İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Aşil ile Hektor

Aşil ile Hektor

1000 yıl İsa öncesinde Anadolu"nun batısında ağırlıklı olarak bugünkü ÇANAKKALE kenti dolaylarında TROİA (TROYA) krallığı hüküm sürüyordu. Kral PRİAMOS döneminde ülke uygarlık alanında önemli bir gelişme gösterdi. TRUVAİYALILAR komşularına göre kültür, sanat ve ekonomik alanlarda üstünlük sağlamışlardı.

 

PRİAMOS"un ülkesindeki zenginlikler ve gelişmişlik düzeyi komşu YUNANLILARIN hem iştahını kabartıyor, hem de endişelendiriyordu. Zaten tarih boyunca savaşların temelinde sömürü ve talan yatıyordu. Tarihte bütün ülke egemenleri sömürü savaşları için bir bahane aramaya çıkmış ve onu bulmuşlardı.

 

Ünlü yazar HOMEROS"un ölümsüz destanı İLYADA ve ODYESSEİA"ya konu olan ve tarihe TRUVA SAVAŞI olarak geçen savaşa da gerekçe bulunmuştu. TROYA kralının yakışıklı oğlu PARİS, Sparta Kralı MENELAOS"un güzelliği dillere destan olan karısı HELENA"yı kaçırmış ve savaşın ilk kıvılcımı yakılmıştı. Böylece 10 yıl süren; binlerce insanın hayatına mal olan; asırların birikimi kültür ve sanat eserlerini yok eden savaş da başlamış oluyordu.

 

Yunanlıların savaş güçleri Menelaos"un kardeşi Argos ve Mykenai Kralı Agamemnun"un komutasında birleşerek TROİA krallığını kuşatma altına alırlar. Kızışan savaşta Tanrı ve Tanrıçalar da ayrışarak taraf tutarlar. Tanrılardan HERA, ATHENA, POSİEDON Yunanlıların safhalarında yer alırlarken; APHRODİT, APOLLON ve ARES de Truvalıları savunurlar.

 

Günümüzde de Kürtlerin dışında özellikle bölgemizde kendi devletini korumak için her egemen sistemin Tanrının gücünü sadece kendisinin yanında gördüğü ve ona sığındığı gibi…

 

Geçmişte mertlik günümüzde olduğu kadar bozulmamıştı. Savaşların kaderini belirlemek için bazen arenaya çıkan kahramanlar önemli rol alıyorlardı. Homeros"un anlatımına göre bu savaşta da Yunanistan ordusunda AŞİL; Troia cephesinde de kral Priamos"un oğlu HEKTOR savaşın sonucunu etkileyecek savaşçılardır. Gün gelir bu iki kahraman da Yunanistan ve Truva savaşçılarının gözleri önünde savaş arenasına çıkarak teke tek dövüşürler.

 

AŞİL, HEKTOR"u öldürmekle yetinmez. Onun cansız bedenini arabasının arkasına bağlayarak savaş alanında her iki ordunun savaşçılarının gözleri önünde yerden sürükleyerek karargahına götürür. Destanın içeriğine göre HEKTOR"un ölümü tüm Truvalıları derinden yaralar. Oğlunun ölümüyle sarsılan baba Kral PRİAMOS; karanlık bastığında kıyafet değiştirerek Yunanistan ordusunun karargahına girmeyi ve AŞİL (AKHİLLEUS) le buluşmayı başarır. Amacı, yiğitliğinin yanında sevecen bir kişiliğe sahip olan oğlu HEKTOR"un cenazesini alıp ülkesinin topraklarında ona yakışan bir törenle gömülmesidir.

 

AŞİL, kahraman olduğu kadar, yasa konumundaki geleneklere saygılı bir savaşçıdır. O da ilkçağ insanının en belirgin özelliği olan CENTİLMENLİĞİNİ; 21.yüzyıl savaşçılarını utandıracak şekilde sergileyerek; HEKTOR"un naşını gözü yaşlı babaya teslim etme büyüklüğünü gösterir. Bu eşsiz ve üstün davranışıyla ölümsüz destanın sayfaları arasındaki seçkin yerini günümüze dek korumasını bilir.

 

Çok acıdır ki, günümüzün Türk, Fars, Arap yönetimleri; uygarlığın beşiği olan Anadolu ve Mezopotamya"da geçmişte var olan hoşgörü geleneğini toprağın derinliklerine gömerek, ölüye olan saygıyı tümden yitirmişlerdir. 2800 yıl önce yaşamış bir savaşçı kadar bağışlayıcı olmamak; öldürttüğü rejim karşıtlarını “leş kargaları” olarak görmek bir insanlık ayıbı olmaktan öteye, 21. yy insanının hoşgörüsüyle de bağdaşmaz. Öldürülen bir savaşçının cenazesini yakınlarına vermemek; doğduğu topraklarda gömülmesini engellemek; ilkel toplumların hukukunda da kabul görmemiştir.

 

Unutulmamalıdır ki, AŞİL"i de yumuşatan antik Yunan kamuoyunun vicdanı olmuştur. Günümüzde özellikle Orta Doğu"daki devletlerin “kutsallığı” ve egemenlik sistemlerinin dokunulmazlığı kamu vicdanını da tümden yok etmiştir. Oysa kökeni ve inancı ne olursa olsun kutsal olan İNSANDIR. Tarihte en saygın toplumlar, ölülere saygı duyan ve bağışlayıcı karaktere sahip olan toplumlar olmuştur.

 

Sanki 21. yüzyılın savaş hukuku düzenlenirken, Kürtler bu düzenlemenin dışında tutulmuşlardır. Sanki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ilgili hükümleri Kürtleri kapsam dışı bırakmıştır. Neolitik dönem öncesinde de bu coğrafyada var olan Kürt halkına bu uygulamaları reva görmek; kökleri oldukça derin olan bir kinin, düşmanlığın yüzeye vurması olarak algılamak gerekir. Bu aşırılık inkar ve imha politikasındaki ısrarın bir sonucudur.

 

Yapılanlar Kürtleri tarihten silme savaşının bir parçasıdır.

 

Kürt halkının da en büyük istemi bu savaşın bir an önce bitmesi ve akan kanın durmasıdır. Ancak çatışmalarda özellikle ölülere karşı evrensel savaş hukukunun yürürlükte olması da insani özlemi ve beklentisidir.

 

Zaman zaman sınır kapılarının bir cenazeye kapatılması uluslar arası hukukun çiğnenmesidir. Bu olumsuz ve gayri insani davranışlar; Kürtlerin sınırları içinde yaşadıkları ülkelerin insanıyla bir arada ve barış içinde yaşama istemlerini de zedeliyor.

 

Aşırılıklar Kürtleri derinden yaralayacağı gibi ayrışmayı da hızlandırır. Bundan da yalnız Kürtler değil bölge halkları da zarar görür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
27 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi