M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Alçakça katliam ve Kürtler

Alçakça katliam ve Kürtler

16 Eylül 2010 Perşembe günkü “Boykot, Taraf ve Metiner” başlıklı yazımın altına dip not düşmüştüm “Bu konuya devam edeceğim” diye.

Ancak akılları manipüle eden, duyguları kahreden eylem ve işlenen cinayetten öte alçakça katliam yüzünden o yazıya devam edemeyeceğim.  Çok af edersiniz hayatımda ilk kez makalemde bazı çirkin sözcükler kullanacağım için siz okuyucularımdan özür diliyorum. Bu kaba sözcüklerden 63 yıllık hayıtımda 2-3’ünün dışında hiç ağzıma almadığımı ifade etmek istiyorum. Ama bu kelimeler bile Hakkâri’de o minibüse suikast düzenleyenlere azdır.

Kaldı ki internetten yardım olarak ve zorlanarak sayısız kelime arasından kalemime layık gördüklerimi aldığımı ifade edeyim. Ama siz okuyucular özgürsünüz ömrünüzde bir kez olsun vahşeti yapanlara o kelimelerden fazlasını sayarak sinirlerinizi boşaltabilirsiniz.

Çünkü insanlık dışı bu kişilikler için “kınama” ve de“lanet” yaptıkları karşısında çok hafif kalmakta. Kinimizi, nefretimizi, öfkemizi, duygularımızı bu katliama karşı tepkimizi rahatlatma adına ilk kez yapmadığım bir şeyi yaparak o hainler her kimse diyorum ki;

Kan içici vampirler, pespaye zihniyetli çıkarcılar; alçak, korkak, adi, şerefsiz, çürümüş zihniyetli hainler; angut, dengesiz, yavşak, andaval, cins, çakal, zavallı, ezik, hödük, hayvan, öküz, geri zekalı ajanlar ve de karaktersizler sizlere söyleyecek söz, kullanacak kelime hitap edecek cümle bulamıyorum ve siz bunlardan çok daha fazlasına layıksınız..

Sinirimden ağlamak istiyorum ağlayamıyorum. Bu katliamla ilgili duygularımı böyle bir yolla dile getirdiğim için sizlerden tekrar özür diliyorum. İnsanlık dışı alçakça katliam gözlerimdeki öfkeyi, yüzümdeki acıyı tarif etmeme kelimeler yetersiz kaldığı için böyle bir yolu seçtim, tekrar affınıza sığınıyorum.

ŞİDDET KÜRTLERE ZARAR VERİYOR

Şiddet sarmalını kim yaparsa yapsın sonuçta zarar gören hep Kürtler oluyor. Örneğin son 40 gün içinde Batman’da 4 can gitti, sonra bir mağarada kıstırılan 9 gerilla öldürüldü. Ne acı ki Türk medyası bu 9 ölümü hiç görmedi bile, çünkü ölenler Kürt’tü. İbret vericidir Perşembe günü meydana gelen bu son vahşet içinde Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri bütün gazeteleri taradım. Bu kirlenmiş savaşla ilgili ne yorum ne de bir makaleye rastladım. Sanki gizli bir emir verilmişti, kimse bunu yazmayacak diye. Ne de olsa ölen siviller de Kürt’tür. Olaya değinenler de “ sır perdesi aralandı 9 gerilla intikamı içindi; yok liderlerin kavgasıydı”, diyerek Kürtler intikam için Kürtleri öldürüyor diyebilecek kadar insanlıktan nasiplenmemiş gazetecilik yapabiliyorlardı. Çünkü öyle emir almışlar, öyle yazmaları gerekiyordu.  

Son olarak 16 Eylül’de Hakkâri’de provokatif eylem sonunda masum 9 Kürt köylüsü kahpece, kara vicdanlılar tarafından öldürüldü, biri bebek 4 çocuk yaralandı. 40 günde Toplu katliam ile ölen 22 canı toprağa verirken bile saldırıya uğrayan Kürtler oldu. Zaten son 26 yılda 40 bin canı ve 17 bin 500 faili meçhulü; kayıtlara geçmeyen, 4 milyon göç ile şehirlerin varoşlarına sürgün edilenlerden ölenlerin sayısı en az 100 bin insanı buldu. 26 yılda toprak altına giren 100 bin Kürtler ölmedi mi? Ölen askerin yüzde 30’u da Kürt değil miydi?

Unutmamak gerekiyor bu olayları Kürtler yapsın ya da yapmasın, devlet parmağından kuşkulanmakta kuvvetli nedenler olan çantalar bulunsa da her eylem sonunda egemenliği elinde bulunduranlar suçu araştırmadan anında Kürtlere yığmaktan zorluk çekmiyorlar. Sahip oldukları, hükümet, devlet gücü, bürokrasi, güvenlik kuvvetleri ve de Türk medyasının baskın haberleri ile ölen Kürt, öldüren Kürt olarak Türk ve Dünya kamuoyuna yansıtmaktadırlar.

Kürtlerin ise eli kolu bağlıdır. Bu vahşetler karşısında elimizde bir veri, bir kanıt, bir belgemiz, arkamızda bir dayımız olmadığı için baskın güce sahip olanların sesi yüksek çıktığı için yoğun manşet haber ve görüntülerin altında sesimizi kısarak milyonları inandırıyorlar.

Ya da iddia edildiği gibi çift taraflı ajanların kurduğu kumpas sonucu JİTEMVARİ, EERGENEKONVARİ taktik ve yöntemler ile “Derin Devlet” hem Devlet, hem Türk ve Kürt, hem de dağdakilerle kedinin fareyle oynadığı gibi oyununu, tuzağını kurmaktadırlar.

Nasıl mı? Tamda AKP ve BDP Meclis çatısı altında hiç kimsenin haberi yokken

( ama onların derin kulağı bunları duyuyor ) barış ve ateşkesin devamı için yapacakları görüşmeden birkaç saat önce bu saldırıyı gerçekleştirebiliyorlar. Bu cinayetle her iki tarafa verdikleri o kadar çok mesaj var ki! Anlayana.

Ne yazık ki her seferinde ortaya konan caniyane provokasyonlar sonucu hükümet bunu algılamakta zorlanmakta, cesurca üzerine gitmesi gerekirken görüşmeleri iptal ederek, kolaya kaçarak işin içinden sıyrılmaya çalışmaktadır. Oysa Hükümet bu katliama rağmen görüşme yapması ve susan silahların 20 Eylül’den sonra davam etmesi için risk alması gerekmez mi?

Ama heyhat; savaş, kan, gözyaşı, silah ve ölüm isteyenlerin tuzağına AKP hükümeti sürekli düşülmekte ve Kürtlerle soğuk mesafesini sürdürmektedir. Başta “Kürt açımlı” dedi, sonra siyasi adımın adını “demokratik açılım” olarak değiştirdi. En son birkaç oy uğruna adına “ Milli Birlik Projesi” dedi. Her ne dediyse üçünün de altında ezildiği için şimdi de Başbakan çıkıp “Demokratik Özerklik” önerisine alternatif getireceğine sert dille eleştiriyor.

KÜRTLER RİSK ALMALI

Beni okuyanlar bilir, şiddeti sürekli ret ederim. Gandi yöntemiyle hak ve özgürlük aramak her zaman şiarım olmuştur. Diyorum ki bütün bu olup bitenlere rağmen PKK barışı ve kanın durması için Kürtlerin kaybı 22 can adına 20 Eylül’e kadar ( bu satırları yazdığımda hala bir duyum almamıştım) aldığı eylemsizlik kararını ucu açık bir tarihe dönüştürerek AKP hükümeti ve Türk devletine gereken cevabı vermelidir. AKP’ de ortamı gereceğine yatıştırıcı olmalıdır. Türk askeri operasyonları durdurmalı; PKK’da Kürt canları için parmaklarını tetikten çekmelidir.

Bazı Kürtlerin düşünce ve görüşlerini biliyorum. Sürekli taviz veren, altta kalacak olan Kürtler mi olacak dediklerini duyar gibiyim. Evet, eğer kan kaybeden, toprağa can veren, 26 yıldır her halükarda Kürtler oluyor ise bu kararı da Kürtler vermelidir.

Geldiğimiz bu noktadan sonra şiddet Kürtlere zarar vermektedir. Ölen hep Kürt olmaktadır. Bu yüzden daha fazla Kürt gencinin ve insanının ölmemesi için risk almayan bir Hükümete karşılık Kürt tarafı risk almalıdır. Gerekirse PKK güçlerini Türkiye dışına çıkarma kararı bile almalıdır. Yeter ki Kürt kanı daha fazla akmasın.

Bunun için başta BDP ve bütün Kürt partileri, Kürt sivil toplum kuruluşları ve Kürt medyası, Kürt aydın ve yazarları ağız ve görüş birliği içinde hareket etmelidir. Şiddetsiz, ama hak arama konusunda çok sıkı bir siyaset ve Gandi gibi eylemlere girişmelidirler.

Tarih boyunca diriliş bayraktarlığını yapmış Hakkârililer gibi Kürtler bulundukları bütün coğrafyalarda demokratik tepkiler gösterebilirler. Tek koşulum Gandivari taktikler ile yüz binler şehirlerin caddelerinde oturma eylemi yapabilir. Ya da on binler toplu açlık grevine gidebilir. 5 binler hapislere atılan Belediye başkanlarının bulunduğu cezaevleri önünde oyla seçilmiş başkanlar salıverilene kadar oturma eylemi yapabilirler. Eylemlerde değil silah, taş, çöp bile almadan sivil itaatsizlik örneklerini çoğaltabilirler. Bu eylemler dünyada ses getirir.

Unutmayınız ki Kürtlerin ölümleri karşısında o kadar sevinen vampirler var ki saymak ile bitmez. Dinlisi, dinsizi; imanlısı, imansızı; ırkçı, şovenist ve militaristler ölen her Kürt için “oh olsun” çektiklerini unutmayalım. Bu vampirlere daha fazla fırsat vermemek, onları sevindirmemek, daha fazla Kürt kanı akıtılmaması için Kürtlerin risk almasının zamanı geldi.

Yeter artık, e di bes e demenin zamanı çoktan gelip geçti bile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi