Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Aydınlanma ve Kürt Tarihi

Aydınlanma ve Kürt Tarihi

Tarih, bir milletin geçmişidir, hafızasıdır. 

Hafızasını kaybeden toplumlar dostlarını ve düşmanlarını ayırt edemezler.

Hafızası silik olan bir millet, yani geçmişini bilmeyen bir toplum geleceğini de kuramaz.

Siyaset yapanların,  aydınların ve yöneticilerin sorumlu oldukları misyonu gerçekleştirebilmelerinin temel koşulu tarih bilincine sahip olmaktır.

Bu, Türkiye’de öğretilen Türkçülüğün ve resmi ideolojinin Türkî özelliklerini ön plana alan tarih değil, olaylara ve belgelere dayandırılan ve tüm dünyaca kabul gören tarihin yanı sıra tarih felsefesini içeren aydınlanma olmalıdır.

Emperyalist amaç ve hedefler için yazılan ve senaryolaştırılıp halkın belleğine kazınmaya çalışılan dezenformasyodan kurtulamazsak, yani saf bir seyirci gibi bize dayatılan senaryoyu seyredersek eğer,  zihnimiz ve duygularımız yalan hikâyelerin peşine takılarak karanlıklara gark olur.

Geçtiğimiz eğitim sürecinde bilinçaltında bizi dürten kimlik değerlerimizi zayıflatmak maksadıyla Kürde ait hiçbir şeyin olmadığı, bir şeyi olmayanın da zaten yaşamadığı/olmadığı duygusu aşılanmıştı.

Tarih dersinde Kürtlerle ilgili aklımıza gelen soruların başında “ tarihte Kürt devleti var mı, varsa hangileridir? “…

Bu sorunun cevabı da her zaman, “Kürt diye bir şey yok ki…” gibisinden inkârdı!

Bu sorunun cevabı da her zaman, “Kürt diye bir şey yok ki…” gibisinden inkârdı!

Ancak gelinen süreçte gelişen kitle iletişim araçları sayesinde kafamıza takılan soruların cevabını bulmak kolaylaşmış ve gerçekler örtbas edilemez olmuştur.

Bu sayede bilim ve teknolojinin paylaşımını önleyemeyen sömürgeci güçler yeni jenerasyonu kontrol ve pasifize edebilmek için,   eğlence sektörünü devreye sokarak düşünme ve soru sorma yetisini zayıflatmakta ve sürü politikası ısrarını devam ettirmektedir.

Son bir aydır ikamet ettiğim Mersin kentinde bu gerçeği daha belirgin gözleyebilmekteyim.

Yaşadığım mahalde Kürtler baskın çoğunluk ama sokakta, oyun alanında – eğlencede ve alışverişte kullanılan dil ve kültür Türkçedir.

Bizi yabancı gördüklerini düşünerek karşılaştığım kişilerle Kürtçe konuşmaya ısrar ettikçe karşımdakiler Türkçeyi tercih etmektedirler. (((

Oysa son siyasi gelişmelerle Kürt halkının kendi kimlik değerlerine sahip çıktığı ve her defasında sokaklara çıkarak hak ve özgürlükler uğruna canını ortaya koyduğu yerdir Mersin.

ROJ TV den olaya bakıp yorumladığınız zaman politik reaksiyon içindeki bu kitlenin kendi değerleri doğrultusunda politize olduğunu,  kimlik değerlerine sahip çıkıp onu geliştirmek ve korumak uğruna canını dişine taktığını düşünürsünüz.

Ben de böyle düşünürdüm.  Ama ne yazık ki şu son bir aydaki gözlemlerim bu yönde şüphe uyandırdı bende.

Karşılaştığım Türklük özentisi ve buna karşılık Kürt siyaseti ve kültür örgütlerinin bu soruna duyarsızlıkları beni fazlasıyla üzmüş, ancak egemenin neden hala asimilasyonda ısrar ettiğini de anlamış bulunmaktayım.

Neden mi?

Egemen kültüre hayranlık duyan Kürtler her gün biraz daha Türkleşmektedirler.

Türkçeye olan özentinin esas kaynağının ne olduğu üstüne düşünürken sosyo- ekonomik etkilerin yanı sıra tarih bilgisinden yoksun olmanın da önemli bir faktör olduğu farkediliyor.

Öyle ya, tarihin yoksa tarihi olana hayranlık duyar ve neticede ona biat edersin.

TC kurulunca Atatürk’ün yaptığı ilk iş bir resmi tarih ve bir de devlet dili oluşturmaktı. Bunun için Türk Tarih Kurumu (Tarih Tetkik Heyeti -1931 )   ile Dil Kurumunu (Türk Dili Tetkik Cemiyeti 1932')  kurdu.

Devlet dilini teşkil etmek için değişik dillerden kelime transfer eden dil kurumu gibi, tarih kurumu da Kızılderililerden tutun Macarlara kadar tüm dünya tarihini Türklere bağlayarak Türkü kahramanlaştırdı.

Osmanlılar döneminde bile itibar görmeyen Türklüğü yüceltmek için  Atatürk: “ Ne mutlu Türküm diyene !” sloganını icat etti.

Roma, Bizans, Mısır vb. gibi bilinen kavimler hariç diğer tüm kavimlerin kahramanlarını yeni nesil Türk çocuklarına TÜRK olarak tanıttı.  Hz Âdemin ve soyunun Türklüğünü öne sürmek için Hz Muhammed’in Türk olduğu resmi bir ağızdan ( Kült. Tur. Bakanı N.Kemal ZEYBEK)  ileri sürüldü.

Bütün bu çaba, emanet bir coğrafyada göçmenlikten kurtulup hâkimiyet kurmak ve yeni bir yurt edinmek içindi…

Peki, ama Kürtlerin hiç mi tarihi yok?

Uzaydan mı geldiler?

Uzaydan gelmedilerse bir vatanları ve bu vatan üzerinde bir hikâyeleri de olmalıdır.

Bin yıldır talan ve katliamlara rağmen yaşamayı başaran Kürt halkının köklü bir geçmişe sahip olduğunu dünya âlem bilir ama TC sınırları içinde yaşayanlar bilmez.

Çünkü dağılan Osmanlı sonrasında milli devletlerini kuran diğer halkların aksine kurtuluş savaşını birlikte verdiği Türk kardeşlerine güvenerek her şeyini teslim eden bu halk, iki ayrı devlet yerine bir devlet halinde din kardeşliği temelinde yaşamanın daha iyi olacağına karar vermişti.  Ancak Türk kardeşi bu samimi teslimiyeti suiistimal ederek kurulan devleti Türkî temele dayandırıp Kürtlere inkâr ve imhayı reva görünce huzur bozuldu ve geri bırakılan bir kısım Kürtler sisteme biat ederken, bir kısmı direndi, bir kısmında da  “ var mıyım, yok muyum, önce Müslüman mı yoksa Kürt müyüm vb gibi…?”  kimlik sendromu durumu  ortaya çıktı.

Resmi yalanlarla aldatılan ve mutasyona zorlanan Kürtlerin tek ilacı aydınlanmaktır.

Bu düşüncelerden yola çıkarak bundan sonraki yazılarımda “Kürt Tarihini” işleyerek, değerli yorumlarınızla aydınlanmaya katkı sunmak istiyorum.

KÜRTLER:

Kürtler,  ARYAN ya da İrani diye ifade edilen ve Hindistandan Batı Avrupaya kadar olan coğrafi bölgede  yaşayan Hindo Germen veya İndia Europian  ailenin bir üyesidir.

Ön Asya’nın en eski halkı ARYAN’larn zamanımızdan 7000 yıl öncesinden günümüze kadar geldikleri belge ve bulgulara dayandırılmaktadır. Aryanların (İranian) kurdukları uygarlıklar kendi kültürel kaynaklarında görüldüğü gibi, hem komşu oldukları Samiler ve Mısırlıların belgelerinde, hem de gezginlerin notlarında yer almaktadır.

İlk defa Kürt sözcüğü M.Ö. 2000 yılında bir Sumer eşik taşında “KARDUKA”,  M.Ö.1125 te Asur kralı Tiglath-Pileser adına hazırlanan zafer silindirinde “Qurti- Kurtie”  ve Heredot’un M.Ö. 490 yılında      “ On binlerin Yürüyüşü” adlı eserinde “Karduklar” şeklinde ifade edilmiştir.

Önümüzdeki süreçte bu konular üzerinde durarak ARYAN toplumlarını Hatamti (Elam), Sümer(Someri -Kengi), Hatti(Hitit), Kassi (Kasiti -Karduya), Guti (Kurti-Kurdi), Mitani, Hurri, Khaldi (Xaldi-Urartu),  Khaim (Hiksos), Med, Luwi, Pala, Muşki (Mışki), Lulubi ve İslamiyet sonrası Kürt Beylik ve Devletlerini değerlendirmeye çalışacağım. 

KAYNAK:
*Arya Uyg.Kürtlere (S.M.Toli)
*Kürt Traihi:E.Xemgin
* Kürt Dexletleri A.Husrev

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
31 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi