M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Çocuklar, taş ve ceza

Çocuklar, taş ve ceza

Makaleme başlamadan bir mazeretimi ifade edeyim. Son üç yıldır çok uzun makaleler yazdığımdan okuyucularım şikâyetçi.

 

Haklılar, önce A/4 ü geçmeyen kısa makaleler yazıyordum. Ancak Kürtçe'de bir deyim var “birîn kure” Türkçesiyle, “yara derindir”.

 

Yara derin olunca ne kadar istesem de yapamıyordum. Ancak sizi yormak ve yazılarımla bezdirmek istemediğim için, elimden geldikçe makalelerimi kısa tutmaya gayret edeceğim.

 

10 – 15 yaşındaki çocukların avuç içinde taş izi, cebinde misket varsa polise taş attığı, hatta örgüt üyeliği gerekçesi ile gözaltına alınıyorlar. Kargaşadan bayılan kadınlar, çocuklar yerde onlarca polis tarafından coplanıyor, tekmeleniyor.

 

Polis, kendisine verilen görevi yerine getiriyor. Ankara'dan emir almış, “çocukta, kadında olsa” görevini yap diye.

 

 Cizre'de de 10 – 17 yaşları arasındaki çocuklar taş attı diye gözaltına alınmış, zindanlarda 40 yıl hapis talebiyle yargılanmıyorlar mı?

 

Diktatörlük ülkelerde bile çocuklara böyle bir muamele ile karşılaşmazken, insan haklarına saygılı, demokrat olduğunu söyleyenlerin yaptığını ekranlarda izliyoruz. Kürt kökenli Milletvekilleri TV"lere yansıyanlar karşısında sessiz kalması ayrı bir soru.

 

Hayatı adliye koridorlarında polis ve adliye muhabiri olarak geçen bir yazar olarak elbette güvenlik kuvvetlerine mukavemet ve şiddeti öven suçların niteliklerini biliyorum. Ancak ülkemizde suç ve ceza arasındaki adil dengenin istenen cezalar ve çocukların avuç içine göre tasnifi ve orantısız güç şirazesinden çıktığını ortaya koyuyor.

 

Yeni konsept Kürtleri çocukları aracılığı ile hizaya getirmeye, susturmaya, sindirmeye çalışıyorlar.

 

Güneydoğu coğrafyasında yapılan gösterilerde polisin son bir yılda gözaltına aldığı çocuk sayısı 835, cezaevlerinde demir parmaklıklar arkasında örgüt üyeliği ithamı ile tutuklanan 347 çocuk 25 – 40 yıl arasındaki ceza ile yargılanıyor.

 

30 yıldır bitmeyen Kürt sorununu yaşları 15 ten aşağı çocukları cezalandırarak dünyada bir ilk...

 

Bunu yapan, Dünya çocuk hakları sözleşmesine ilk imza atan ve Dünya"da çocuklara 23 Nisan'ı armağan eden bir ülkenin hükümeti ve ceza yasaları olması daha bir ilginç değil mi?

 

Onlar daha çocuk. Ama o çocukların avuçlarının içinde taş izi var, ceplerinde misket var diye (attıklarını gören yok, kanıt, tanık yok.

 

Birçoğu oyuncak bulamadığı için taşla oynuyor ya da oynarken düşmüş olabilirler de. Ki, ben de küçükken taş, çamur, toz, toprak içinde bütün Kürt çocukları gibi misket oynayarak çocukluğumu geçirdim.) gözaltına alınıyorlar, el falıyla suç tespiti yapılarak tutuklanıp cezaevine gönderiliyorlar.

 

TAŞ, ZİNDAN, VİCDAN

 

Ahmet Altan"ın yazdığı gibi, “Deyin ki, avucundaki taş izi düştüğü için olmadı da polise taş attığında oldu. On iki yaşındaki bir çocuğu, "polise taş attı" diye otuz yıl, kırk yıl zindana atacak bir vicdan, bir adalet olabilir mi?”

 

Filistin çocukları için timsah gözyaşı dökenler, siyasiler, (özellikle Kürt kökenli Milletvekilleri) medya, bürokratlar ve de ırkçı ümmetçiler.

 

Batman, Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak, Cizre'de taş atanlarda ana kuzusu çocuklar değil mi? Filistinli çocuklar için vicdanınız isyan ediyor da, Kürt çocukları taş attı diye zindana gönderip, 40 yıl hapis istenirken vicdanınızı hiç sızlamıyor mu?

 

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Meclis kürsüsünde söylediklerinde haksız mıydı? DTP dışlanarak, yok sayılarak Kürt sorunu çözülür mü?

 

Kürt coğrafyasında günlerce kaygı verici orantısız şiddet kullanılmıştır. Bölgede yaşananları çarpıtan yaygın medyanın ve görmek istemeyen siyasi partiler ateşe benzin döktüklerinin farkında mıdırlar?

 

Uluslararası sözleşmelerin altına imza atan, insan haklarına saygılı olacağını ilan eden; ancak en ufak bir hadisede "kadını da, çocuğu da" dayaktan geçiren; çocukların avuç içlerine bakarak tutuklayan, Davos"ta insan hakları dersi verenler hiç inandırıcı olabilirler mi?

 

Tabii ki, hayır…

 

Bunu kabullenmek mümkün değildir. Kimse kendini aldatmasın…

 

Kimse Kürt halkını, yaşananları anlamayacak kadar zekâ özürlü olduğu yanılgısına düşmesin…

 

ÇOCUKLARA BUNUN İÇİN Mİ 23 NİSANI ARMAĞAN ETTİK?

 

Çocuğun avucundaki taş izini örgüt üyeliği sayıyorsan; çocuğu psikolog eşliğinde değil de doğrudan gözaltına alıyorsan; çocuğu çocuk mahkemeleri yerine Terörle Mücadele Yasası kapsamındaki özel yetkili ağır ceza (eski DGM) mahkemelerinde yargılıyorsan; 10 – 15 yaşında Kürt çocuğunu bu yaşta devletine karşı isyankâr yapmıyor musun? 

 

Ey Başbakan, ey İçişleri Bakan"ı, ey Adalet Bakanı ve de ey Bölgenin Kürt kökenli Milletvekilleri geleceği görebiliyor musunuz? Yaptığınızın 12 Eylül sonrası Diyarbakır zindanlarından ne farkı kalıyor hiç düşündünüz mü?

 

Gösteriler ne kadar yasaya aykırıdır diyorsanız, polisin müdahale şeklide, çocukların tutuklanma şeklide hukuka ve insan haklarına o kadar aykırı değil mi?

 

Çocukları taş izinden, misketten örgüt üyesi ilan etmek, çocuk avcılığı üzerinden Kürtleri sindirmeye kalkmak değil midir?

 

Dünya'da 23 Nisan'ı çocuklara armağan eden bir ülkede bunlar oluyor, eminim her şeyden haberiniz vardır.

 

Bölgede, Diyarbakır olay, Batman Çağdaş ve Yüksekova Haber"e; zaman, zaman Taraf"a yazı yazan bir yazar olarak ekranlara yansıyan görüntüler karşısında oturduğum yerde tüylerim diken, diken oldu.

 

Bir ülkenin Başbakan'ı “Çocuk da, kadın da olsa gerekli müdahale neyse o yapılacaktır” dediği için merkezi yönetimin temsilcisi Emniyet Müdürü"nün “görevimi yapıyorum” demesinden başka ne yapmasını bekleyebiliriz ki?

 

Bu çocuklar bizim geleceğimiz.

 

Çocuklarımıza dokunmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi