M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Cenazeden korkanlar

Cenazeden korkanlar

Yeniden Merhaba. 4 hafta ameliyatta verdiğim ara ve okuyucuya saygı yazısından sonra İki haftalık nekahet döneminden sonra ayrılığı daha fazla uzatmak benim gibi 42 yıl yazı yazan biri için mümkün değildi.

Biz yazarlar beyni çalıştığı ve klavyeye parmakları bastığı müddetçe yazı yazmaktan asla vazgeçemezler. Yazı yazmak teneffüs ettiğimiz hava, içtiğimiz su gibi bizler için artık bir gereksinimdir. Ancak değerimizi bilen gazete ve siteler için bu kural geçerlidir. Ahde vefa etmeyen, geçmiş olsun demeyen, küçük bir özür dilemeyenler için bu yaklaşım geçerli değil.

* * *

Bu ülkede akla ziyan ne varsa olmaya devam ediyor. Her şey insanın aklına gelir de cezaların en büyüğü olan ölmüş insanların cenazelerinden korkan bir devleti hayalimde bile canlandıramazdım. 25 yıldır süren kirli savaş sonucu öldürülenlerin cenazelerine gösterilen tepki geçtiğimiz 3-5 yılda biraz olsun azalmıştı. Ne yazık ki “açılım” ucubesinden sonra başlayan çatışmalar ile bu insanlık dışı uygulama yeniden baş gösterdi. Bu insanlık dışı uygulama yüzünden günlerdir Doğu ve Güneydoğu Kürt coğrafyasında çatışmaların yanı sıra sırf bu uygulama yüzünden büyük olaylar ve gerginlikler yaşanıyor.

Gazetelerde çıkan “PKK’lılarını cenazeleri ailelerine verilmiyor.” ; “Hakkâri Devlet Hastanesi morgunda cesetler bekletiliyor.”  Veya “ cesetleri verilim de miting mi yapasınız” gibi savlar; Ya da “Siirt’te çıkan çatışmada ölen 10 PKK’lıdan sadece ikisinin cezası ailesine verildi” gibi haberleri okuyunca bu çirkin, insafsız, zalimane uygulama ile ilgili görüşlerimi belirteyim istedim. Klavyenin başına geçmiştim ki, Taraf gazetesinde benim ve belki benim gibi binlerce okuyucum ve insanım diyenlerin duygularına hitap eden bir yazı okudum. Görüşlerimle bire bir örtüştüğü için sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Cenazenin Teröristi” başlığı ile Taraf gazetesinde Dr. Sivilay Genç’e okurlarının sorduğu sorulara cevap veriyordu. Sorulardan biri de söz konusu cenazeler ile ilgiliydi. Dilerseniz bu bölümü hep birlikte okuyalım:

Soru: Sevgili Sivilay Abla, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “Terörist cenazesine giden milletvekili dağa gitsin” dedi. Belediyeler de bu cenazeler için cenaze arabası tahsis ediyor. Bu davranış Türk milletinin hassasiyetini hiçe saymak, teröre yandaşlık etmek değil midir? (Selçuk Gülercan)

Cevap: Sevgili Selçuk, yeryüzündeki tüm hukuk sistemlerinde cezasını çekmiş bir kişi suçsuzdur. Yine yeryüzündeki en ağır ceza ölüm cezasıdır.

Bu durumda devletin güvenlik güçleriyle çatışmaya girmiş bir terörist öldükten sonra artık terörist değildir. O artık annesinin, babasının, kardeşinin, akrabalarının, arkadaşlarının ölüsüdür. İnancına göre defnedilmeyi ve arkasından gözyaşı dökülmeyi her insan kadar hak etmiştir. Belediyenin araba vermesi, eş dostun taziyeye gitmesi normaldir.

Cenazenin teröristi olmaz.

Devlet ile eşkıya arasındaki en temel farklardan bir tanesi düşman ölüsüne yapılan muamelede ortaya çıkar. Devlet ölüden hınç almaz. Devlet her ölüye saygı duyar. Savaşın bile bir hukuku vardır değil mi? Devletin ordusu o hukuka göre davranır. Devlet olmak kolay değildir.

Eşkıya ise ölüden bile intikam alır. Kulağından anahtarlık yapar, düşman cesedini helikopterden köyün üzerine atar, parçalanmış bedenlerin detaylı fotoğraflarını çekip internet sitelerinden yayınlatır.

Devlet eşkıya gibi davranırsa ne olur? Hiç iyi olmaz.”

Evet, günlerdir anaların, babaların, kardeşlerin, akrabaların ve arkadaşlarının ölülerine bile kavuşmalarına engel olan zihniyet için nasıl bir sözcük kullanacaksa siz okuyucularımın insafına ve de vicdanına havale ediyorum.

Aylar sonra böyle bir konu ile yazılarıma başladığım için ne kadar üzgün olduğumu tarif edemiyorum. Oysa hastanedeyken gördüklerim, yaşadıklarım ve hastalıklar üzerinde ne güzel notlar ve yazılar hazırlamıştım. Ne yazık ki memleketi kan gölüne çevirenler yüzünden yıllardır şöyle ağzımızın tadıyla hoş, güzel, özlem, anekdot ve güzellikler içeren bir yazı yazamamanın çok büyük üzüntüsü ve acısını çekiyorum. Her hafta farklı sözcük ve cümleler ile aynı konuyu işlemenin ızdırabını yaşıyorum.

Tanrıdan tek dileğim 62 yıllık ömrümde bir türlü çözülmeyen Kürt sorununda sürekli sil başa dönülen uygulamayı gözümü kapatıp fani dünyadan göçmeden Türk’ü de Kürdü de memnun edecek ve kanı durduracak bir çözüm yolu bulunur da gözüm açık gitmem.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi