İbrahim Genç

İbrahim Genç

Asimilasyon ve Kürtler

Asimilasyon ve Kürtler

Ulusal varlık kendisine ait ayırt edici nitelikleri, en çok mensuplarının yaşadığı coğrafyada gösterir. Ayrıca coğrafyanın ayrılmaz bir bölümü olan beşeri coğrafya, duyuş ve düşünüş açısından toplumlara kimlik kazandıran başlıca faktördür. Bu sebeple en büyük savaş, ele geçirilen coğrafyanın üstünde yaşayan insanların kendi köklerinden koparılması ve kendine yabancılaştırılması(asimilasyon) için verilir. Bunun en büyük nedeni şüphesiz egemen varlığın kendisini, ele geçirdiği yerde ebedi kılma çabasıdır.

Bu şekilde bir halkın tarihle bağlarını kesme, kimliksizleştirme çabaları dünyanın birçok yerinde görüldü ve hala görülmektedir. Bunun en somut örneklerini malesef ülkemizde hala görüyoruz. Özellikle bu asimilasyon politikası, cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bir kadro tarafından yürütülmüş ve Türkiye halkları(Kürtler, Lazlar, Çerkezler vs.) Türklük potasında eritilerek bir ulus yaratmak amaçlanmıştır. Bunun ilk adımı olarak da kimliklere ait ifadeleri, coğrafi yerleri değiştirme ve tarihinden soyutlama yoluna gidilmiştir.

Bunun neticesidir ki Türkiye, kuruluşundan beri süre gelen Kürt sorununu çözememiştir. Sorunu çözmek yerine, bilim dışı çalışmalarla halkların tarihi çarpıtılmış ve  çeşitli komisyonlar kurularak Türkiye coğrafyasında bir hafıza travması yaratılmak için üstün gayret sarf edilmiştir. Özellikle bu çabanın, Türkleştirmenin, üç kolda ilerlediğini görüyoruz:Yer adları, kişi adları ve hayvan adlarının Türkleştirilmesi.

Bu amaçla da yer isimlerinin değiştirilmesi amacıyla 1950’lerde kurulan Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu, aslını çağrıştırmayacak yeni Türkçe adların verilmesi amacıyla faaliyet yürütmüştür. Bu amaçla birçok Kürtçe, Gürcüce, Lazca yer adları değiştirilmiştir. Her ne kadar ses benzerlikleri ve anlam yakınlaşmaları göz önüne alınması hedeflendiyse de, bu genel olarak uygulanmadı ve birçok tarihsiz, kimliksiz köy, kasaba ve mahalle adı ortaya çıktı. Öyle ki “Ani harabeleri” zamanla “Anı”; “Kırkkilise”, “Kırklareli” oldu. Orada yaşayan insanların anadilleri ve kültürleriyle bağı olmayan bu isimlerin konulmasıyla ‘eskiden burada Ermeniler, Rumlar vardı’ düşüncesi yıkılmaya çalışılmıştır; fakat tarih, bireylerin üstünde bir olgu olarak daima hafızaları zinde tutmuştur.

KÜRTLERE ÖZEL İLGİ (!)

Savaşın Doğu ve Güneydoğu’yu perişan ettiği 90’lı yıllarda öyle valiler çıktılar ki trafik ışıklarını, PKK renklerini anımsattığı gerekçesiyle kaldırılmasını istediler. Bunun yanında bazı bilim adamları tarafından ideolojik amaçlarla ‘Doğu Anadolu Dil-Onomastik İlişkileri Üzerine’, ve ‘Kürmanci ve Zaza Türkçeleri Üzerine Bir Araştırma’ gibi kitaplarla her türlü çarpıtma yapılmış ve Kürtlerin kendi yurtlarına yabancılaştırılması sözde bilimsel olarak kanıtlanmaya çalışılmıştı.

Daha geçen yıllarda İngiltere Edinburg Üniversitesi’nden P.H.Davis tarafından hazırlanan 12 ciltlik ‘Türkiye ve Doğu Ege Adaları Florası’ adlı çalışmada bitkilere Centeurea Kurdica, Verbascum Kurdicum, Phlomis Armeniaca gibi isimlerin verilmesi Türkiye bütünlüğüne karşı yapılmış çalışmalar olarak görülmüş(Birgün, 07.03.2005) ve bu isimler bilim dünyasının kurallarına aykırı olarak değiştirilerek Yunuslu, Mevlanalı hale getirilmişti. Oysa evrensel bilim normlarına göre bu isimler ancak o türleri bulup ismini veren kişi tarafından değiştirilebilir. Bu karşın o dönemde Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kemal Yalınkılıç bilimsel adları herkesin koyamayacağını belirtmiş ve bunu ülke çıkarı için yaptığını belirterek şu sözleriyle devletin handikabını da açığa vurmuştur: “Türkiye üzerine çeşitli oyunlar oynanıyor. Bu isimleri burada Kürt vardı, Ermeni vardı yargısı uyandırmak içi özellikle kullanıyorlar (Birgün, 07.03.2005)”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
İbrahim Genç Arşivi