M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Aslında bildiğimiz gibi

Aslında bildiğimiz gibi

Haziran 2011’den beri her gün gelen onlarca mail arasından 3-5’i “Bildiğin Gibi Değil” kitabının ya tanıtımı ya da hemen her hafta bir gazetede, bir dergide, bir sitede kitapla ilgili çıkan bir yorum, bir makale var.

Doğrusu 20 yıldır kullandığım e-post adresime ilk kez bu yoğunlukta mail geliyordu. Her ne kadar gelen maillerden kitabı okumuş kadar olduysam da;  Yaz tatili, Ramazan derken sonbahar günlerinde artık bu kitabı okumak üzerime farz olmuştu.

Hawar kitabımın kültür reyonunda satıldığı Ankara Kızılay’da Dost kitapevine gidip “ Bildiğin Gibi Değil “ kitabını satın aldım.

Kitabı okudukça Kürd çocuklarına terör estirerek hayatları cehenneme çeviren; anne, baba, ağabey, abla ve akrabalarına gözlerinin önünde işkence yapan, kan kusturulan, zulüm eden, tereddütsüz öldüren ve yaşadıklarını çocuk gözüyle anlatan tarihe not düşen bir belge.

Aslında bu militarist, şoven, ırkçı, vahşi ve insanlık dışı olayları her Kürd ailesinin en azından bir ferdi yaşadığı için “ Bildiğin Gibi Değil” cümlesi bizler için “ Bildiğimiz Gibi” den de öte yaşadıklarımızın ta kendisiydi.

Ancak kitabın adı 20 milyon Kürd için değil 50 milyon Türk için doğru bir tercihti. Gerçekten Kürd coğrafyasında olup bitenler özellikle Kürd çocuklarının hayatında kopardığı fırtına 1990’lı yıllarda anlatılır, yazılır, söylenir gibi değildi.

Gerçi bu yaklaşım hiçbir zaman değişmedi. Belki 2000’li yıllarda biraz azalır gibi olduysa da son aylarda yaşananlar bu coğrafyada 1990’lı yılları aratmayan bir yaklaşım sergilenmekte. Topyekûn o kadar insafsız, acımasız, vicdansız ve insanlık dışı olmasa da, münferit de olsa şoven ve de ırkçı zihniyete sahip olanların eliyle yapılanlar o günleri aratmadığı TV ekranlarında, gazete sütunlarında okuyoruz, izliyoruz, öğreniyoruz.

“ Bildiğin Gibi Değil “ kitabına konuşanlar insanlık dışı işkenceden geçip sağ kalan on binlerden sadece on dokuzunun anlatabildikleri ve acı çektikleri anların hikâyesidir. Ya tüm işkence çekip hayatta kalanlara ulaşılsa kim bilir daha ne kadar büyük acılar ortaya çıkacak.

Bu kitap son 30 yılda Kürd halkı şahsında Kürd çocuklarına yapılan insanlık dışı işkence, zulüm ve cinayetlerin yazılmış küçük bir belgesi, tarihe not düşmüş bir vesikasıdır.

HAYIR DÜZELMEZ

“Bildiğin gibi değil” (Kürdlerin bildiği) kitabında yaşanmış gerçek hayat hikayelerine rağmen bu durum düzelmez mi? O konuda tırnaklarının altına şişler sokulan, ağzına elektrik verilen, hayaları burkularak on gün sürekli insan aklının almadığı işkencelerden geçen ve otuz altı yıl hüküm giyen 19 yaşındaki bir gencin annesi ve diğer Kürdlere gazetecilerin sorduğu sorulara verilen cevaplar çözüm konusunda nasıl bir kanaat oluşturduğunu göstermesi ve bu sorunun Kürd halkı üzerinde yarattığı travma açısından ibret vericidir.

Gazeteci soruyor: “ Sizce durum düzelecek mi? Kürdler, “ Hayır!” diyor. “Umudunuz yok mu?” Kürdler, “Hayır!” “Hayır Yoktur.” 19 yaşındaki gencin annesi de“ hayır, yoktur” dedikten sonra; “bizi kimse dinlemiyor, o orada, ben burada ölüp gideceğiz” diyor.

Meczup Kürdü bile kurşuna dizen, Yüz yıllarca ayakta kalan binlerce köyü yakan; “değil adam, sinek bile öldüremem” diyen Kürdü korucu olmadı diye evini içindeki eşya ve hayvanlar ile birlikte ateşe veren; binlerce aileyi yurdundan eden; milyonları büyük şehirlerin varoşlarına sürgün eden; son günlerde yine köy ve mezralara yasak koyan bu zihniyet var oldukça hangi Kürd çıkıp ta “ düzelecek” ya da “umudumuz var” diyebilecek?

30 yılda olup bitenlere, verilen can kayıplarına, yazılan belgesel gibi gerçeklere rağmen; insanım diyenleri değil okumaya, dinlemeye cesaret edemeyeceği yaşanmışlara rağmen hala şiddet ile bu sorunu bastıracaklarını düşünenlere sesleniyorum.

Devlete, bürokratlara, AKP hükümeti ve Milletin vekillerine; MHP ve CHP’li vekil ve seçmenlerine, hemen herkese seslenerek bu kitabı okumalarını öneriyorum.

Binlerce Kürdün yaşadığı değil, 19 Kürd çocuğun yaşadığı ibret vesikası hayatlarının sadece bir bölümünü yansıtanları okusunlar, ondan sonra Kürd sorunu konusunda çözüm için planlar, projeler mi geliştirirler. Yoksa “tek dil, tek millet, ne mutlu Türk’üm” söyleminden vazgeçmeyerek 30 yıldır bildiklerini ve yaptıklarını mı tekrarlarlar insaflarına bırakıyorum.

“Bildiğin Gibi Değil” kitabında Kürdlerin 30 yıldır çektikleri konusunda gerçekler fazla değil eksik bile yazılmış denilebilir. Öylesine doğru söylemler var ki şu içinde yaşadığımız günler açısından bu kitabı bir kez değil birkaç kez okumakta yarar var diyorum. Kürdlerin neler yaşadığını, aynı olumsuzlukların bir daha tekrarlanmaması, barışa ve kardeşliğe neleri yaparsak yakalayabileceğimizi anlamak adına bu kitabı okumak gerekiyor.

İki araştırmacı Rojin Canan Akın ve Funda Danışman’ın röportajlarından oluşan ve hayatın ta içinden geçenleri anlatan bu eseri ders çıkarmak, yaşanmış zulmü bir daha yaşamamak ve de yaşatmamak için okuyun. Bir daha bu ülkede yanlış yapılmaması için okunmasını istiyorum ki her fırsatta “biz kardeş değil miyiz” diyen Türk kardeşlerimiz ve de her kademede güvenlik birimlerinde görev alanlar gerçekler ile yüzleşsin. Ama mutlaka bir insani duygu ve vicdani yaklaşımla okumalarını öneriyorum.

“Bildiğin Gibi Değil - Metis Yayınları”

Ve bu kitabı okuduğunuzda, son aylarda meydana gelen gelişmeler ışığında insaflı, imanlı ve de vicdanlı olanlar “ yeter artık elinizi Kürdlerin üzerinden çekin” demeli. En kanlı planları yapan Ağarın bile “bırakın Kürdler düz ovada siyaset yapsın” dedikten sonra süren KCK tutuklama dalgalarına karşı bu ülkede yaşayan insanlar ses vermeli.

Legal siyaset yapan BDP’de yönetici bırakmayan kıyım bir tarafa; KCK’nın “K” sinden habersiz sıradan üyelerine karşı da ivme kazanan tutuklamalar ile AKP rakip sivil siyaseti saf dışı bırakarak Kürdlerin siyaset yapma hakkını elinden almak istiyor.

Bakınız bu konuda ünlü kalemler ne diyor:

Cengiz Çandar: “Bu PKK’yı değil, BDP’yi yok etme operasyonu.” Hasan Cemal: “Siyasete kelepçe vurularak sorun çözülmez.” Tarhan Erdem: “Türklerin Özgürlüğü Kürtlerin özgürlüğüne bağlı.” Radikal’den Ezgi Başar KCK tutuklamaları üzerine, çember daralıyor diyenlere: “ Çember daralmıyor, genişliyor.” Ahmet Altan: “ milyonların oy verdiği, bugün parlamentoda olan yasal, siyasal bir partinin bütün il ve ilçe binalarına böcekler yerleştirilmiş ise sistem çökmüş demektir.” MAZLUMDER: “ askeri ve siyasi operasyonlar çözüm değil” dediler. Doğru tespit ve söylemler değil mi?

1990’ları hatırlatan gelişmeler oluyor. 14 Nisan 2008’den 9 Ekim 2011 pazar gününe kadar 7 bin 900 Kürt siyasetçi gözaltına alınmış; 3 bin 950 si tutuklanmış. Bugün yarın bu sayı 4 bini bulur. Ne yazık ki hükümet kayıtlı bu gerçek bilgileri çarpıtarak 450”lere çekerek vatandaşı yanıltıyor. Nitekim BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan’a Kürdlere yapılanları hatırlatmak için “Bildiğin gibi değil” kitabını bir mektup eşliğinde gönderiyor.

Kürdler soruyor? Devlet, iktidar ve AKP’nin niyeti ne? Kürdlere siyaseti haram ederek dağı mı göstermek istiyor? Unutulmasın ki Kürdler böyle bitirilemez. Ancak bu tavır BDP’nin meclise gitmesine karşın barış sürecini baltalamaktır. Bir yandan tutuklama furyası, beri yanda Başbakan’ın “müzakere” söylemi; bir yandan siyasi şiddet, diğer yandan yeni “Anayasa” çalışmaları Kürdlere inandırıcı ve samimi gelmiyor.

Kürdler bunu bir aldatma, oyalama; Kürd siyasetini boğmak, yok etmek olarak görüyor. Ve duyarlı her kesi bu çelişkinin üzerine gitmelerini talep ediyor. Hükümet ya siyasi şiddet dalgasını durdurmalı, ya da aydın, yazar, siyasetçi, halk Türk-Kürd fark etmez bu gidişe karşı çıkarak AKP iktidarını uyarmalı.

TAZİYE: Başbakan’ın annesinin ölümü; bu acıyı yaşayan biri olarak ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bu nedenle Erdoğan ve ailesine başsağlığı; annesine rahmet diliyorum.

Ayrıca Suriyeli Kürd siyasetçi Meşel Temmo’yu canice katledenleri lanetlerken, Kürt halkı ve ailesinin başı sağ olsun. Temmo’ya Allah rahmet eylesin diyorum.

ÖLÜM: Bilgisayar teknoloji dünyasının efsane ismi Türk Ermeni’si Steve Jobs her fani gibi öldü. 1988 yılında klasik Apple’ı altı bin dolarak vererek Türkiye’de ilk bilgisayar kullanan gazeteci ve reklamcı olarak Jobs’un ölümüne bir vefa borcu olarak diyeceğim dünya için teknoloji için çok büyük bir kayıp oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi