Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

'Dağdan in ovada konuş'

'Dağdan in ovada konuş'

Merhum Orhan Kotan 90'lı yıllarda "21. yüzyılda Kürt hareketi üzerine perspektifler" başlıklı bir makalesinde "Otonomi ya da federasyon gibi fikirler [Türkiye'deki] Kürt bölgesindeki sıradan insanlar için pek bir şey ifade etmemektedir”... demekteydi. Bu teşhis o günün şartlarına göre doğru olabilir. Ama bugün kuşkusuz Kürt sorunu, artık Diyarbakır-Van-Hakkari üçgenini çoktan aşmış, hatta Tahran-Şam-Bağdat-Ankara dörtgenine de uzun zamandır sığmaz olmuştur.

Dolayısıyla "Türkiye’de devlet kendine sormaktadır: Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü savunmanın yolu nereden geçiyor?, diye. İşte bu soruya en inanılır cevabı yine Merhum Orhan Kotan 30 Temmuz 1996’da,
Stockholm de kaleme almış olduğu “Çözümsüzlüğü Sorgulayalım“
başlıklı makalesinde vermektedir.

Kotana
göre „
Türkiye’de Kürt sorununun çözümü, yeni sınırlar çizmek, halk kitlelerini birbirinden ayırmak, coğrafi hapishaneler, gümrük duvarları ve tel örgülerden geçmiyor”.

Çözüm, ilişkileri iç içe geçen, ortak bir kaderi paylaşan ve ortak acılarla yüzyüze olan halk kitlelerinin mevcut durumlarına yasal bir temel ve siyasal bir statü bulmayı gerektiriyor.
Yaşanan darbeler sonucunda, anayasaların lağvedildiğini, bunun sonucunda da bazı çıkar odaklarının, haketmedikleri boyutta kendilerini ifade edebildiklerini bu nedenlerle ulusal ve toplumsal hukukun oluşturulamadığını hepimiz biliyoruz.

Siyaset, insana hizmet sanatıdır. Ama Türkiye siyaseti bahsini ettiğim bu darbeler sonucu hala yaralıdır. Çünkü Kürtler  vatandaş olarak kendi seslerini doğru bir şekilde meclise taşıması gereken vekillerini, neredeyse 1923’den bugüne kadar hiçbir zaman seçme fırsatı bulamamışlardır. İşin garip tarafı,  bölgeyi her zaman şıhlar ve de aşiret reisleri veya ağalar mecliste temsil etmiştirlerdir. Bu da varolan sorunu çözümsüzleştirmiştir. Vatandaş bir takım endişeler, tereddütler içerisindedir. Türk siyasetinin yaralı olması aslında Türkiye şartlarından gelmiştir. Türkiye çok partili siyasi hayatı taşımakta güçlük çekmiştir. İnişler, çıkışlar olmuştur. Oligarşik gelişmeler, 27 Mayıs askeri müdahalesiyle yeni bir sürece yol açtı. Bu süreç, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleriyle derinleşerek sürdü.

Sayın Mehmet Ağar DYP genel başkanı olarak bu durumu  çok iyi bildiği için, Türkiye'nin bulunduğu çoğrafyada hiç bir zaman neme lazımcı bir anlayış içinde kendisinin olamayacağını, reel hayat üzerinden siyaset yapmalısı gerektiğini, siyasi tavrıyla „Dağdan in ovada konuş“ cümlesiyle dile getirmeye çalışmıştır.
Bu vesileyle de yeni bir cuntanın 2007’de işbaşına gelmesini arzu edenlere şimdiden dersi vermiştir. Dahası, bilinçli bir şekilde ve akılcı bir stratejisinin ürünü olarak vatandaşların her ne görüşte, inançta ve kimlikte ise, onları öyle kabul edip haklarına saygı gösterecek, hiçbirini hor görmeyeceksin, düşüncesini dilegetirmektedir.

Ağar, ayrıca kimsenin silah alıp doğup büyüdüğü topraklara karşı dağa çıkmaması gerektiğini, çıkanların ikna edilerek indirilmesini zaruriyetini, bütün çabalara rağmen inmeyenlere ise hukuk dilinden yanıt verilmesi gerektiğini „Dağdan in ovada konuş“’ cümlesiyle duyurmaya çalışımıştır.

Peki Kürt sorununun çözümü imkansız mıdır?


Bir kere en başta imkansız diye birşey yoktur ve de pekala bu sorunun çözümleri mevcuttur, ama ortam buna müsait midir? İşte orası asıl mesele. Bu noktada denebilir ki ortak değerler hepimizin. Bu topraklarda doğup büyüyenlerin kendi topraklarına düşman olmaması gerektiğinin altını çizmek gerek.

Bununla birlikte, özellikle Kürt sorununda kendileri şunu söylemeye çalışmaktadır devlet, -ya da şöyle diyelim devlet aygıtının içine yerleşen bir grup- yazarın diline zincir, sanatçının ellerine kelepçe ve bilim adamının beynine balyoz indirmek için seferberlik halinde olmamalıdır. Kürt sorunu´nun işkenceyle, silahla çözülemeyeceği bellidir. Silah sıkanın Kürt sorununu çözme gibi bir derdi de yoktur. Bu sorun bizim içmeselemiz. Sorunun çözümü için bunlara legal siyaset yapma şansı vererek, ülkemizin problemlerini beraber çözelim demektedir. Bu düşünceyi biz Kürtler de anlayışla analiz edebilmeliyiz ki sorunun çözümü için önerileri sunabilelim.

Artık sağ-sol, asker-sivil, iktidar-muhalefet ayrımı yapılmadan çözüm olanaklarının ortaya çıkarılması halk tarafindan arzu edilmektedir.  Değişen dünya ve Türkiye koşullarında şiddetle bir yere varılmayacağını anlamamız gerekir artık. Dolayısıyla mücadelenin devletin ve halkın güçlü olduğu legal siyasi alana çekilmesi aklın gereğidir. İşte bu teze en yatkın cevabı da DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar verdi. Onun „Dağdan in ovada konuş“’ cümlesi aslında çok şey anlatıyor. Tabiki onu iyi anlayana.

01.Kasım 2006 Berlin
www.yazicioglu.de
[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
27 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi