M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Bırakın Kürtler konuşsun

Bırakın Kürtler konuşsun

30 yıldır Kürtlere sorulan ve ağızlara sakız yapılan soru şu değil miydi: “Kürtler ne istiyorlarsa açık söylesinler, konuşsunlar, biz de anlayalım.”

Ve Kürtler açık seçik ne istediklerini hem söylediler, hem de demokrasilerde birinci öğe olan en aykırı konular ve görüşler konuşulacak ilkesiyle düşüncelerini ortaya attılar.

Kıvırmadan, eğmeden, bükmeden, dobra dobra dediler ki, “Biz Demokratik Özerklik istiyoruz.” Bunu bir metin, bildiri, meydan okuma şeklinde değil, öneri olarak dile getirdiler.

Bu talep ya da önerinin içinde ne “devlet” ne de “bağımsızlıktan” söz ettiler.

Ortaya atılan bu görüş ulus devlet mantığı içinde büyümüş ve eğitilmiş kesimler için çok radikal, ütopik bulsa bile. Kabul görür görmez, kısmen görür, kabul edilmez denilir. Kürtlere “ne istiyorsunuz?” sorusu sorulmuştu, onlar da ne istediklerini açıkça söylediler.

Kürtler hiç olmazsa yoğun oldukları bölgede kendilerini yönetmek istiyorlar. Bunu söylerken de kendi fikirleriyle yetinmediler Türk aydın, yazar ve sivil toplum örgütlerini de aralarına alarak onların da öneri ve görüşlerini dinlediler.

Ayrılalım, devlet kuralım demiyorlar. Özerk bir yerel yönetim istiyorlar.

Kürtler geçmişte söylenen “ köşeye sıkıştılar, beyinlerinden başka şeyler geçiriyorlar, zayıfladılar, bir şey yapamayacaklarını anladılar” sözcüklerinden bıktı. Ama görülen o ki bu istem üzerine de “küstahlaşıp, özerklik istiyorlar”  “Kürtler haddini aştı, tahammül sınırlarını zorluyorlar” yaklaşımı var. Doğrudur, ama unutmayın onların da 100 yıldır tahammül sınırları zorlandı. O zaman dünya alem yıllardır neden onlara konuşun dediniz demez mi?

Bırakınız Kürtler konuşsunlar. Bu seferde onların konuşmalarını engellersek değil 30 yıl, belki 50 yıl ve çok daha kanlı geleceklere zemin hazırlarsınız.

Kürtler ne istediklerini söylediler, konuştular diye tehdit etmeye kalkışmayın.

Devletin gücünü, hâkimleri, savcıları, Meclisteki iktidar ve muhalefeti ile üzerlerine giderek, geçmişte olduğu gibi susturarak, sindirerek bu soruna çözüm getiremezsiniz.

Savaşarak, kavga ederek, korkutarak, sindirerek, soruşturma açarak değil; konuşarak bu süreci doğru mecraya heba etmeden sonuçlandırabilirsiniz.

Mesele 90 - 100 yıllık Kürt meselesi. Bizim böyle bir sorunumuz var. Bu sorun çözüme kavuşmalı. Bu sorun artık tartışılmalı, konuşulmalı ve ortak bir yol bulunmalıdır.

Geriye doğru düşmanlık, nefret ve kan hatırlatılacağına ileriye yönelik Kürt halkının doğuştan gelen haklarının iadesinden empati kurularak yol alınabilir.

Adı demokratik özerklik olur, demokratik açılım olur, demokratik cumhuriyet olur; ne olursa olsun Kürtler için fark etmez. Yeter ki insani ve kültürel hakları verilsin.

Türkiye’yi yönetenler artık “Kürtler ne istiyor?” demekten vazgeçsinler.

Ne talep ediyorlar, karşılığında mümkün olan ne, bir birlerini dinleyerek, konuşarak bu soruna hal çaresi bulunabilir/bulunmalı.

90 yıl sonra bölgelerinde hayatın her alanında Kürtçe dilini kullanmak istiyorlar.

Kürt kültürünü asimilasyondan kurtararak yaşatmak istiyorlar.

Kürtlerin bu talebine cevap ne olacak?

Her seferinde “ seçim var, hele bu seçimi atlatalım” diyerek 30 yıl boşa, kanlı geçti.

Şimdi de Talabani’ye “ Onlara söyle devlet bunu beş yıl içinde çözecek” diyorlar.

Kürtlere 30 yıldır aynı sözler veriliyor. Bu beş yıla inanacak bir tek Kürt bulamazlar. Dillerinin özgürleştiğine ulaşmak için kimse Kürtlerden değil beş yıl, beş ay beklemesin.

Mecliste iki cümle Kürtçe konuştular diye “ suikast teşebbüsüdür” diyen AKP’den Ömer Çelik gibilerin zihniyetine ve Başbakan’ın Kürtler iki dilden neyi kastettiklerini anlamadan “Benim ülkemin dili tektir” demesiyle Kürtlere ne vereceğini netleştiriyor.

O yüzden Halis’in “Çelik ve Başbakan geçmişte AKP’nin söylediklerinden habersiz ya da partisinin sözlerinin arkasında durmayacak kadar samimiyetsizdiler” demişti.

AKP “Suikast teşebbüsü” diyeceğine devlet ve de hükümet olarak niyetleri neyse; Kürtler ve bu söylemlere destek veren Türk aydınları, gazeteci ve yazarları gibi samimi ve şeffaf olsunlar. Önce güvenlik güçlerine, şimdide yargıya havale edilerek bu sorun çözülmez. Türkiye formüllerini açıklamalıdır. Kürtlere bir şeyler verilmeden bu sorun çözülmez.

Legal muhatap mı istiyordunuz. Alın size Demokratik Toplum Kongresi, Aydın, Gazeteci ve Yazardan oluşan 800 sivil toplum örgütünün ortaya koyduğu fikir jimnastiği.

İstediklerinizden hiç biri olmaz, biz ne istersek, ne verirsek onlarla yetineceksiniz diyecekseniz; o zaman Kürtlerde size dönüp “ bunca yıl bunca kavga niye ki” diyecekler.

Altan Tan’ın dediği gibi “ AKP, demokrasiyi evlenme vadiyle kaçırıp tecavüz etti. Ya nikâh kıysınlar ya da töre cinayeti olacak.”

Kürtlerin söylemlerine de inanmak zorundasınız. DTK eş başkanı Ahmet Türk ne diyor: “ Bizim tek amacımız toplumu ve devleti dönüşüme tabii tutmaktır. Gizli veya açık bir gündemimiz ve talebimiz yok. Çalıştay tamamen bir fikir alışverişiydi. Ama birileri sanki kararlar alınıyor gibi yansıtmaya çalışıyor.”

Gizli, açık talebimiz yok diyorlarsa ya inanacaksınız ya da savaşa devam diyeceksiniz. İnanmak ve konuşmak dağ başında gençlerin ölmesini beklemekten daha iyi bir yol değil mi?

8. Şarlman diyor ki “ Başka bir dili konuşmak, yeni bir ruha sahip olmaktır.”

Bunu Türkler ve Kürtler açısından iki açıdan izah edebiliriz.

a) Resmi dil Türkçenin yanı sıra 2. dil Kürtçeyi konuşarak yeni bir ruha sahip olun.

b) 90 yıldır Kürt sorununda sürdürülen savaş dili yerine, barış dilini konuşun.

Evet, Kürtler içtenlikli ve gönüllü olarak Türklerle birlikte yaşamak istiyorlar.

Peki, Türkler Kürtler ile birlikte ama insani ve kültürel haklarını vererek yaşamak istiyorlar mı? İstiyorlarsa bilsinler ki 90 yıllık imam nikâhı bitti. Kürtler resmi nikâh istiyor.

Bu saatten sonra mızırdanmanın, sertleşmenin, korkutmanın bir anlamı kalmadı.

AKP’nin Kürt konusunda bir hazırlığı yok ve oya oynuyorsa, bilsin ki bunu sekiz yıl sürdürdü, daha fazla sürdüremez.

Birtakım adresler göstererek “yok önerileri Kürtler getirmedi, yok bu görüşler bütün Kürtleri temsil etmiyor” söylemlerinden vazgeçilsin. Siz hiç içeriye tıkılan onlarca Belediye Başkanlarının yüzde kaç oy aldığını biliyor musunuz? İpe un sermeye gerek yok.

Kürtlerin soruşturma açan savcılara da söyledikleri birkaç sözleri var.

Bu yüzyılda, bu çağda, gelinen 2010 yılında özgürlükleri genişletici biçimde kanunları yorumlayarak bu soruna katkı sunabilirsiniz. “Ülkenin bölünmez bütünlüğü”, “yardım ve yataklık” iddialarıyla sorun 30 yıl çözülmedi; aynı yaklaşım gösterilse 30 yıl daha çözülmez.

Dünya âlem biliyor ki “Demokratik Özerklik” siyasi bir karardır.

O zaman bırakın Kürtler konuşsun, sizde onlarla konuşarak ortak bir noktada buluşun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi