılımızda bize büyük bir yıkım yaşattı. Hocalar bu gerçekler ile yüzleşen tezler yazmalılar.

 

Devlet ve Kürtler gibi son derece anlamlı bir kitapta tez olarak “önlemlerin sertliğini ülkenin karşı karşıya olduğu tehdittin düzeyine bağlamak gerek.” Ya da “asimilasyon yoktu, entegrasyon vardır.” Ve ya,“ Devletin gündeminde asimilasyon olmadığı için "Türk" sözcüğü, sıfat olarak kullanılmadı.” Bir de, “Kürtler etnik ikinci kimliğinin etnik birinci kimliğe dönüşmesi bir tehlike olarak algılanınca söz konusu ikinci kimlik göz ardı edildi.” Sadece bu 3-4 sava bile “Eh insaf be Metin hoca demek gerekmez mi?”

 

KÜRTLERİN İYİLİĞİ

 

Metin hoca, kitabında ana fikir olarak diyor ki “ Devlet ne yaptıysa Kürtlerin iyiliği için yaptı. Zaman, zaman olumsuz bazı uygulamalar olduysa da bunu devlet "asimile" yapmak için değil; entegrasyonu sağlamak için yaptı” tezini ileri sürüyor. Entegrasyon ne demek, uyum sağlamak, bütünleşme sağlamak. Bir parçanın bütünü olmak. Ha asimilasyon, ha entegrasyon? Ne fark eder ki Metin hoca?!.

 

Ne demiş hocam; “Kürtlerin iyiliği için.”

Kürtler de diyorlar ki, hangi iyilik için?

 

Dilinden, toprağından kopartılması, köylerin yakılması, 50 bin insanın öldürülmesi mi iyiliktir? Şerhlerin varoşlarında dilenci, yan kesici, tinerci olmak için bölgesinden uzak sürgünlere gönderilmek mi iyiliktir? Baskı, işkence, inkâr, imha mı iyiliktir? Faili belli cinayetler, asit kuyuları, çocukların 30-40 yıl hapisle cezalandırılmaları mı iyiliktir?

 

Kürtler, kendi kimliklerini inkar etselerdi, “Türk” kimliğini; yanı üst kimliği ön plana çıkartıp ona sarılsalardı, gerçek kimliklerini asla öne çıkarmasalardı, 86 yılın sonunda Metin hocanın değimi ile tam entegrasyon sağlasalardı “Kürt sorunu” diye bir sorun olur muydu? Şüphesiz hayır. Çünkü tez asimilasyonun adını entegrasyon ve çağdaşlaşma olarak gösteriyor.

 

Diyorum ki, bir birimize “tez” adı altında bile olsa, kelime oyunları yapmayalım. Gerçek neyse orta yere döküp konuşalım, tartışalım. Karşılıklı diyalog mu, empati mi ne derseniz; kırıp geçmeden, üstünü örtmeden açık yüreklilikle seslendirelim. Acı, pişmanlık verse de geçmişte yaşananların Kürtlerin canını ne kadar yaktığını, ne kadar mağdur edildiklerini görerek soruna yaklaşalım.

 

BİLİM ADAMLARI KORKUSUZ OLMALI

 

Metin Heper gibi isimler Türkiye ve Dünya"da onlarca üniversitede görev almış kişilerdir. Söyledikleri ve yazdıklarına binlerce insan inanıyor. Devleti yönetenler bunların tezlerine itibar ediyor. O yüzden bu seviyeye gelmiş olanların görevi gerçekleri korkusuzca dile getirmektir. Bu isimler devleti zora sokacaklarına devletin düzeyini, huzurunu ve refahını yükseltmeliler. Profesörler sorunların çoğalması için değil, çözülmesi için tezler hazırlarlar.

 

Oysa bazı bilim adamları, 1930"lara saplanmış, 2009"un gerçek hayatından kopuk insanlar yetiştiriyorlar. Örneğin; “En iyi Kürt, ölü Kürttür” diyen avukatı da, “Kürtlerin ölümünü istemek fikir özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmeli” diye savunan avukatı da tepki vermeden dinleyen, hatta belki onay veren hâkimleri de mezun eden bu profesörlerdir.

 

Yazımda ve eleştirilerimde üslup hatası yapmak istemiyorum amma; ne zamanki Üniversite ve Profesörler görevlerini tam olarak yerine getirirlerse o zaman memleket düze çıkar. Türkiye"de Kürt sorununun ekonomik, etnik, şiddet, demokrasi, insan hakları, eğitim ve toplumsal boyutunu tez konusu yapacak profesörler arıyorum.  

 

Bu yüzyılda, iletişimin ve teknolojinin geliştiği bu çağda, kitaplar yazarak yapılanları aklamanın bir anlamı yoktur. İskan kanunu ile başlayan, dilin yasağı ile devam eden, Yatılı Bölge Okulları ile doruğa çıkan “asimilasyonu”, “entegrasyon” adı altında “tez” olarak sunmak resmen Kürtleri aptal, enayi, yerine koymak anlamına gelmez mi?

 

Bozacının şahidi şıracı derler ya, Hoca"nın kaynak gösterdiklerinin büyük çoğunluğu Prof. Dr. Metin Heper ile aynı düşünen tek ulus yaratmayı savunanlar olduğu bir gerçek. Metin hoca kitabında işi o kadar ileri götürmüş ki; Türk Tarih Tezi, Güneş-Dil kuramı ve hatta Turancılık gibi projelerin bile ırkçı projeler olmadığını savunuyor.

 

KİTABIN OLUMLU TARAFLARI

 

Kitap"ta ender rastladığım doğru tespitlerden biri Osmanlı İmparatorluğunda ikinci kimliğin korunduğuna dair görüşü. Prof. Dr. Metin Heper"in samimi itirafı da “ Türkiye"de devlet 1990"lardan itibaren Kürtlerin kültürel haklarını tanımaya başladı, ancak ana dilde eğitim gibi grup haklarını tanımadı. Devletin Kürtlere kültürel haklarının tanınmasında, Kürtlerin bu çizgide isteklerinden çok, Türkiye"nin Avrupa Birliği"ne (AB)  tam üye olma çabası, AB mevzuatına uyum zorunluluğu önemli rol oynadı” ifadesidir.

 

Beklide 285 sayfalık kitapta böylesi üç, beş doğrudan başka tez olarak savunulan bir görüşe rastlamadım desem yeridir.

 

Deve"ye “boynun niçin eğri” diye sormuşlar. O da “ nerem doğru ki” demiş. Metin hoca kusura bakmasın, Devlet ve Kürtler kitabında doğru çok şey bulamadım. Çünkü Kürt sorunu Cumhuriyet ile birlikte homojen bir millet yaratmak isteği ve diretmesinden çıkmıştır.

Kürtler ve Devlet kitabında bu yüzden şunu çok açık gözlemledim. Bu ülkede yetişen bazı profesörler, siyaset bilimcileri, aydınlar, yazarlar isimlerinin önünde sahip oldukları unvanların arkasına gizlenerek yazdıkları tezlerin ceremesini Türk – Kürt top yekûn bütün millet çekiyor. Bilimsel adı altında belli kesimler için inandırıcı olabilir. Bu kesim için tek şey üst kimliğe dayalı kayıtsız şartsız yaşama ve rejimi savunmak tek çıkış yolu da olabilir. Onlar için bireyin devlete ölümüne bağlılık ve itaati kutsal bir zorunluluk da olabilir. Zaten tezlerin büyük bölümü bu doğrultudadır. Metin Heper hocanın Tezini de bu doğrultuda algıladım

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi