M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

12 Eylül Referandumu ve devlet adamlığı

12 Eylül Referandumu ve devlet adamlığı

Önce güzel bir sözle yazıma başlamak istiyorum. James F. Darke demiş ki “ Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür.” Allah aşkına bu güzel sözden yola çıkarsak sizce hangi lider devlet adamı gibi davranıyor. AKP’nin Erdoğan’ı mı, CHP’nin Kılıçdaroğlu’su mu, MHP’nin Bahçeli’si mi? Varın kararı siz verin. BDP ise TC devletinin yönetimini rüyasında bile ele geçiremeyeceği için onu hesaba katmıyorum.

Bütün partiler son elli yıldır görülmemiş (40-50 derece) Ağustos sıcağında “Evet”, “Hayır” ve de “Boykot” etrafında bir biriyle kıyasıya yarışıyorlar. Tamam, anladık, yukarıda Darke’nin o ünlü sözünden hareketle Liderler boş konuşuyorlar. Peki, bu sıcakta ve bu oruçta on binlerin işi ne o alanlarda.  62 yıllık ömrümde bir gazeteci olarak liderleri o alan senin, bu miting benim takip eden biri olarak anlamadığım tek konu budur desem inanın.

Gerçekten o liderlerin ne demek istediklerini öğrenmek mi istiyorlar?

Şehirli, köylü hatta mezrada yaşayanın bile evinde televizyonu var mı var. Olmayanın en kötü ihtimal bir radyosu var mı var. Onlarca yaygın yüzlerce mahalli gazete var mı var. Bu yüzyılda internet, cep telefonu denilen uygarlığın araçları var mı var. Peki, Allah aşkına liderler gelecek kuşağı iplemeyen, sadece gelecek seçimleri ilgilendiren boş laflarını dinlemek için oruç ağzınızla o alanları on binlerle niye dolduruyorsunuz doğrusu anlayabilmiş değilim.

EVET, HAYIR VE BOYKOT KAVGASI

Gelelim şu evet, hayır, boykot kavgasına.

İl il, ilçe ilçe “açılışlara gidiyorum” diyerek devletin imkânlarını da kullanan Başbakan açılış adı altında “Evet” propagandası yapmaktadır. Bu “Evet’in” Kürtler açısından küçük bir analizini yapacağım.

Sayın Başbakan, seçilmiş BDP milletvekillerinin elini sıkmam dedi mi dedi. Ve uzun yıllar da sıkmadı. Yani BDP’yi dışladı. Ama geçmişte Dersimde yapılanlar doğruydu diyen CHP ile bırakın el sıkışmayı, defalarca görüşüp kanka oldu. İnsan hakları bazında 12 Eylül’de idam edilen sağcı – solcu gençler üzerinden “Evet” için gözyaşı döken Başbakan HPG’lilerin cenazelerine yönelik insanlık dışı çirkinliği sahiplendi mi? Sahiplendi. 12 Eylül hukuku böyle mi sorgulanmalıydı? Sadece bu yaklaşımı bile akil adamlar Kürtler açısından referanduma boykot için yeterli bir sebep olarak görüyor.

Hani 2002 den sonra iş başına gelen AKP Avrupa standartlarında Kürt sorunun barışçıl yöntemler ile çözecekti? Ama ne yaptı, Kürt sorununda statükocuların safında yer aldı. Şimdi ortaya çıkıp “Boykot derin güçleri sevindirecek” demekle iş bitmiyor.

Tamam, Kürtler ve BDP “Boykot” demesinler. Ama AKP ve Erdoğan’da samimi ve gerçekçi davranarak bu Anayasal değişiklikte Kürtler için doğrudan hiçbir iyileştirme olmadığını, ama gelecekte neleri yapacağını meydanlarda halkın huzurunda söz vermeli ki BDP’liler de boykotta esneme safına geçebilsinler.

Doğrudur, herkesten çok Kürtler sistem ile hesaplaşmak istiyor. Ama birilerin içi boş “Açılım” söylemi gibi, içi boş “Referandum” un da arkasından sürüklenmek istemiyorlar. Kürtler arasında “Evet” ve “Boykot” hala at başı. Hala net bir tahminde bulunamıyorum. Ama AKP bu keskin duruşunu ve BDP’ye saldırısını sürdürürse “boykot’un” ağır basacağı gerçek. Doğru, demokrasi açısından BDP’nin CHP, MHP değirmenine su taşıması yakışmıyor. Ama birileri AKP’nin tavrı ve söyleminin de yakışmadığını söylemesi gerekmektedir.

Mevcut paket yeterli değil, Kürtler açısından paketin içinde hiç bir şey yoktur. Pakette sistemin asker ve hukuk vesayeti ile hesaplaşması varsa bile bu doğrudan Kürtlere yansıyan bir durum değil. Unutmayın ki Mecliste kavga eden AKP, CHP ve MHP Kürtler söz konusu olduğunda hemen bir araya gelebiliyorlar. Bunun sayısız örneklerini gösterebiliriz.

Yine biliyoruz ki bazı Kürt yazarlar, çizerler, aydınlar bu pakete evet diyorlar. Onların savlarını da anlayışla karşılanıyor. Ama AKP’nin taviz vermez ve saldırgan tutumu da gözden kaçırılmamalıdır. Bu değişiklikler ile Kürtlere bir şey verilmediği, ama bunun değişiklikler için anahtar olabileceğini pek ala AKP seslendirebilir. Ne hikmetse bunu yapmadıkları gibi BDP ve boykota destek verenlere ölçüsüz bir saldırı yapılarak ipler gerdiriliyor.

Kimse yalan söylemesin; 12 Eylül referandumu darbeciler ile hesaplaşma günü değil. Çünkü hiçbir darbeci bu referandumdan sonra yargılanmayacak. Kürtler boykotu özgürce tartışırken, AKP de Kürtlere bir kapı açmalı ki “Evet” diyebilsinler. Çünkü AKP’nin atacağı bir tek iyi niyetli adımı BDP içinde destek bulacağını unutmamaları gerekiyor.

Devlet adamlığı burada devreye giriyor. Tayyip Erdoğan Devlet adamıysa ve gelecek kuşakları düşünüyorsa meydanlarda BDP’ye saldıracağına orta yolu bulacak ılımlı bir siyaset gütmelidir. Söylediklerimin aksini yapacak olursa Tayyip ve partisi çok şey kaybeder. Henüz yol yakın ve fırsat varken bu gerçekler düşünülmelidir. BDP, dolaylı ret cephesinde yer almak istemediğini BDP içinden yakının tanınan Türk gibi siyasetçilerin tavrı ortaya koyuyor.

BDP’NİN BOYKOT ARGUMANI DAHA AĞIR BASABİLİR

Direnç gösteren Kürtlerin argümanları yabana atılır gibi değil. Çünkü Kürtlerin “Boykot” gerekçesi “Evet” gerekçesinden daha ağır basıyor.

Kürtler diyorlar ki:

Kürtlerin varlığı Türk varlığına armağan olsun referandumdan sonra duracak mı? Tek millet, tek dil diyenlerin safında mı yer alacağız? “Evet” ile Kuzey Irak söylemi Kürdistan olarak değişecek mi? Evet ile Kürt dili, kültürü tanınacak mı? İzmir’de BDP’ye taş atan sarışın kız vatansever ilan edilmekten vazgeçilecek mi? Evet deyince, İnegöl, Dörtyol ve Ordu’da suçsuz Kürtlere saldırılmaktan vazmıgeçilecek? Evet diyerek Kürtler kullanılmak mı isteniyor?  Kürtler Lozan gibi faşist Anayasa’nın tarafı yapılmak mı istiyor? Evet derlerse Kürt milleti temel hak ve özgürlüklerine mi kavuşacak? Evet denilse Kürtlerin inkârı, imhası bitecek mi? Evet denilirse 17 bin faili meçhulün failleri bulunacak mı?

Evet denirse haince öldürülen Kürt gençlerinin mahkemesi ailesi ve avukatına haber verilmeden bir gün önce görülmekten vazgeçilecek mi? Evet denilirse Kürtlere ait bütün davalar “Güvenlik” gerekçe gösterilerek batı illeri mahkemelerine taşınmasından vazgeçilecek mi? Evet dense Ramazan ayında Fethullahçılar Kürt köy ve mahallelerinde sadaka dağıtarak Kürtlerin oy avcılığından vazgeçecekler mi?

Kürt coğrafyasında dağların yakılması, köylerin boşaltılması “Evet” dediğinizde duracak mı? 1500 Kürt siyasetçi ve yüzde 70 oyla seçilmiş onlarca Belediye Başkanı KCK operasyonları ile içeriye atılmalarından vazgeçilecek mi? Evet denilse en azından Belediye Başkanları tahliye edilecek mi? 26 yıldır suçsuz yüzlerce Kürt çocuğunun vücudunu militarist sistem parçaladı. Evet denilse çocukların ölümü durdurulacak mı?

Evet’te toplumsal barışı getiren hangi madde var? Evet’te çocukları koruyan tedbirler var deniliyor. TMK oldukça Kürt çocuklarını koruyacak hangi madde bu değişiklik içinde var? Örgütlenme özgürlüğü deniliyor, Kürtler içinde geçerli olacak mı? Demokrat HSYK ve Sivil Yargı Kürtler için hiç bir şey ifade etmiyor. Türkiye’de Kürt Avukat sayısından geçilmiyor. Kürt kökenli savcı ve hâkim sayısını hiç merak ettiniz mi? Yeni Anayasa Mahkemesinde üye sayısı ne olursa olsun Kürt siyasetinin yasaklanmayacağını öneren bir tek madde var mı? Evet denilirse Demokratik özerklik için bir ivme mi kazanılacak? Evet denilse 10 yıldır bozulan İmralı kosteri artık bozulmayacak mı? Evet dersek PKK’nın her ateşkes kararı ardında “zayıfladı, bitiyor” demekten vazgeçilecek mi?  Evet dediğimizde ateşkesi PKK değil, Kürt halkı istediği için uygulandığı kabul edilecek mi? 

Bu ve benzeri haklı söylemlerin sonu gelmez. Binlercesini daha sıralayabilirim.

AKP ESNEMEZSE BDP’NİN BOYKOTU ESNEMEZ

O zaman AKP’ye düşen Kürtlerden en fazla oy alan parti olarak Başbakan daha duyarlı bir “Evet” kampanyası sürdürmelidir. BDP ve Kürtler ile asgari müşterekte bir ortak nokta bularak Hayır’a daha yakın duran “Boykot” tan Kürtleri caydırmalıdır. “Hayır” çıkarsa devlet sertleşir diye Kürtlere gözdağı verilerek Kürtler evet demez. Çünkü Kürtler için devlet zaten 87 yıldır sert ve acımasız olmuştur.

Yapılan anketlere göre belki yüzde 0,5 ya da 1 ile yani yüzde 51 ile AKP “Evet” ( Kim bilir BDP desteği alınmazsa belki de Hayır yüzde 51 olabilir) çıkartabilir. Ama yüzde 51 ile AKP referandumu alsa bile, oylamadan hemen sonra yapılacak seçimler için bir kurtuluş değil, aksine bir kâbus olur. Ama Kürtler ile anlaşarak gidilecek bir referandumda kesin yüzde 60 – 65 evet oyu çıkar ki bu durumda AKP için bir kurtuluş, 3. kez iktidar yolu gözükür.

AKP Kürtler ve tabii BDP ile uzlaşmaz, esneklik göstermezse BDP’nin tek taraflı ödünsüz esneklik göstermesini beklemek ham bir hayal olur. AKP ve Genel başkanı, Başbakan Erdoğan seçime yönelik değil, devlet adamı gibi bir tutum içine girmelidir. Girmiyorsa kendi bileceği şeydir. Sonucuna da katlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi