M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Ahmet Türk'ün eli

Ahmet Türk'ün eli

Ahmet Türk, Kürt sorununu Meclis çatısı altında en fazla dile getiren bir siyasetçi. Sayın Türk"ü 1968 yılında Batman"da gazeteciliğe başladığım günden beri takip ediyorum. Son 30 yıl bu sorunun çözümü için en ağır bedeli ödeme pahasına görüş, düşünce ve yolundan zerre kadar taviz vermeyen Türk ilkeli bir siyasetçi olarak Kürtlerin tamamına yakınının takdirini kazandı. Ahmet Türk tavrı, söylemi ve duruşu ile her şeyden önce güven veriyor.

           

Sayın Ahmet Türk"ü en son Meclis"te gurubunda Kürtçe yaptığı konuşma ile bu tavrı ve duruşunu yorumlamıştım. O konuşmasında germeden, kışkırtmadan gerekeni söylemişti.

           

Sayın Türk, Cumhurbaşkanı"nın “Fırsat” söyleminden sonra Kürt sorununda umut veren beyanatları, tribünlere oynamayan tavrı ile yeni gözleri üzerine çevirmeyi bildi.

           

Yumuşak tavrı, tane, tane konuşması, samimi duruşu ile bir barış elçisi gibi.

           

Kürt halkının gördüğünü Türk Medyasında görmüş olacak ki, son günlerde bu sese yer vermeye başladı. Tevazudan ödün vermeyen kişiliği ile, intikam, nefretten uzak bir duruş ile çözüm için “ 17 bin faili meçhulü, çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri unutmaya hazırım” diyordu. Bu acılardan sonra gerçekleri dile getiren inandırıcı bir lider, duygu yerine soruna insani çerçeveden bakan güven verici bir siyasetçi portresi çiziyordu.

           

Türk, Barış olmadan Türk"ün de, Kürt"ün de mutlu olamayacağını söylüyor. Savaş bitsin istiyor. Ordu operasyonlar yapmasın; PKK tetiğe basmamasın, mayınlı tuzaklar kurmasın istiyor. Türk bunları yaparken bile savcılar peşini bırakmıyor, dokunmazlığı kalksın diye ha bire Meclise yazışmalar ile bu sesi susturmaya çalışıyorlar.

           

Ama artık kimse barışın önünü tıkayamaz. Bunu oluşan koşullar zorluyor. Kimsenin bu gerçeği değiştirmeye gücü yetmez/yetmemeli.Karşılıklı diyalog kurmak için koşullar her zamandan daha elverişli. Cumhurbaşkanı Gül ve Ahmet Türk bu konuda ümit veriyorlar.

           

Kürt sorunu bu ülkenin dengesini alt üst etti. Kutuplaşma toplumun dengesini bozdu. Devletin bazı kurumları çetelere teslim oldu. Darbe girişimleri baş gösterdi. Farklı kültürler ve düşünceler bir birine düşman kesildi.

           

İşkence, baskı, faili belli 17 bin cinayet, Kürtlerin düşman görülmesi neredeyse vaka-i adi yeden sayıldı. Kuşku, nefret, güvensizlik, bölünme fobisi ruhları teslim aldı. Empati sözcüğü toprağa gömüldü. Herkes kendi yaptığının doğru olduğuna inandı.

           

Öyle bir ruh hali oluştu ki korucular en yakın akrabalarını topluca katledebiliyor, emekli asker ya da polis cinnet geçirerek onlarca insanı gözünü kırpmadan öldürebiliyorlar. Artık Kürt sorunu toplumu bir kolera, bir veba gibi sarmış hastalıklı bir toplum yapmıştı.

           

Bu hastalık artık ilaçla tedavi edilmez bir hal aldı. Birileri çıkıp bütün cesaretini toplayıp rahatsızlığa neşter atmasının zamanı gelip geçti. Hastalık kansere dönüşmeden

müdahale edilmelidir.

           

Hastalık Kürt sorunundan çıktığına göre Kürt sorunu tedavi edilmelidir. Kürt varlığını, dilinin inkarı, Diyarbakır zindanları ile zirveye çıkan 30 yılda 50 bin insanın hayatına mal olan sorunu çözmek de Türklere düşmektedir. Bu savaşı başlatanlar bu savaşı bitirmelidirler.

           

Bu hastalıklı toplum içinde sağlıklı bir akla sahip olarak Ahmet Türk öne çıkmaktadır.

“Çektiğim işkenceleri, 17 bin faili meçhulü unutmaya hazırım, herkes tetikten elini çeksin” diyerek barış elçiliği için en büyük adımı attı. Türk"ün yapacağı buydu, onu da yaptı.

           

Ahmet Türk"ün bu söylemi ve Başbakan ile görüşme talebi havada asılı kalmamalı. Başbakan şart, mart koşmadan Ahmet Türk"ün uzanan elini sıkarak onunla konuşmalıdır. Karşılıklı oturup sorunu tartışmalıdır. Diyalog olmadan hiçbir sorun çözülmez. Başbakan Türkiye"nin en önemli meselesinin ciddiyetine yaraşır bir tavır sergilemeli. Aylardır yapılan görüşme talebi daha fazla görmezlikten gelinmemeli. Türk, dostça elini uzatıyor. Bu el havada bırakılmamalı. Başbakan toplumun hastalığına çare arama makamıdır. Başbakan kendisine uzanan barış elini mutlaka tutmalı. Unutulmasın, tutulan el 50 bin insanın ölümüne son verecek eldir. Toplumu kansere doğru sürükleyen hastalıktan kurtaracak eldir.

 

MAM CELAL"A RAHMET

           

20 gündür internetten, klavyeden ve basından uzak zorunlu bir şehirler arası seyahatim olduğu için önemli bir görevimi geçte olsa yerine getirmek boynumun borcudur.

 

“Mam Celal"ı” Batman Çağdaş gazetesindeki çizgilerinden tanıdım. Son üç yıldır Gercüş"ten hemşerim olan Mam Celal"ın karikatürleri bende bir alışkanlık yapmıştı. Kendisi “Amca Celal” olarak karikatürlerine imza atsa bile biz onu biraz Celal Talabani"ye benzemesi, ama Kürtçe olduğu için “Mam Celal” olarak tanır ve o ismi ile çağırırdık.

           

Hawar Hasankeyf"in Çığlığı kitabımın baskı sonrası tanıtımında kitabı benimle bütünleştiren o harika karikatürü anı olarak hayatım boyunca kitaplığımda saklayacağım.

           

Mam Celal, yıllarca TÜPRAŞ" TA çalıştı, sendikada uzun yıllar mücadele verdikten sonra emekli olmuştu. 62 gibi genç yaşında 29 Mart seçimlerine sayılı günlerde geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara Yüksek İhtisas hastanesinde ameliyat olmuştu. Ameliyattan sonra Batman"a gelmiş, ancak ihmal edince kaldırıldığı hastanede hakkın rahmetine kavuştu. Allah rahmet eylesin, yeri cennet olsun. Hepimizin başı sağ olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi