Lokman Ergün

Lokman Ergün

Amed Newroz'una dair

Amed Newroz'una dair

Zagros’un eteklerinden, Anadolu bozkırlarına, Türkiye metropollerinden, Kürdistan köylerine yüz binler, pırıl pırıl bir gökyüzünün altında, bir barış ayinine aktı bugün. Fistanları gökkuşağı renginde kadınlar aktı Amed’e. Umudun ışığını gözlerinde taşıyan çocuklar aktı. Barışa bilenmiş erkekler aktı. Ölümün ve savaşın kederini yüzlerinde taşıyan anneler, babalar aktı Amed’e.

Bir milyonu aşkın insan, ilk ateşi kendi bedenleriyle yakanların Newroz'una, barışın çağrısına tanık olmak için aktı Amed’e.

Tarihin en görkemli mücadelelerinden birini vermiş olan Kürt halkı, PKK önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın barış manifestosunun hem muhatabı hem şahidi olarak aktı Amed’e.

Bir insanın ömründe bir kez tanık olabileceği tarihi günde, sabahın erken saatlerinde, marş ve zılgıt sesleriyle uyandık Amed Newroz’una. Newroz ateşinin en hazin ve anlamlısının yakıldığı 5. No’lu Cezaevinin önünden, taşmış bir nehir gibi akan insan kalabalığına karışarak, yarım saatlik bir yürüyüşle ulaştık alana.

Mahşer kalabalığındaki alanın düzeni ve organizasyonun görkemi, Kürt’lerin ulaştığı siyasi merhalenin bir yansımasıydı aynı zamanda. Her toplumsal katmandan, her yaştan, her cinsiyetten bir milyonu aşkın kitle, barışın ve umudun çağrısına kilitlenmiş, halaylarla, şarkılarla coşuyordu. Alanın hakim tonu olan sarı-kırmızı-yeşil renginin içinde, Öcalan posterleri, PKK bayrakları,YPG, ESP ve Partizan flamalarının yanında, LGBT’nin gökkuşağı renkli bayrakları da görülmeye değer bir manzaraydı.

Alanın istisnasız tek esprisi, newroz programına katılacak sanatçıların deklere edilmemesi nedeniyle, herkesin, “galiba bizzat kendisi gelecek” demesiydi. Ve bütün kitle, sabırsızlıkla, Sayın Öcalan’ın mektubuna odaklanmış bir halde beklemekteydi.

Pervin Buldan’ın, vurgusuz, çalışılmamış Kürtçe’siyle okumaya çalıştığı mektup, Sırrı Süreyya Önder’in sempatik ve duru sesiyle aktı alanın belleğine. Ve merakla, hasretin, tedirginlikle, coşkunun, umutla, endişenin sarkacında bekleyen kitle, tarihin en sağlam, en derinlikli ve en sarsıcı tiratlarından biriyle karşılaştı. Newroz’u adıyla ve anlamıyla cisimleştiren, yeni bir günün, yeni bir dönemin, yeni bir ruhun kapısı aralandı.

Cudi’den Erciyes’e, Dicle’den Sakarya’ya, içten ve derinlikli bir dostluk eli uzandı. Anadolu ve Mezopotamya halklarının, eşit ve onurlu birlikteliklerinin yol haritası belirlendi. En önemlisi, kesin ve net bir vurguyla, “biz” kavramının üzerine inşa edildi her şey.

2013 Newroz’unu ve Sayın Öcalan’ın çizdiği vizyonu, salt silahlara veda parantezine hapsetmek, konuyu basite almak olacaktır. Ortadoğu’nun yeni paradigmasında, Kürt ve Türk halklarının kuracağı ittifakın, bölgedeki bütün halklara açacağı yeni ufuklar var. Sayın Öcalan, 20 yıldır eleştirdiği ulus devlet paradigmasının, Ortadoğu’daki yeni gelişmelerle aşılabileceği bir sürecin başladığını müjdeliyor. Bu süreci, Irak ve Suriye Kürdistan’ındaki gelişmelerden ayrı okumak imkansızdır.

Dışişleri Bakan’ının Newroz öncesi Amed ziyareti, Başbakan’ın açıklamaları ve nihayet Öcalan’ın mektubu, başlayan yeni dönemin birbirini tamamlayan parçalarıdır. “Zamanın ruhu”, demokratik cumhuriyetin kurulmasını dayatıyor. Sadece Kürt’lere değil, Türk’lere de başka bir yol bırakmıyor. Bu sürecin test noktası, sanıldığının aksine, sadece Türkiye sınırlarının içindeki gelişmelere bağlı değil. Asıl test noktası, Türkiye devletinin Suriye’de Kürt hareketiyle kuracağı ilişkinin biçiminde kilitlenecektir.

Yakın zamanda, Türkiye’nin Ortadoğu’da Kürt’lerle Avrupa Birliği benzeri bir siyasi ve ekonomik entegrasyona girmesi ve bunun zaman içinde diğer bölge halklarıyla genişlemesi, Newroz mesajının idealist ufkudur.

Kürt halkı, Amed Newroz’unda bu umudun hatırına, kanlı bir savaşın tüm acılarıyla helalleşmeye hazır olduğunu beyan etti. Alanda Türk bayrağının eksikliğini hissedenler, bayraklarıyla bu umudu paylaşmaya gelmiş olsalardı, o alanda Türk bayraklarına da yer vardı.

Yine de illa bütün bayrakların aynı alanda, bir arada olması söylemi samimi bir söylemse. Türk bayrağının asli sahipleri, mesela 23 Nisan’da bir miting düzenleyip Kürt’lerden bayraklarıyla katılmalarını talep edebilirler. O zaman, bütün bayraklar, bütün renkler aynı alanda toplanmış olur.

“Zamanın ruhu”, herkesin kendi bayrağıyla alanlarda yer almasını dayatıyor. Kendi bayrağını başkasına taşıtma efendiliğinin bu topraklarda yeri kalmadı nicedir. Yoksa nasıl “biz” olacağız ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Lokman Ergün Arşivi